bmw etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bmw etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2009 Cuma

Sauber Strikes Back

Bugün haberler çok, bir yerlerden başlamak lazım.

FIA, yaptığı açıklama ile Sauber'in başvurusunu kabul ettiğini belirtti. Böylece geçen gün yayınlanan listedeki takım sayısı, 12'den 13'e çıkmış oluyor. Peter Sauber de, F1'deki varlığını devam ettirmiş oluyor.

BMW'nin, F1'i bırakacağını açıklamasından sonra olanlara hızlıca bakalım durumu anlamak için. Geçen sezon sırasında takımların, seneye gridde olmak için imzalamaları gerektiği Concorde Anlaşması yaklaşırken, BMW ani bir kararla yarışlardan çekildiğini açıkladı. KERS'e ciddi yatırım yaparak diğer takımlar gibi onlar da yanlış ata oynamışlardı. Uzun süre puan dahi alamamışlar ve bir önceki sezonun yarış kazanan takımı, 2009 sezonunda anormal bi hayal kırıklığı yaşamıştı. Bununla beraber, zaten çok ciddi operasyonel giderleri olan takımı lavetmeye karar vermişti Münih. Concorde'u imzalamayarak, gidişlerinin ciddi olduğunu da gösterdiler.

Sonra Qadbak adlı bir yatırımcının takımı satın aldığı açıklandı. Takım neredeyse kurtulmuştu ama hala elinde yarışmak için bir lisans yoktu. Bernie, Sauber'in "14. takım" olduğunu açıkladı. Yani ya bütün takımların ortak kararıyla 14. takım olarak gride çıkacaklar ya da bir takımın elindeki hakkı kullanamaması durumunda yedek takım olacaklardı. Toyota, yarışlardan çekilerek, Isviçreli takımın imdadına yetişti.

Bu arada Qadbak, yatırımlarını geri çekti. Hem BMW'den hem de Qadbak'dan yararlanamayan Peter Sauber, geçen hafta ciddi bir risk alarak, BMW'nin takımdaki bütün hisselerine satın aldı. Ve beklenen karar bugün açıklandı: Sauber 2010'da gridde.

Aslında takım, hiç bir zaman aktivitelerini de durdurmadı bu belirsiz periyodda. Ferrari ile motorlar için anlaştılar, hatta bu hafta genç pilot denemeleri yaptılar Jerez'de. Ama seneye Sauber ne yapabilir? Şu an bu soruyu cevaplamak için fazlasıyla erken aslında. Pilot ve sponsor yok ortada ama Peter, bu işlerin üstesinden rahat gelir. Ama elinde, geçen seneden enkaz kalmış durumda araç olarak. Yeniden birşeyler yaratmalı. Renault ile anlaşan Kubica ve muhtemelen yakında Mercedes GP'de olacak Heidfeld'in yerini de iyi doldurması lazım. Avantajı, seneye fazlasıyla yeni takımın gridde olacak olması ve onların da şu anda fazla güçlü durumda olmamaları. Yani kötülerin iyisi olurlar. Ama 2 sene önceki gibi başa oynamaları çok zor.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Toyota da F1'den Çekiliyor


Daha dün Bridgestone'un ardından yazmıştım, sabah yayınlamak için:

"...Acaba Toyota, seneye F1'de olacak mı?

Muhtemelen bu sorunun cevabını, 15 Kasım'daki Toyota Genel Kurul toplantısından sonra öğreneceğiz, çünkü o sırada takımın 2010 bütçesi kararlaştırılacak. Geçen sene Honda'nın gidişini, Bernie bile 2 gün öncesine kadar bilmiyordu. Bir anda toplandı ve gitti Honda. Toyota içinse uzun süredir "F1'den ha ayrıldı ha ayrılacak" dedikoduları yapılıyor. Belki onların eşref saati de gelmiş olabilir. Honda'nınkinden daha sürprizsiz bir ayrılık olur..."

Bu sabah Mustafa Taha'nın mesajı haberlerden önce geldi. Toyota, tam da bu satırları yazarken olağanüstü yönetim kurulu toplantısı yapıyormuş ve Formula 1'den ayrılacağı kararını alıyormuş. Hem de daha bir kaç ay önce imzaladıkları, 2012 sonuna kadar bağlayıcı olan Concorde Anlaşmasına rağmen...

Bunun anlamlarına bakalım biraz da. Dünkü yazıda Japonya'nın Formula 1'deki kalan kalelerinden bahsetmiştim. Sallantıdaki Toyota artık yok. Gridde olma umudu olan tek Japon pilot Kobayashi de Toyota ile yarışacaktı, o da eğer başka bir yarış koltuğu bulamazsa babasının sushi restoranına geri dönecek.

Bunun yanında, Toyota'nın yarışlardan çekilmesi, BMW'den ayrıldıktan sonra el değiştiren Sauber'in işine geldi. 14. takım olmak için bütün takımların onayını bekliyorlardı ve başta Williams olmak üzere 14 takımlı gride hoş bakmayanlar vardı. Toyota'nın çekilmesi, onların da yarışlara dönebileceği anlamına gelecek. Sonuçta onlar da geleceklerini yakında öğrenmek istiyolardı ve kucaklarına böyle bir şans düşüverdi.

Bir de işin Renault boyutu var. Bütün sene, Toyota ile beraber onların da yarışlardan çekileceği konuşuluyordu. Toyota çekildi, Renault çok ciddi bir skandala karıştı ama yoluna devam ediyor gibi gözüküyor. Ama Alonso gitti, Briatore ve Symonds gitti. Ellerinde Kubica var ama ikinci pilot muhtemelen Grosjean olmayacak. Eğer Renault da yarışlardan çekilirse gridde 13 takım bile görmeyebiliriz.

15 Eylül 2009 Salı

F1'deki Yeni Takımlar

Orta vadede Formula 1'de hızlı bir takım giriş-çıkışı var. Jordan ve Minardi, Force India ve Toro Rosso olarak yollarına devam ediyorlar ve an itibariyle stabilite bulmuş gibiler. Ama bu sene açıklana kurallarla grid, seneye 13 takıma çıkıyor.

Ilk açıklandığında bu karar, 3 yeni takım demekti ve bu konuda da bol bol yazmıştık. BMW, yarışlardan çekildiğini açıklayınca 4. bir yeni takımın da pistlerde olacağı belliydi. Bugün itibariyle bu takım açıklanmış bulunuyor. Lotus.


Bu adı duyup heyecanlanan fanlar, dizginlerinizi tekrar ele alın çünkü bu Lotus, bildiğimiz Lotus değil. Aynı adı kullansa da Malezya hükümeti ile Malezyalı işadamlarının kurduğu bir şirket aslında seneye yarışacak olan. Belki gerçek Lotus'un fabrikalarının 50 km kadar yakınındalar ama aslen Toyota için hazırlanan ama sonra Bentley Le Mans ekibi tarafından kullanan fabrikada konuşlanacaklar. Ilk seneki hedefleri de yeni girişlerin en iyisi olmak.


Bu arada eskiden BMW olarak anılan, şu anda Peter Sauber'in başkanlığında yoluna devam etmeye çalışan takımdan da iki önemli haber var bugün. Ilki, Sauber'in tek başına, Lotus'un elde ettiği son grid yeri için çok ciddi bir dosya sunduğu ve FIA'nın ciddi etkilendiği. Hatta o kadar etkilenmişler ki daha önce gridde 13 takım görmek isteyen FIA, diğer takımlara danışıp bu sayıyı 14'e çıkarmaya çalışacak. Böylece yine Peter Sauber'i pit duvarında görebiliriz. Bu yolda bir güzel haber daha geldi, o da takıma bir alıcı bulunduğu. Peter Sauber'in takımı kurtarmak için aradığı alıcı, kendisi gibi Isviçreli olan Qadbak Vakfı. Edindiğim az bilgiden, önemli Avrupalı ve Orta Doğulu yatırımcıların yatırımlarını yönettiğini anladım.


Giderayak kafa karıştıralım. 13. takım olarak Lotus eklendikten sonra, Sauber'in eklemesiyle gridi yine 14 takım görme şansımız var. Ama Renault? Yeni bilgilerle çok enteresan olan bir dava olacak haftaya.Uzun bir yazısı geliyor.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Oğlun Için Ne Yaparsın?

Baba değilim henüz, ama aramızda bir sürü baba vardır eminim. Peki soru; (durum itibariyle) oğlunuz dertte olduğunda, onu kurtarmak için ne kadar ileri gidersiniz? Aranızda adı Nelson, soyadı Piquet olan biri yoksa cevaplarınız muhtemelen sönük kalacak maalesef.

Nelson Piquet. 1981, 1983, 1987 Formula 1 Dünya Şampiyonu. Aynı zamanda da daha dün Renault takımından kovulan Nelsinho Piquet'nin babası. Oğul darda, F1'de geleceği yok gözüküyor. Kimse zaten böyle bir adamı takımında istemez.

Ama baba yüreği bu, dayanmıyor. Napmalı n'etmeli derken, bakıyor BMW takımı satışa çıkarmış. Planlar açık. Piquet, takımın %20 sahibi Peter Sauber ile beraber bu işe soyunacakmış Brezilya basınına göre. Ferrari ile motor anlaşması için görüşmeler bile başlamış. Ve pilot da tahmin edin kim olacak??

Akşam babamdan bir Formula 1 takımı istemeyi düşünüyorum.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

BMW, F1'den Çekildi

Günün bomba haberi Almanya'dan geldi. Otomotiv devi BMW, Formula 1 yarışlarından çekileceğini açıkladı.

Eminim önümüzdeki günlerde kararla ilgili gerekçeler, daha ayrıntılı sebepler açıklanır ama şimdilik firmanın, motorsporları aktivitelerini tekrar elden geçireceği ve sürdürülebilir/çevreci teknolojileri yol araçlarına uygulamayı ön plana koyacağını açıkladılar. Yani Formula 1, artık BMW için öncelikli bir reklam yeri değil.

Yarışmak için satan Ferrari hariç bütün takımlar satmak için yarışır. Yani bir yandan Formula 1'de bulup test ettikleri teknolojilerini yaptıkları arabalara yansıtırlar, öbür yandan da firmalar için reklam/vitrin olur F1. BMW gibi dünyanın en büyük otomobil üreticilerinden birinin, kendi hedefleri için F1 yeteri kadar önemli görmemesi demek, sporun geleceğinin temelinin sarsılması demek aslında.

En başta BMW, geçen sene çekilen Honda gibi başarısız bir takım değil. Sauber'i aldıktan sonra her sene ciddi ilerleme kaydettiler. Tek başarısız sezonları bu sezon, çünkü büyük kural değişiklikleri ile herkes kendine bir yol seçti. BMW, KERS'e önem vermeyi seçti ve maalesef yanlış ata oynamış oldu. Brawn, diffuser'a para yatırdı ve kazandı. Ama seneye takımların birbirine yaklaşacağı aşikar. Yani BMW için ufukta başarı çizgisi hala uzak değildi. Yani takım, başarılı bir reklam mecrası olmasına rağmen kapatılıyor.

Bu kararda eminim Formula 1'deki politik oyunların spora zarar vermesi ve yaşanılan ekonomik krizin de etkisi vardır. Ama BMW'nin de dahil olduğu FOTA takımları daha bir kaç hafta önce kendilerini uzun vadede F1'e bağlayacak bir Concorde Anlaşmasını imzalamayı kabul etmişlerdi. Kafa karıştırıcı.

Bir yandan da yarış takviminin getirdiği bazı sıkıntılar var. Otomotiv sektörünün en büyük pazarları ABD, Almanya ve Ingiltere. ABD'de artık yarış yok. Bu sene Kanada'nın da takvimden kalkmasıyla Kuzey Amerika, tamamen kapsama alanı dışında kaldı. Ingiltere GP'sinin kaderi çok ciddi belirsizlik içinde. Yarışlar Silverstone'dan alındı, Donington'a verildi ama onların da bu işin üstesinden kalkabilecekleri şüpheli. Almanya'da da Nurburgring ile Hockenheim arasında paslaşılıyordu yarışlar. Şu anda iki pistin de geleceği sıkıntılı, finansman konularında özellikle. Yani Formula 1, en önemli 3 pazarına uğramayabilir. Bu da çok net bir şekilde reklam gücünü düşürür takımların.

Peki bu ve bunun gibi sebeplerle BMW, F1'den çekildi. Dikkat edilmesi gereken nokta, yukarıda saydıklarımın çoğu (veya bazen hepsi) diğer takımlar için de geçerli. Yani BMW'nin sebeplerinin aynısıyla Mercedes de, Toyota da, Renault da ayrılabilir spordan. Ferrari'nin gönül bağı ve politik gücü yüzünden kopması daha zor olsa da, diğer üreticiler ayrıldıktan sonra onların kalmasının ne alemi var ki?

Kısacası Honda'nın ayrılması Formula 1'in finansal işletimi konusunda sıkıntılar ortaya koysa da BMW'nin spordan kopması, bütün temeli sarsan bir olay. Çanlar çok ciddi bir şekilde çalıyor, herkes için.

19 Haziran 2009 Cuma

Seneye F1 Olmayacak

1 ay önce bu başlığı atarken bugünleri düşünmemiştim. FOTA (Formula One Teams Association, yani şu an yarışan 10 takım), dün akşam yaptıkları toplantıda FIA'nın şartlarını kabul etmeyeceklerini ve seneye yeni bir seri başlatmaya karar verdiklerini açıkladılar.

Farkındaysanız bir süredir Formula 1 yazmıyordum, hakkaten içimden gelmiyordu. Çok fazla politika ve pist dışı savaş vardı. Pistte de hep Button kazanınca, çok sevdiğim sporun tadı kaçmıştı. Ayrıca hep takımların ayrılıp kendi serilerini oluşturacakları tehditi de vardı ama Mustafa Taha ile de kendi aramızda konuştuğumuz gibi bunların çok büyük blöfler olduğunu ve birşey olmayacağını düşünüyorduk. Demek ki kendimizi teselli ediyormuşuz. Seneye cidden şu an yarışan takımların çoğu ayrılıp kendi serilerini kuracaklar.

Bu ne demek? Ferrarisiz, Mclarensiz, BMWsiz bir F1 demek. FIA, koşulsuz başvuru yapan Williams ve Force India'nın yanına yeni takımlar ekleyecek ve Formula 1 dediğimiz spor bundan ibaret olacak. Aslında bundan sonrası bir finansal savaş. FIA, Formula 1'in marka değerini korumaya çalışacak. Büyük takımlar olmadan bunu nasıl başaracağı bir soru işareti ama. Bunun yanında FOTA'nın kuracağı yeni seri ile F1 arasında ciddi bir "yeni takımları çekme" savaşı yaşanacak. FIA, 15 yeni takımın kendilerine başvurduğunu belirtmişti. Yani ortada potansiyel var. Mesela burada David Richards'ın Prodrive'ını (ve arkasındaki Aston Martin desteğini) kimin alacağını merak ediyorum. Bunun yanında Lotus ve Lamborghini de denklemde olabilir. Eğer bunları yeni seri kaparsa, çok ciddi bir imaj yaratmış olacaklar. Şu anki pilotların çoğunun da takımları ile devam edip F1'den ayrılacaklarını açıklamaları da cabası.


Peki işin finansal boyutu? Takımlar zaten yıllardır F1 yayın hakları sahibi Bernie Ecclestone ile savaş halindeydi. Yarışanın kendileri olduğunu, bu yüzden daha çok pay ve gelir istediklerini söylüyorlardı. Hatta bir kaç sene önce yenilenen Concorde Anlaşmasından önce de çok ciddi tartışmalar yaşanmıştı. Takımların kendi oluşturacağı seride, gelir paylaşımına kendileri karar verecektir. Kurallara da kendileri karar verecekler. Onların önünde de çok ciddi bir iş var: Pistlerle anlaşmaları, takvim belirlemeler, kural kitabı yazmaları, TVlerle yayın anlaşmaları yapmaları lazım en basitinden. Ve bunlar geri atılamaz adımlar. Pistlerle anlaşmak çok zor olmaz, her pist sahibi daha çok yarış görmek ister. Kural kitabı yazmak da, bu işin piri adamlar için imkansız değil. Ama en zoru TV anlaşmaları olacaktır. Kanallar, an itibariyle zaten F1'e çok ciddi bir para akışı sağlıyorlar ve anlaşmaları da tek yıllık değil. Bir yandan da yeni seri de eminim az bir fiyat çekmeyecektir yayın hakları için ve özellikle mali krizin pençesindeki TV kanalları ikinci bir serinin haklarını almaya yanaşmayabilirler. Başka bir kanal alır yeni serinin haklarını, TRT Formula 1 verirken, örneğin CNN de yeni seriyi verebilir. Burada da olan TRT'ye olur maalesef. Peki F1 Racing ne olacak?

Aslında akla gelen çok soru var ama detayların kesinleşmesini bekleyip yazmak lazım. Motorsporları adına çok tarihi bir çatalı yaşıyoruz bugünlerde.

12 Haziran 2009 Cuma

Her Cevap, Çok Soru

Sezon öncesi Formula 1'den beklentiler çoktu ve herkes önemli sürprizler bekliyordu. Martta başlayan sezon, ilk üç ayında gerçekten beklentilerin üstünde dalgalı oldu. Button ve Brawn, çok ciddi bir devrim ile gelip bütün takımları ekarte ettiler. Şu ana kadar yapılan 7 yarışın 6sını kazandılar ve geçen haftasonu Türkiye GP'sinde "bir sezona en iyi başlangıç yapma" rekorunu ele geçirdiler. Bir yandan da gelecek seneki kural değişiklikleri hakkında uzun zamandır çok ciddi tartışmalar oluyor F1 dünyasında (bilgi için bknz ve bknz).

Ama üzülerek görüyorum ki hem pist üstünde Button ve Brawn'ın kurduğu rakipsiz hakimiyet, hem de takımlarla FIA arasında bitmek bilmeyen kavgalar biraz kabak tadı vermeye başladı. Şu an itibariyle F1'de ciddi heyecan verici çok şey olmuyor maalesef.

Pist dışı politikaların bitmesini sağlayacağını umduğumuz, "2010 sezonunda yarışacak takımlar listesi" bugün açıklandı. Ama hala sorunu bitiremedi. Şu an yarışan 10 takım da bu listede var, yani seneye yarışacakları yazılmış. Bunun yanında USF1, Campos Racing ve Manor Racing de var. Yeni gelen takımlar bambaşka bir yazının parçası, asıl burada enteresan olan 5 takımın (Mclaren, BMW, Toyota, Renault ve Brawn) şu anda hala kesin olmaması. Takımlar Birliği, belli şartların altında, koşullu kabul etmişti bir dahaki sezon yarışmayı. Ama Ferrari gibi en büyük protestoyu gösteren ve restleri çeken takım kesin yarışıyor gösterilirken FIA, bahsi geçen 5 takımdan şartlarını geri çekmesini istemiş. Yani onların seneye olup olmayacakları hala muamma.

Bir yandan da Ferrari meselesi var. Red Bull ve Toro Rosso'nun da aslında dahil olduğu olay, bu takımların diğer takımlara gazı verip şart koydurmaları ama kendilerinin yarışmayı kabul etmeleri. Ferrari cephesinden gelen açıklama, seneye yarışıp yarışmayacaklarının hala kesin olmadığı ama kişisel görüşüm diğer takımların arkadan bıçaklandıkları.

Kısacası makarna tadında olan F1 politikaları, ne kararlar açıklansa da hala makarna tadında. Birilerinin çıkıp acilen bir düzene koyması lazım bütün kargaşayı.

2 Haziran 2009 Salı

Türkiş GP Zamanı

Bu kadar F1 yazısı yazdık hala haftasonu koşulacak Türkiye GP'si hakkında bişi yazmadık. Zaman az kalmışken biz de yazalım.

Hermann Tilke dizaynlarından biri olan pist, takvimdeki nadir saat yönünün tersine koşulan yarışlardan. Yokuş aşağı ve yukarı hareketleriyle enteresan bir yapısı olsa da Türkiye GP'sini asıl özel kılan şey 8. viraj. Sezonun pilotlar tarafından keyifle beklenen yarışlarından biri yapıyor bizim yarışı aslında tek başına, o derece. Herkes araç ayarlarını ona göre yapıyor, yarış öncesi hep orası konuşuluyor. 

Üzülerek söylüyorum ki aslında bizim pistin başka da bir özelliği yok. Bir virajımız efsane, bi de son 3 viraj dikkat çekiyor. İki şikan içiçe gibi. O kadar. Maalesef. Evet belki bir Monza, Spa Francorchamps, Monaco olmasını bekleyemeyiz haliyle. O zaman takvime son senelerde eklenen yarışlarla kıyaslayalım bizimkini. Malezya sıcaklığı, yağmurları ve tribünleriyle anılıyor. Singapur gece yarışı zaten, yeri bambaşka. Çin GP'si aslında biraz sönük bu konuda, bir tek start düzlüğündeki enteresan yapısı var. Bir de ilk 3 virajları enteresan. Bir de Bahreyn GP'si var, daha henüz heyecanlı bir yarış izleyemedik orada. Bu sene Güvenlik Aracı'nın girmediği tek yarıştı Monaco'ya kadar. Bir de Valencia var, ilk yarışları ne kadar sıkıcı geçse de sokak yarışı, yani her an patlamaya hazır. Tekrar bakılınca aslında bizim yarışın ortalama bir pist olduğunu düşünebiliriz. 

Ama ciddi bir seyirci problemimiz olduğu belli. Evet belki cuma antremanları önemli değil ama sıralama turlarının performansı da ondan iyi değil maalesef. Ama asıl ölçüt olan yarışta bile sınıfta kalıyoruz. Ilk senelerde hem sponsorların bedavaya dağıttığı biletler hem de meraktan dolan tribünler son 2 senede pek aynı seviyede kalamadı. Burada iki faktör önemli. Birincisi biletlerin pahalılığı. Piknik yaparak yarış izlemek isteyenler bile 90 Yetale ödüyor, kralından izlemek istiyorsanız 700 kafa çıkmak lazım. Dememe gerek var mı, beleş bilet yoksa ben bile gitmiyorum. Ikinci sıkıntı aslında bir yanlış anlamadan dolayı. Yarışa gidince önünde olmadığın yerlerin adam gibi takip edilemeyeceği düşünülüyor. Bir 2006'da bir tek kez gittim yarışlara, o da çok güzel bir deneyimdi. Önümdeki ekrandan gayet güzel bir şekilde yarışın göremediğim kısımlarını takip etmiştim. 

Biraz da pistin "hiçliğin ortasında" olmasına rağmen akıllara zarar bir trafik olması. Sabancı Üniversitesi mezunu olarak Kurtköy'ün arka yollarını bilmeme rağmen sıkıntı çekmiştim. Bu konuda tam bir 2. Olimpiyat Stadı vakası. Bu tip şeylere aklımız çok ermiyor galiba. Neyse...

Biraz da yarışsal olarak bakalım piste. Massa'nın çok ciddi bir üstünlüğü var, 4 yarışın 3'ünü kazandı. Ilk yarışı ise o zamanların Mclaren pilotu Raikkonen kazanmıştı, yani Ferrari pilotları dışında burayı kazanan biri yok henüz. Önemli psikolojik bir avantaj bu. Monaco'da performansı ciddi bir şekilde artan Ferrari, sevdiği bir pistte yılın ilk galibiyeti için acayip bastıracaktır. Enteresan bir şekilde her takım çok iddialı açıklamalar yapıyor bu haftasonu için. Renault ciddi bir atılım yapacağını tekrarlıyor, çift katlı difüzörünü ilk kez yarıştıracak olan BMW Monaco kabusunu geride bırakmak istiyor, bir başka Monaco hüsranı Toyota da iddialı. Red Bull ve Italyan kardeşi de önemli aerodinamik yeniliklerle fark yaratmak istiyor. Brawn da sessiz sedasız geliyor ama onların iddiaları duruşlarında. 

Benim tahminim Ferrari ile Brawn'ın arasının çok daha az olacağı, hemen arkalarında da bir Renault-Red Bull çekişmesi. BMW de şapkadan tavşan, yarıştan puan çıkarabilir. Bu haftalık iddaa köşemiz de bu kadar. (Bir süredir iddaa'daki F1 hakkında yazmak istiyorum aklıma geldi).

Daha çok konuşulur bizim üzerimize de gün bitti napalım. Yolu sevgiden geçen herkesle elbet bir gün bu blogda buluşmak üzere....

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Monaco: Yılın "O" Vakti

Le Mans ve Indianapolis 500 yarışı ile birlikte motorsporları dünyasının 3 yıldızından biridir Monaco GP'si. Hatta belki diğer ikisinden de burun farkı ile öndedir. Hatta bu öyle bir prestij ki güvenlik önlemlerini herşeyin önüne koyan Formula 1'de, minimum güvenlik önlemi ile takvimde bulunan tek pist. Bunun yanına yatlar, katlar, kızlar, casinolar ve VIP'leri ekleyelim, oldu size efsane bir yarış. 

Bir yandan da beklenmedik sonuçları ile her zaman göze çarpmıştır Monaco GP'si. Kendi adıma Cine5 zamanlarında Olivier Panis'in kazandığı (ve zaten 3-5 aracın bitirebildiği) yarış bu konuda lider. Yine Trulli'nin tek yarış galibiyetinin de burada gelmesi var. Yine de Belçika Spa-Francorchamps pistiyle beraber en "drivers' circuit" burasıdır, yani adamlarla çocukların birbirinden ayrıldığı yer. Istatistikler de bunu doğruluyor: 6 galibiyet Senna, 5 galibiyet Schumacher ve Graham Hill. 

2009'a gelecek olursak... Sezon başından beri en güçlü takım değişmedi. Özellikle en başarılı çift katlı diffuser tasarımı ile diğer takımlardan çok daha fazla downforce yaratmaları, bu yarışta onlara çok ciddi avantaj sağlayacaktır. Bir tek avantaj kaybetme ihtimalleri var: Araçları dolu depo ile daha dengeli, boş depoda ise istenilen dengeyi yakalayamıyor. Bu da Monaco'nun hiper-önemli sıralama turlarında onları sıkıntıya sokabilir. Onları durdurmanın tek yolu da aslında sıralama turlarından geçiyor. Eğer polü kaparlarsa galibiyet işten değil.

Brawn'un en büyük rakibi Red Bull şimdilik. Yalnız Sebastian Vettel'i ağır depo ile sıralama turlarına yollama taktiklerini değiştirmeleri gerekecek gibi duruyor. Bunun yanında Toyota'nın da sezon başındaki formuna yaklaşacağını düşünüyorum. Zaten sıralama turlarında çok kötü değiller, bu sefer pistin doğasından dolayı yarış içindeki düşüşleri çok hızlı olmaz. 

Bir de KERSliler var. Ferrari, anlamadığım şekilde çok iddialı. Ilk önce Domenicali, sonra Kimi şimdi de Massa, bu yarışın sezon için dönüm olacağını iddia ediyorlar. Son senelerde Ferrari'nin Monaco performansı gerçekten çok düşükken bunu demeleri enteresan. Ama nolur belli olmaz, Coulthard da Red Bull'un ilk podyumunu alarak iddialaştığı Christian Horner'ı havuza göndermiştir 2006'da. Mclaren, Ferrari, BMW ve Renault bu sistemi kullanmaktan vazgeçebilirler, keza çok virajlı pistte KERS'i kullanabilecekleri kadar uzun bir tek düzlük var. O da tünel. Öbür yandan da KERS sisteminin ağırlığı ile mecburi daha dengesiz kalabilir araçlar. Göreceğiz. 

Bir başka nokta daha var. Bu sene araçların boyutları, özellikle de ön kanat boyutları değişti ve pilotlar da buna henüz alışamadı. Zaten çok kaza ve güvenlik aracı gördüğümüz Monaco GP'sinde bu sene de banko görürüz bunları. Takım patronu olsam taktiğimi bunun üstüne kurabilirim, o derece. 

Pazartesiye kadar bloga kuvvetle muhtemel hiçbirşey yazamayacağım, ama haftaya Monaco GP'sinin yorumları ve bir sonraki yarış olan Türkiye GP'sinin tahminleri ile karşınızda olucam. Son bir hatırlatma olarak, gelenek icabı Monaco GP'sinin ilk antreman turları perşembe yapılıyor ve cuma boş geçiliyor. Meraklısına duyurulur.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Seneye F1 Olacak mı?

Başlıktaki soru belki absürd, ama aslında bir süre önce düşünebileceğimizden daha gerçekçi. Tarihi şöyle diyebiliriz. FIA 29 Nisan'da olağanüstü toplanır. Ilk açıklanan sebep Mclaren'in yalan skandalını görüşmektir ama daha sonrasında çok da önemli bir karar alınır. Gittikçe artan takım maliyetlerini sınırlamak ve küçük takımların da rekabetçi bir şekilde yaşamasını sağlamak adına 2010 sezonundan itibaren £40M'lik bir bütçe limiti konur. Buraya kadar olan kısmı ele alalım, asıl sorun bundan sonra zira.

Bu noktaya kadar mantıklıydı; böyle bir sınır koyuluyor ve takımların fazla fazla büyümesi engelleniyor. Böylece küçük takımların da yaratıcı çözümlerle başa oynayabileceği sinyali veriliyor ve yeni takımların da grid'e eklenmesi için teşvik veriliyor. Bu bütçe sınırının nasıl kontrol edileceğine dair sıkıntılar var, ne buraya girer ne girmez nasıl kontrol edilir diye soruluyor ama atlatılmayacak sorunlar değil bunlar. £40M'nin az bir limit olduğunu da belirtiyor takımlar; ki mantıklı bir düşünce. En doğrusu daha yüksek bir limitten başlayıp kademeli olarak bu limiti düşürmek, bence en azından.

Ama asıl sıkıntı bundan sonra yaşanıyor. FIA'nın açıklamalarına göre takımlar, bu bütçe sınırına uymak zorunlu değil. Ama uyanların tabi olacağı kurallar ile uymayanların tabi olacağı kurallar farklı olacak. Yani bir takım, £40M bütçe kısıtlamasını kabul ederse hareket edebilen ön ve arka kanat kullanabilecek, devir limiti olmayan motor takabilecek, sezon dışı testlerindeki limitlere tabi olmayacak ve rüzgar tünelini sınırsız kullanabilecek. Bütçe kısıtlamasını kabul etmeyenlerinse böyle bir lüksü olmayacak. 

İşte bu konuda çok büyük protesto var FIA'ya. Ortaya çıkan tabloda iki farklı kurallar seti ile iki farklı yarış olacak ortada. Le Mans yarışları gibi, aynı pistte aynı anda hem Porsche Cup yarışı olur, hem Ferrari'ler kendi aralarında yarışır, hem asıl Le Mans sınıfı araçlar yarışır vs. F1 de ona dönecek neredeyse. Küçük takımlar buna tamah olsa ve destek verse de büyük takımlar tek ses halinde karşı çıktılar doğal olarak. Mclaren, BMW, Renault, Red Bull'dan sonra dün Ferrari Yönetim Kurulu toplantısından çıkan karar, yukarıda yazdığım kurallar değişmezse Ferrari'nin seneye F1'e katılmayacağı yönünde oldu. Hani şu F1'e başlangıcından beri her sene katılan tek takım olan kırmızılardan bahsediyoruz. F1'in yayın hakları sahibi Bernie Ecclestone'ın bile "onlarsız F1 olmaz" dediği Şahlanan At. 

Yakın geçmişte yaşanan yayın gelirlerinden daha fazla pay almak isteyen takımların Concorde Anlaşmasına olan isyanının bir benzerini yaşıyoruz. Durum oldukça ciddi ve F1'in geleceğini tehdit ediyor. Eğer bütün bu büyük takımlar ayrılıp kendi yarışlarını yaparlarsa muhtemelen çoğu izleyici de onların peşinden gidecektir. Ama Concorde Anlaşmasına benzemeyen tarafı, onun gibi yıllar sürmeyecek olması. 29 Mayıs, 2010 sezonu için başvuruların son tarihi. O zamana kadar kim başvuracak kim başvurmayacak görecez. 

Başa dönelim o zaman, seneye F1 olacak mı?

28 Nisan 2009 Salı

Avrupa Sezonu Öncesi Son Çıkış

Sıcaklar altında, şeyhler önünde, yağmursuz/güvenlik araçsız, sonunda gazlı meyve suyu olan bir Formula 1 yarışı izledik haftasonu Bahreyn'de. Neredeyse bütün aksiyon ilk turda oldu zaten, sonrası 3-4 sene öncenin pit stop taktikleri ile dolu yarışlarına benzedi. 

Toyota'lar hafif ve önde olmanın avantajını kullanamadılar, çok bekledikleri ilk galibiyeti alamadılar. Nedense sıralama turlarındaki başarılarını bir türlü pazar gününe yansıtamıyor Japon takım, en büyük sorunları bu bence. Vettel'in yarışının akıbeti zaten ilk virajda belli olacaktı, aynen de öyle oldu. Elinde avantajlar (ağır benzin yükü sayesinde fazladan atacağı turlar ve buna rağmen çok hafif Toyotaların arkasında 3. başlaması) ve dezavantajlar (ağır benzin yükü ile yavaş kalkma ihtimali ve ağır aracın lastikleri fazla aşındırması) vardı. Startta yapması gereken sıra kaybetmemekti, özellikle de Button'a. Ama işte o kritik yeri kaybetti startta, sonra da hep Button'ın arkasında kaldı. Böylece Jense de bu sezonki 3. yarışını kazandı. Yine de belli ki Brawn, ilk yarışlardaki kadar önde değil herkesten. Hele de Avrupa sezonuna herkes ciddi yeniliklerle girecekken onların geliştirme yarışında atacağı adım, şampiyonadaki kaderleri için çok ciddi bir gösterge olacak. 

Hamilton özellikle startta bir anda parladı, sonra da asıl yerine çekildi. 4.lük yine de iyi bir yer onlar için, Mclaren gittikçe geliştiriyor kendini. Özellikle de sezonun ikinci yarısı yarış kazanma potansiyeline ulaşacaklar gibi. Yine de şu anda bir tane Brawn'ı geçmek bile önemli bir başarı. 

Silver Arrow'ların ezeli rakibi Şahlanan At'lar da ilk puanlarına sonunda ulaştılar; biraz ite kaka da olsa... Luca di Montezemolo bile gelmişti Bahreyn'e, ki çok yaptığı bir şey değildir. Ona rağmen neredeyse ilk virajda Massa ile Raikkonen birbirlerini yarış dışında bırakıyordu. Massa yeni bir burun için pite girmek zorunda kaldı ve yarışı o anda bitti ama neyseki Kimi 6.lıkla 3 puan aldı ve Ferrari'yi tarihinin en kötü sezon başlangıcı rekorundan kurtardı. Onlarla ilgili analizi yazmaya da başladım, o da yakın zamanda gelecek inşallah.

Ilk turlarını lider götürdüğü yarışta 7. olan Timo Glock ise Mark Webber ile beraber bir başka hayal kırıklığı. Heikki Kovalainen de. BMW'lerin ikisi de. Hele ki BMW... Yarışı son iki sırada tamamladılar, hem de Nakajima hariç herkesin bitirdiği bir yarışı. Bu utançtan sıyrılmak için Avrupa sezonunda çok ciddi atılımlar yapmaları lazım. Nakajima ise yarışı bitiremeyen tek pilot olarak görevini yerine getirdi...

Herkes artık önündeki maçlara bakacak, zira Doğu Turu bitti. Arkada kalan bütün büyük takımların beklediği Avrupa sezonu 10 gün sonra başlıyor. Ferrari'nin Ispanya'da yarıştıracağı yenilikler yeteri katkıyı yapamazsa bu seneyi bırakıp şimdiden bir sonraki seneye hazırlanacağı dedikoduları var. BMW de çok ciddi aero atılımları yapacağını ilan etti şimdiden Ispanya'da. Mclaren zaten gelişme sürecine başladı bile. Brawn cephesi ise oldukça sessiz, onların yapacakları karşı hamleler de aynı şekilde önemli. Türkiye GP'sine ise 3 yarış kaldı!!!

19 Nisan 2009 Pazar

Duble Tatlı Çek


Bugün Sebastian Vettel'in Red Bull adına yarış kazanması ve Webber'in de ikinci olması ile enteresan bir nokta oluştu. Toro Rosso hariç, ilk galibiyetini alan son 3 takım, bunu hep duble yaparak gerçekleştirdi. 

Bugün Vettel-Webber, Avustralya'da Button-Barrichello, geçen sene Kanada'da Kubica-Heidfeld. Sen yarış kazanmak için ıkın sıkın, kazanınca duble yaparak kazan. 

18 Mart 2009 Çarşamba

Gec Olsun Guc Olmasin -2


Bu sefer gec oldu gibi gozukse de tam olarak olmadi. Formula 1 hakkinda yazacaktim, yerel secimlerle ayni gun baslayacak sezon oncesi cok enteresan ve heyecan verici gelismeler yasaniyor. Daha once burada da bahsettigim gibi Ross Brawn ve -artik resmi olarak ismi- Brawn GP, butun beklentileri asti ve hizla geliyor. Force India'yi gececekleri, Toro Rosso kadar bir performans bekledigimi yazmistim. Belki tam bir karara varmak icin hala erken ama kesinlikle bu citayi asacaklari belli. Zira su ana kadar katildiklari neredeyse butun test seanslarinin en hizlilari idiler ve grid'in butun sampiyonlukta iddiali takimlari dahil sasirip kalmis durumdalar. Sirasiyla Alonso, Massa, ITV sunucu James Allen, bahis sirketleri, Robert Kubica ve Ferrari takimi patronu Domenicali, Brawn GP'nin hizina yetisemediklerini itiraf ettiler. Herkes o kadar rahat ve acik bir sekilde ifade ediyor ki, aklima bunun Brawn GP'nin sponsor bulmasi icin oynanan bir oyun oldugu gelmedi degil. Ne yani sonunda Jenson Button sampiyon mu olacak? Hazir McLaren, sezon oncesinde yoklari oynarken Ingiliz medyasi da bu sene hangi takimi gazlayacagini bulmus oldu. 

Tabi isin bir de gorulmeyen tarafi var. Her ne kadar batmak uzere olan bir takim son anda geri dondu havasi olsa da unutmamak lazim ki aslinda Honda, buyuk kural degisikliklerinin olacagi 2009 sezonu aracini 2007'den beri hazirliyordu. Yani ustteki camuru temizledik mi altindan buyuk bir altyapi ve kaynak cikiyor. 

Formula 1 dunyasinda bir buyuk degisiklik daha oldu dun. FIA'nin dun aldigi karar ile birlikte toplanan puanlardan bagimsiz olarak bir sezon icinde en fazla birincilik alan surucu sampiyon olacak. Yani gecen sene Hamilton degil Massa olurdu sampiyon, bu kurallar isiginda. Bir yandan da zamaninda Schumacher'in basina geldigi gibi zar zor yaris tamamlamak ama tamamlayinca birinci olmak durumu artik bir endise olmaktan cikiyor. Bu kural degisikliginin Markalar Sampiyonasina bir etkisi olmayacak diye de bitirelim. 

Avustralya GP'sinin ilk viraji yaklasirken kalp atislari daha da hizlaniyor. Ates seni cagiriyor!

Not: www.f1.com kiskanmis, onlar da Brawn hakkinda bir yazi yazmislar bugun. Napalim, severiz kendilerini yine de, linkleyelim.

18 Şubat 2009 Çarşamba

2009 Sezonuna Bizim Isınma Turlarımız

Galatasaray'ın Bordeaux deplasmanı öncesi biraz kafa dağıtalım ve yakın zamanda kesinleşen bu seneki Formula 1 grid'ine bakalım sizlerle.

29 Mart'ta Avustralya GP'si ile başlayacak yeni sezon öncesi, yapılan çok kapsamlı kural değişiklikleri ile beraber (KERS sistemi, aerodinamik yenilikler ve slick lastikler; başka bir postta hepsine ayrı ayrı değinirim) anormal bir heyecan kasırgası bizleri bekliyor gibi bir his var içimde. 2007 sezonunun ardından "Kimi son yarışta hem Lewis'i hem de Alonso'yu bir puanla geçiverdi, bundan daha heyecanlı ne olabilir" diyorduk. 2008 sezon finalinde Lewis Hamilton, son turun son virajında 1 puanla şampiyonluğu kaptı, heyecan maabında ufkumuzu genişletti. 2009? Görücez...

McLaren: Lewis Hamilton ve Heikki Kovalainen ile pilotlarını değiştirmeyen takımda Heikki'nin bu sene daha fazla katkı yapması mecburi, yoksa geçen sene gibi bu sene de Markalar Şampiyonluğu hayal olur. Ama son testlerde yaptıkları iyi 
derecelerle McLaren'in bu sene de başa oynayacağı kesinleşti gibi. 1998'den beri hasret kaldıkları dubleye bu sene ulaşabilecekler mi göreceğiz. Bunun için geçen seneden daha dayanıklı olmaları kesin. Yine de Force India'ya motor ve vites kutusu aksamı verecekse takım, demek ki kendine baya güveniyor.

Ferrari: Şahlanan At için kolay bir sene olmayacak, bunu takım içinden kaynaklar da itiraf ediyor (sanki bana ediyolarmış havasına girdim bi anda). KERS sisteminde geride kaldılar, yeterli ilerlemeyi gösteremediler, şimdi Bahreyn testinde kilometre yapayım derken kum fırtınalarına yakalandılar. Geçen seneki dayanıklılık sıkıntıları bu sene de başgösterir gibime geliyor. Bunun yanında pilotlar da birer soru işareti. Massa, geçen senenin hayal kırıklığından daha güçlü mü yoksa yıpranmış mı çıkacak? Kimi, artık şu emeklilik muhabbetlerinden bayıp sürmeye başlayacak mı? Gerçekten, nasıl şampiyon olduğunun ertesi sezonu sadece 2 yarış kazanabilir bir insan, bunu açıklaması lazım. Luca Di Montezemolo bile "o yarış Kimi'nin kuzeniydi, bu sene kendisi gelecekmiş" gibi mavra açıklamalar yaptı. Bu sene Ferrari'nin iki kupadan birini kazanması benim gözümde süpriz olur. 

BMW: Williams ile ayrılıp Sauber'i aldıklarından beri her sezon ilerleme gösterdiler. Biraz Formula 1'in Sivasspor'u gibiler hatta. Uzun süre lider götürdüler, geçen sene ilk yarışlarını kazandılar (hem de duble yaparak) ve 2009'un geniş çaplı kural değişikliklerine çok önceden hazırlanmaya başladılar. Geçen seneki hedefi ilk pol pozisyon ve yarış galibiyetini gerçekleştiren BMW, bu seneki hedefini şampiyonluk olarak koyuyorsa bir bildikleri vardır. Benim gözümde bu senenin favorileri onlar, Sivas yaparsa BMW de yapar. Hem de Kubica ve Heidfeld gibi oturmuş ve hızlı iki pilotları var. Yalnız Heidfeld artık sıralama turlarını kabusa dönüştürmemeli. 

Renault: Geçen senenin ikinci yarısının sürpriz takımı Renault'da herkes aynı formun bu sezon da devam etmesine dua ediyordur. Alonso iddialı, bu sene şampiyonluğa oynarız diyor. Yarış kazanabilecek bir durumda olsalar da şampiyonluğun o kadar kolay olmadığını hatırlamak isteriz Asturia'lı eski şampiyona. Yine de hedeflerinde gerçekçilerse sezona iyi başlamak zorundalar, iki senedir rezalet başlangıçlar moralleri yere seriyordu; sonra topla toplayabilirsen. Yine de Alonso'nun ardarda Singapur ve Japonya galibiyetleri yılın en büyük comeback'lerinden olarak yerini aldı. Nelsinho mu? O hala cepten yiyor.

Toyota: Her sene iddialı açıklamalarla başlar, Trulli'nin uçtuğu bir kaç sıralama turu dışında da hayal kırıklığı bir sezonla biter genelde Toyota'nın Formula 1 aşkı. En başta olmayan her takım gibi onlar da kural değişikliklerinin kendilerine yaraması için çok çalışacaklar en başta. Trulli'nin sıralamalarda hızlı olduğu kesin, Timo Glock da geçen sene iyi işler becermişti ama bu seneki gerçekçi hedeflerinin 4.lük olması lazım kanımca. Gerisini hayal etmek bile zor. 

Toro Rosso: Takımın yarısının satılığa çıkması moralleri bozmuş ve Toro Rosso'nun Formula 1'deki varlığını tehlikeye sokmuştu bir süre. Neyse ki bu kötü ekonomik ortamda hala buradalar ve iki tane deli fişek sürücü ile yollarına devam ediyorlar. Bu senenin tek rookie'si Isviçreli Sebastian Buemi napacak yakından izleyeceğiz elbet. Bourdais ise bu sene potansiyelini göstermek isteyecektir, geçen sene gereğinden fazlasıyla takım arkadaşı Vettel'in gölgesinde kalmıştı. Eğer Buemi'ye yeteri kadar fark atamazsa seneye o da gidici olur. Italya'nın küçük takımı yine pilot tercihini geç açıkladı, yine arabayı geç tanıttı. Bu sene, öncekilerden daha büyük dezavantaj olabilir bu. Direk rakipleri Red Bull ile yarışta şimdiden 1-0 gerideler. Bu takımı 2010'da başka bir isimle görürsek maalesef çok şaşırmam. 

Red Bull: Boğaların daha büyüğü, küçüğünden daha az kanatlanmış ve Toro Rosso'nun gerisinde kalmıştı geçen sene. Bu sene oradan Vettel'i getirttiler, yanında da Mark Webber, güzel bir pilot ikilisi yaratmış oldular. Nedense bu sene Formula 1'de daha ciddiler ve artık parti yapmaktan daha farklı şeyleri başarmak istiyorlarmış gibi geldi bana. Adrian Newey'in yeni tasarımı RB5, özellikle burun bölgesinde diğer araçlardan farklı. Eğer bu kumar tutarsa Red Bull kendini enteresan yerlerde bulabilir. Bu senenin kesinlikle en izlenesi pilotu Vettel, özellikle de Webber sezon tatilinde ayağını kırdıktan sonra bol bol test yaptı ve araca da alıştı. En az bir yarış galibiyeti bekliyorum, geçen seneki Monza'nın tadı damağımda. 

Williams: Maalesef Williams, hala eski şaşaalı günlerinden çok uzakta ve her sene klasmanda daha da aşağıya iniyorlar. Formula 1'deki ender özel takımlardan biri olarak (hem de çok çok başarılı mazisi olan bir takım olarak) Frank Williams ve ekibinin bu gidişatı tersine çevirmesini yürekten istiyorum. Ama Nakajima ile bu iş zor. Neyse ki Toro Rosso, denediği Takuma Sato'yu takıma katmadı da pistlerde iki kamikaze görmeyeceğiz bu sene. Birileri Tokyo Drift ile Japon GP'sinin farklarını çekik kardeşlerimize anlatsa iyi olur. Bir başka üzüldüğüm nokta da Nico Rosberg'in zayıf arabalarda harcanması. Babasının takımına gönül bağını anlayabiliyorum ama sonunda bir Jenson Button vakası daha olmaya doğru ilerliyor. Kabiliyetli ama harcanmış yetenek olmanın da psikolojik baskısı, ileride isilik yapabilir ona da. 

Force India: Formula 1'in Slumdog'larını grid'in en arkasından kurtaracak tek şey Honda'nın sürpriz bir şekilde geri dönüşü olabilir. Vallya, her ne kadar ilk günden beri 2009 sezonuna odaklandıklarını söylese de yolları uzun ve sarp. McLaren Mercedes ile motor-vites kutusu ortaklığı, acılarını bi nebze dindirebilir ama hastalığı iyileştirmez. Hele de Mike Gascoyne ve Colin Kolles'un takımdan uzaklaştırıp Vijay Mallya'nın askeri rejim ilan etmesi, bu sene için de Force India'nın kaderini gözler önüne serdi. Buradan Adrian Sutil'e bir çift lafım var ama: Sen kendi işini yap, bakma bu Hintli'lere. Alonso da zamanında Minardi ile sonlarda gezinirdi sonra şampiyon oldu. 

Şu anda yarışmıyor gözüken iki takım daha var, onlar farklı bir post'un konusu. Hem zaten maç da başlamak üzere...