yıldırım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yıldırım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Temmuz 2009 Perşembe

Daum'un Fenerbahçesi

Daum'un ilk geldiği günlerde bloglardaki genel hava Rijkaard ile uzun vadeli bir atılım yapan Galatasaray'a Fener'in hamlesinin daha bu seneye odaklı olduğu idi. Alman, Türkiye liginin herşeyini biliyor ve domestik başarıya daha yakın kesinlikle. Ama bu kadar kolay ve hızlı gerçek yüzünü göstereceğini beklemiyordum.

Bugün NTVSpor'daki demecinde Daum, Avrupa'nın kendileri için ikinci planda olduğunu yazmış. Galatasaraylı olmama rağmen üzücü bir durum bu, çünkü bu kadar yatırım yapan ve hırslı olan bir takımın sezon başlamadan böyle bir hedef açıklaması, ortada ciddi bir vizyon sıkıntısının olduğunu gösteriyor. Anadolu takımlarının "hedefimiz kupa" demesinin bir üst kademesi gibi duruyor 3 büyüklerden birinin "hedefimiz lig" demesi.

Daum'un açıklamaları daha da garipleşiyor. Kicker'a söylediği sözlerin arasında Fenerbahçe'nin geniş bir vizyonu olduğundan ve Manchester United, Inter, Bayern Münich gibi klüplerle beraber anılması gerektiğini savunuyor. Türk takımları için belki çok uzun vadede olabilecek bir hedef olmasına rağmen, tamamen imkansız diyemeyiz. Ama Daum gibi Avrupa'yı kafadan ikinci sıraya koyan teknik adamlarla bu olur mu? Cevap ortada sanki.

Her ne kadar Fenerbahçe'yi bu seneki şampiyonluğa daha yakın görüyor olsam da orta vadede Daum hamlesi sanki hedeflere zarar verici bir hamle gibi duruyor.

3 Temmuz 2009 Cuma

Beşiktaş'ın Hassas Dengesi

Inönü Stadı'nın etrafından geçerken düşündüm sabah. Beşiktaş şampiyon oldu ama Beşiktaşlılık psikolojisi nerede?

2002-2003 sezonuna dönelim; 100. yıl. Sezona taş gibi başlamıştı Beşiktaş, çok iyi oynuyordu, önüne geleni yeniyordu. Biraz hakem hataları oldu lehlerine (mesela Kocaeli deplasmanı) ama sonuçta genelde hakkeden takım BJK olduğu için çok bir ses çıkmıyordu. Sezonun ikinci yarısında ise Galatasaray ile çok ciddi bir rekabet içine girmişlerdi şampiyonluk için. BJK de ilk devredeki performansını sergileyemiyordu. Burada hakem hataları GS aleyhine dönmüştü (mesela ASY'deki Adana maçı). Yine de her türlü spekülasyon, Inönü'de Sergen'in golüyle bitti.

100. yılında şampiyon olan Beşiktaş, bir daha şampiyon olabilmek için 6 sene bekledi. Buradaki en büyük etkenin psikolojik olduğuna inanıyorum. Şampiyonluk sayısının düşmesi, Demirören faktörü ve medyanın etkisiyle hep Beşiktaş 3. büyüklüğe indirilmeye çalışıldı. Taraftarlarının tepkisine rağmen psikolojik olarak da oraya doğru ilerliyordu Kara Kartallar.

Bu sene gelen şampiyonluk o yüzden çok önemliydi. Yine bir GS veya FB birinciliği, hele de onların geride kaldığı bir sezonda şampiyonluk Sivas'a kaptırılsaydı Beşiktaşlı'nın psikolojisi derinden etkilenebilirdi. Sonuçta Mustafa Denizli, takımı mutlu sona ulaştırdı. Kazandığı psikolojik devinim ile transfer sezonuna giren Beşiktaş, hiç beklemediği goller yedi. Mehmet Topuz olayında Fenerbahçe ciddi bir gol attı. Sonra Galatasaray, hiç beklenmedik bir anda Gökhan Zan'ı kaptı. Belki Zan'ın arkasından ağlayan çok olmadı ama sonuçta GS, BJK'nin koynundan bir oyuncu (hem de kaptanlarından birini) çalmıştı. Saha içi performansı bilinmez ama transfer olarak bir goldür bu.

Demirören, yediği bu golleri çıkarmak için açtı kesenin ağzını kararttı gözünü. Nihat, Ismail Köybaşı ve Rıdvan. Önemli transferler, durumu hakkaten beraberliğe taşıdı belki de. Tekrarlıyorum, transferleri saha içi performanslarından bağımsız olarak, tamamen psikolojik olarak değerlendirmeye çalışıyorum.

Bu seneki Beşiktaş psikolojisi, kanımca çok önemli. Şampiyonluğun kazandırdığı devinim yavaşlamaya yüz tutuyor, hele bir de sezon içinde BJK taraftarının Demirören sevgisizliği tekrar hortlar ve takım da iyi sonuçlar alamazsa "3. Büyük" psikolojisi yine sarabilir hem taraftarları hem de rakipleri. Ama gidişat iyi olursa ve psikolojik devinim devam ederse Beşiktaş'ı çok daha iyi günler bekleyebilir. Yani bu sene, ilerideki bir kaç senenin gidişatı için kritik Kara Kartallar adına.

Beşiktaşlı değilim, hatam olmuş olabilir. O yüzden Beşiktaşlı arkadaşlardan yorum kısmına düşüncelerini rica ediyorum. Ben uzaktan bir göz olarak böyle görüyorum, hem diğer Beşiktaşlı olmayanların hem de Beşiktaşlı olanların bu konuda ne düşündüklerini merak ediyorum.

9 Haziran 2009 Salı

uefa.com'dan TSL Sezonu


Merakla bekliyordum aslında bu yazıyı, uefa.com bütün ülkelerin sezonları hakkında bir preview yapmıştı ama sıra bize bir türlü gelmek bilmedi. Hatta Andorra ve San Marino gibi elemelerde bol gollü yenilgiler dışında adı sanı duyulmayan ülkeler bile yazılmıştı. Neyse ki sonunda muradımıza erdik. Bize kaldı bu yazıyı yorumlamak...

Türker Tozar tarafından uefa.com'a yazılan yazıda ilk dikkatimi çeken nokta Player of the Year bölümü oldu. Fabio Bilica'nın gerçekten iyi bir performans gösterdiğine itirazım yok, muhtemelen gerçekten ligimizin MVP'si olabilir ama bu yazıdaki kriterleri merak ettim. Türker Tozar kendi düşüncesini mi yazıyor, bir yerin analizini mi alıyor yoksa UEFA bir şekilde istatistik tutuyor da oradan mı seçiliyor? Sadece soru...

One to Watch için de aynı sorular geçerli olabilir aslında. Sercan Yıldırım da üstünde çok tartışma götürmeyecek biri olsa da kriterler nedir? Sonuçta bu UEFA'nın resmi sitesi ve oraya yazılanların hepsi bir kat daha önemli oluyor.

Mesela Surprise Package bence Sivasspor değildi. Geçen seneki performansları düşünücek olursanız çok da doğaldı bu seneki 2.lik. Aradaki tek fark büyük takımları da yenmeyi öğrenmeleri. Onun dışında tamamen karbon kopya bir Sivasspor gördük, görmek güzeldi ama sürpriz değildi. Benim için en beklenmedik takım, Ertuğrul Sağlam'ın Bursaspor'u oldu. Geriden gelip neredeyse Galatasaray ve Fenerbahçe'yi yakalayacaklardı. Bu arada yazıda geçen Sivasspor'un geçen sezonki 4.lüğünün de 2. ve 3. ile aynı puanda olarak olduğunu da hatırlatalım.

Sonra gol krallığı var. Burada sadece isim ve sayı verip geçmişler ama bence altı doldurulabilecek bir başlıktı bu. Keza yıllar sonra kendine gelen bir Baros, geç patlama yapan Taner Gülleri ve lig maratonunda Sivas'ı sırtlayan bir Mehmet Yıldız vardı burada.

Son iki başlık da enteresan. 18 takımın olduğu bir ligde, bir sezonda 38 teknik adamın çalışmasına herşeyden çok absürd denilebilir ancak. Ortalama 2'den fazla. Bu başlık ligimizin trajikomik durumunu yansıttığından belli ki, Türker Bey daha üstelemek istememiş ve nispeten düzgün bir alıntı ile bitirmiş yazıyı. Eğer sezonun en bomba alıntılarını oraya koymak isterseniz "sen git küçük Ahmet ile oyna" en başta gelebilir. Ne de olsa aslında yorumlarımızın asıl seviyesi bundan çok uzakta değil.

Bu da bizim lig değerlendirmemizimsi oluverdi...

14 Mayıs 2009 Perşembe

Milyonların Gazetesi Hürriyet

Bloglar hayatımıza girdiğinden beri haber alma şeklimiz aslında çok da değişti. Her ne kadar her blog yazarının bir takım taraftarı olduğunu bilsem de onlar sayesinde de tarafsızlığı daha çok öğrenir oldum. Buna karşın, Hürriyet gibi aslında tarafsız olması gereken "mass media" organlarının da yaptıkları karşısında daha da şaşırır oldum.

Aragones'in Fener taraftarları arasında sevilmediği ve Türkiye'deki kariyer çok uzun olmadığı biliniyor. Ama bunu, o takımın taraftarı gibi ortaya koymak ne kadar doğru? Hürriyet'in şu haberi, özellikle de son cümlesi baya manidar:

"Biz de hurriyet.com.tr olarak diyoruz ki; 
Mesajlarınızı hem bize, hem Aziz Yıldırım'a gönderin..
Çünkü milyonların kulübü Fenerbahçe bu başarısızlığı haketmiyor.. "


Ben peki niye şimdi gazete okuyayım diye soruyor insan, hele de bu kadar güzel yazılan adam gibi bloglar varken...

4 Mayıs 2009 Pazartesi

St. Führer

Aziz ve evlatları, yine yaptı yapacaklarını. Resim Taksim Meydanın'dan.