jenson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
jenson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2009 Pazartesi

Kehanetler Gerçekleşiyor #1: Button McLaren'da

Sorun tamamen duygusal. Honda'nın küllerinden yeni kurulmuş Brawn'da, kendini şampiyonluğa götüren takımın dibine dinamit koymamak için maaşının çoğundan feragat eden Button, kupacıkları CV'sine katınca maaşını da şampiyon seviyesine getirmek istiyor haliyle. Brawn, veya artık Mercedes demeliyiz, hiç o niyette değil. Ve Jense'den twitter mesajı: Umarım yeni maceralarımda siz de benim kadar heyecanlısınızdır!

Ben mi? Pek heyecanlı değilim, daha çok kıs kıs gülüyorum içimden. McLaren'in teklifine evet deyip, Hamilton ile Ingiliz A Milli F1 takımını kurduğuna eminim çok seviniyordur Jense ama bir ses, Lewis'in de benim gibi kıs kıs güldüğünü söylüyor. Niye mi?

Iki pilotu yanyana koyalım. Hamilton, gözlerini McLaren'e açmış, bebekliğinden beri aynı takımın tulumunu giymiş ve 2. senesinde (tarihin en genç şampiyonu ünvanıyla) tarihe geçmiş biri. Button ise Williams ile başladığı kariyerinde ilk önce Renault'ya kiralanmış, sonra BAR-Honda'ya gitmiş, kontratı devam ederken Williams'a dönmek isterken mahkeme kararıyla BAR'a mahkum edilmiş, takımın iflasıyla Brawn'a ve şimdi de McLaren'e geçmiş biri. Brawn hariç, 1 tek yarış galibiyeti ve playboylukları ile de yeteneğini gölgelemiş biri. Sizce takımda kimin ağırlığı olur?

Mclaren ile Mercedes'in "severek ayrıldık" şarkılarını biliyorsunuz. Kişisel olarak Mclaren'in, Mercedes'den daha çok güç kaybedeceğini düşünüyorum. Yani seneye, başa oynasalar bile şampiyon olabileceklerine inanmıyorum. Yani daha da basitçe, seneye en iyi araca sahip olmayacakları, bir flashforward değil. Ve kötü bir araç, Button'ın en yumuşak karnı. Jense, sevmediği bir aracı, hiç bir zaman performansının üstüne taşıyamadı. Araba kötüyse motivasyonunu kaybeden, uğraşmayan bir görüntü çizdi. Ve seneye elindeki aracın iyi olacağını düşünmüyorum. Peki ya Hamilton? 2009 sezonunu alalım. Mclaren, sezona çok kötü başlamasına rağmen gittikçe gelişti. Ama sezon sonunda bile MP4-24, atbaşı bir araç olamadı. Yine de Hamilton, 2 yarış kazanmayı ve takımı 3.lüğe taşımayı başardı. Kötü bir aracı, kabiliyetiyle yine bir yerlere getirdi.

Hamilton, Heikki gibi kendisini hiç zorlamayan bir takım arkadaşından sonra Jense ile ciddi bir rekabete girecektir. Lewis'in küstahlıklarını bilmeyen yok, akıl oyunlarını da çok iyi oynar (bknz 2007 sezonu ve Alonso ile ilişkisi). Medyaya bir sorun olmadığını söyler, Jenson'ı ilk kutlayan o olur ama bir bakarsınız Hamilton, bir hareketi ile Jense'in ayağını kaydırmış.

Ah Jense, ah. Yükselen bir trendden inişteki bir trende gitmenin acısını, umarım kazandığın ekstra milyon pound'lar hafifletir. Çünkü büyük ihtimalle kariyerinin tek kupasını kaldırdın kasımda.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Sen Busun Sepang


Her pistin bir karakteri vardır, Monaco caddeleriyle, Albert Park sezona başlamasıyla, Türkiye 8. virajıyla, Singapur gece olmasıyla ünlüdür vs... Sepang'ı güzel kılan da iki uzun düzlüğü ve yağmurları. Zaten bütün hafta yarışın geç saatte olmasıyla ilgili pilotların yaptığı şikayetlerin yarısında o da vardı; eğer yağmur yağarsa görüş çok düşer! Ve beklenen oldu. 

Yaris aslinda gecislerin bollugu ile dikkat cekiyordu ilk dakikalarda. Kubica, startta geride kalmis; Alonso, agir araciyla arkasinda konvoy olusturmus ve herkesi birbirini kovalar duruma gecmisti; bu da en cok muthis starti ile Rosberg ve Button'a yaramisti. 

Yaris ilerledikce yine herkes Ferrari'yi konusmaya basladi. Siralama turlarinda Massa'yi 16.likta birakan takim (zamaninin yeteri kadar iyi oldugunu zannettiler, durumu anlayinca yeniden tur atacak zamani kalmamisti), yaris sirasinda da durup dururken Raikkonen'e agir yagmur lastikleri taktilar. Radyodan agliyordu Finli; "My tyres are completely destroyed" diye. O kadar erken bir lastik degisimiydi ki yagmur gercekten yagmaya basladiginda da Kimi'nin hizlanacak kadar lastigi kalmamisti. 

Sonrasinda yagmur geldi, herseyi supurdu, bize de Okay Karacan'la Serdar Acar'in muhabbetini dinlemek dustu. Her ne kadar Karacan "bu yaris yillardir izledigim en heyecanli yaris" dese de maalesef kendisine katilamadim, bunun icin bir liste olusturup kanitlariyla cikicam karsiniza. Yagmur oldugunda yarisa belli bir heyecan katiyor ama bu sefer o kadar hizli heyecan seviyesini asip tehlike bolgesine girdi ki anlayamadik. Bunun disinda bir de TRT borcum var onu da yazicam. Eh artik bir de Ferrari Ozel yapmak sart oldu. Amma malzeme cikti bize, bi de aksam Antep-GS maci var. Blog basindan ayrilmicam galiba.

Yavastan siralamayi yazip kacayim ben o zaman simdilik; Button 2de 2 yapti, arkasindan Heidfeld ve yarisin yildizi Glock podyumu olusturdu. Trulli ve Barrichello takim arkadaslarini takip ettiler, 4. ve 5. sirada. Mark Webber, 6. sirada bitirerek Red Bull'daki potansiyeli yine gosterdi. Arkalardan gelen Hamilton ve startin saman alevi Rosberg puan barajini asan isimler oldular.

29 Mart 2009 Pazar

Uzakta Bir Yarış Var Orada

Aylardır bu heyecanı bekledik, sabahın köründe TV başına kurulduk ve 2-3 tur sonra TRT 1 şifreye geçti!! Hem bu konu üzerine, hem de Serhan Acar feat. Okay Karacan konusuna bambaşka bi postta değinicem, özel ilgiyi hakkediyor. Yine de oy vermeden önce kısaca bir yarış raporu geçelim...

Yukarıda bahsettiğim sebeplerden yarışın çoğunu izleyemesek de Jenson Button ve Rubens Barrichello'nun yepyeni takıma bir duble getirmesi inanılmaz. Tabi bunun kesinleşmesi için diffuser'larının FIA Temyiz Mahkemesinden onaylanması lazım ama yine de inanılmaz. Vettel ile Kubica'nın bitime 3 tur kala 2.lik için savaşırken yarış dışı kalması da pek sık gördüğümüz şeyler değil, ve kesinlikle Rubens'e çok da yardım etti. An itibari ile Brawn GP, geçen sene Honda'nın topladığı bütün puanları ilk yarışta geçiverdi. Honda'dakiler kafalarını ne kadar taşlara vursa iyidir, tam kazanma sırası onlara gelince spordan çekildiler. Ross Brawn'ı ise ne kadar tebrik etsek azdır.

Hamilton ve Alonso'nun dipten yükselmeleri kadar Ferrari'lerin ikisinin de yarış dışı kalması dikkat çekti. Geçen seneki iki motor arızası mı daha utanç verici, motor arızası olmadan iki arabanın birden yarışı tamamlayaması mı bilmiyorum ama Ferrari (görebildiğim kadarınca) bir orta sınıf takım görüntüsü çizdi. 

Adrian Newey, belli ki Red Bull'da iyi işler çıkarıyor ve işe yarar bir araba yaratmış. Mark Webber, ilk virajda çarpılmasaydı muhtemelen iyi bir yerlerde bitirirdi. Seb Vettel de neredeyse 2. veya 3. bitiriyordu, Kubica'ya çarpmasa (anlaşıldığı üzere bence orada hata Kubica'ya yer bırakmayan ve açıkça ondan yavaş olan Vettel'de). Kubica ise böylece üstüste ikinci sene de Avustralya'dan başkalarının haksız yere ona çarpması yüzünden puansız ayrılıyor. 

Birazdan oy vermeye gidicem, sonra da internetim olmadığından yazamam ama haftaiçinde bu yarış ile ilgili bol bol analizlerle (TRT ile ilgili de yazıcam, sözüm söz gurban) gelicem. Hepinize iyi demokrasiler şimdilik...

21 Şubat 2009 Cumartesi

Geride Kalan Ikili

Bordeaux maçı arifesinde Formula 1'de yarışacak takımları konuşmuştuk. Tabi bir de yarışmayacak takımlar var. Kısaca bir bunlara da bakalım berabercenek...

Honda: Sezon sonrasında sürpriz bir şekilde Formula 1'den ayrılacağını açıkladı Honda, baya da ses getirdi. Hatta motorsporlarının bir kaç dalında aynı şeyi yapanlar oldu (Suzuki, Subaru da rallilerden çekildi). Iki tane yarışmaya hazır pilotu (Jenson Button ve Bruno Senna) ve hala arabayı geliştiren bir teknik ekibi olmasına rağmen henüz durumu kurtaracak bir patronları ve Avustralya'ya gidecek paraları yok. Bir haftadır Virgin Group Başkanı, deli milyoner Richard Branson'ın takımı satın alacağı dedikoduları dolaşıyor etrafta. Hatta artık bunlar dedikoduluktan çıktı; hem şirket yetkilileri hem de Bernie Ecclestone teklifi doğruladı. Bir başka olasılık ise takım yönetiminin takımı satın da alması. Ross Brawn'ın asıl istediği bu ama bir o kadar da gerçekleşmesi zor. Ayrıca yıllardır maalesef bir yere gelememiş bir takıma böyle bir ekonomik ortamda sahip olmak çok da akıl karı değil. Honda ise resti çekti, ay sonuna kadar takımı satın alan biri olmazsa onlar da takımı dağıtmaya karar verdiler. Çok ciddi kural değişiklikleri ardından hiçbir test yapılmamış bir arabanın gridde olması sadece Force India'nın işine yarar, sonunda geçebilecek bir rakip bulmuş olabilir.

USF1: Kanada GP'sinin takvimden çıkarılması ile Kuzey Amerika'yı NASCAR'la başbaşa bıraktık sanıyorduk, oysa hala gönüller birmiş. F1 duayenlerinden Peter Windsor'un başını çektiği bir grup 2010 sezonundan itibaren yarışlara katılacaklarını gayriresmi bir şekilde açıkladılar. Kuzey Carolina'da kurulacak olan takım, oradan yarışlara katılacak. Ilk pilot adayı olarak da daha önce adı Honda ile de anılan Danica Patrick ortaya çıktı. Modern zamanlarda hiç bir kadın pilot görmemiştik, gerçekten enteresan bir deneyim de olabilir. Scott Speed'in başarısız Toro Rosso deneyiminden sonra daha kabiliyetli bir pilot ile Amerika'nın ilgisi tekrar çekilebilir. Danica Patrick de kesinlikle bu ilgiyi uyandırabilir. Bu takımın geleceği hakkındaki resmi açıklamanın bu hafta içinde yapılması bekleniyor.

David Richards ve Prodrive: Geçen sene başında Formula 1'in direğinden döndü Prodrive. Yıllarca World Rally Championship'te Subaruları yarıştıran Prodrive atölyesi ve başlarında BAR tecrübesi bulunan David Richards ile iyi bir iş çıkaracaklarını, yarışlara renk katacaklarını düşünüyordum. Ama takımların başka bir takımdan bütün araba paketini satın alması yasaklanınca Prodrive'ın hayalleri de suya düştü. Richards'ın hayalleri yine de canlı, çünkü Formula 1'de masrafları düşürme trendi bir yandan da arabaları gittikçe birbirinin aynısı haline de getiriyor. Bakarsınız yakında yasaklar kalkar, David Richards parayı basar, aracını alır ve yarıştırır.

18 araçlık grid'i yakın bir tarihte çoğaltmaya en yakın takımlar da böyle. Gerçek hayatta başlarına ne geleceğini ise zaman gösterecek.