honda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
honda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2009 Çarşamba

Bridgestone'un Ardından F1'de Japonya

Dün gelen haberlere göre Bridgestone, F1'den 2010 sezonu sonu çekiliyor. Yıllarca Michelin ile rekabet eden, son senelerde de yarışların tek lastik sağlayıcısı olan Bridgestone'un çekilmesi, en başta şaşırtıcı oldu, en azından kişisel olarak. Dedikodular, Pirelli'nin boşluğu dolduracağını söylüyor ama asıl konumuz o değil bu yazıda.

Formula 1, an itibariyle, tarihinde hiç olmadığı kadar uluslararası bir halde. Onlarca yıldır süren Avrupa hakimiyetinin gittikçe azaldığı, özellikle Orta Doğu ve Uzak Doğu'nun gittikçe ağırlığını hissettirdiğini görüyoruz arenada. Bernie Ecclestone, yeni yarışlara yer bulamıyor; bu yüzden her sene takvim gittikçe uzuyor. Bu sene 17 yarış koşuldu, seneye Kanada ve Kore GP'lerinin eklenmesiyle 19 olacak. Bernie, ileride 20 yarışa çıkabileceklerini söylüyor. Sallantıdaki yarışlar ise Ingiltere, Valencia, Belçika...

Ama Avrupa ile beraber koltuğu sallantıda olan bir ülke daha var: Japonya. Japonlar, Avrupa dışında Brezilya ile beraber en uzun F1 geleneği olan ülke aslında. Pilotlar bakımından başarıları son derece miniskül. Takım bazında, başlıca olarak Honda özelinde, başarılı olsalar da istikrarı tam olarak sağlayamadılar.

Son yıllara ufak bir bakış atalım. Sato ve Nakajima; iki adet kamikaze gibi pistlerde direksiyon salladılar. Rakiplere korku saldılar. Yarışların hemen hemen tamamında takım arkadaşlarının arkasında kaldılar ve sonunda takımları tarafından yol verildiler. Sırada Kobayashi var. Açıkçası, Timo Glock'un yerini aldığı son iki yarışta oldukça iyi bir performans sergiledi ve kendisinden önceki Japon pilotlara taş çıkarttı. Ama henüz kesin bir karar vermek için erken, umarız onlar gibi olmaz. Çünkü Trulli ve Glock'un seneye büyük ihtimalle Toyota'da olmayacağını düşünürsek Kobayashi, kırmızı beyaz tulumuyla karşımıza çıkacak gibi.

Ama bunun gerçekleşmesi için önünde iki engel var. Birincisi, takımın onu seçmesi. Bunun yanına "tamam" işareti koyabiliriz, çünkü Howett'ın da dediği gibi, genç Japon'un performansı etkileyiciydi ve o bir Japon. Toyota tabi ki olumlu bakar buna. Ama ikinci engel daha çetrefilli ve pilot kardeşimizin emeği dışında. Acaba Toyota, seneye F1'de olacak mı?

Muhtemelen bu sorunun cevabını, 15 Kasım'daki Toyota Genel Kurul toplantısından sonra öğreneceğiz, çünkü o sırada takımın 2010 bütçesi kararlaştırılacak. Geçen sene Honda'nın gidişini, Bernie bile 2 gün öncesine kadar bilmiyordu. Bir anda toplandı ve gitti Honda. Toyota içinse uzun süredir "F1'den ha ayrıldı ha ayrılacak" dedikoduları yapılıyor. Belki onların eşref saati de gelmiş olabilir. Honda'nınkinden daha sürprizsiz bir ayrılık olur.

Tabi bir yandan, tam şampiyonluğa oynayacakken spordan ayrılan Honda var. Geçen sene bol bol yazmıştık onlar hakkında. Bir sene daha devam etseler, belki de Brawn'ın bu sene elde ettiği başarıları kazanacak ve bu krizde ne kadar para verirse versin yapamayacağı reklamı yapacaktı. Olmadı, ayrıldılar.

Bridgestone... F1'in tek lastik sağlayıcısının ayrılması kadar basit de görebilirsiniz onların ayrılmasını, Japonya'nın gittikçe kan kaybının konfirmasyonu olarak da. Ama 2010'dan sonra olmayacakları kesin.

Bir de Japonya GP'sinin durumu var. Fuji ve Suzuka gibi iki şahane piste sahip bir ülke bile olsalar, finansal kriz bu sahayı da vurmuş durumda. Japonya GP'sinin daha önce kararlaştırıldığı gibi dönüşümlü mü olacağı yoksa bundan sonra Suzuka'da devam mı edeceği meçhul.

Özetlersek F1'de koca Japon geleneği, geleceği sallantıda olan Toyota, ne yapacağı belli olmayan Japonya GP'si ve acemi Kobayashi'nin omuzlarında. Peki bu düşüş, mesela Hindistan'ın gittikçe yükselen yıldızının karşısında durabilecek mi? Bence hayır. Force India, Mercedes motoruna geçtiğinden beri yukarıları zorlamaya çalışıyor. Hatta Spa ve Monza gibi hızlı pistlerde en başa oynayarak ciddiliklerini gösterdiler. Hindistan GP'si gümbür gümbür geliyor. Hint pilotlar, özellikle de Chandook, gittikçe F1'e yaklaşıyorlar.

Görünüşe göre Japonya, F1'deki ağırlığını korumak istiyorsa, hem günü kurtarmalı hem de uzun vadeli planlar yapmalı.

29 Mayıs 2009 Cuma

F1'in Geleceği

Bir süredir bu blogda bahsediyordum, F1'in geleceği tehlikede diye. FIA, seneye takımlara mecburi olmayan 40 Milyon Sterlinlik bir bütçe kısıtlaması getirecekti. Buna uyanlara daha geniş teknik özgürlükler verip iki farklı kural seti oluşturacaktı. Başta Ferrari olmak üzere takımlar da genel olarak karşı çıktılar buna. Bugün ise 2010 sezonu için başvuruların son günüydü. Yani bugünü ıskalayan, seneye kuvvetle muhtemel yarışmayacaktı.

Formula One Teams Association (FOTA), yani bütün F1 takımları, bir pakt kurup beraber karar hareket etme kararı alsa da Williams, 2 gün önce tek başına davranarak başvuru yaptı. Bu yüzden de FOTA'dan bir süreliğine ihraç edildiler. Bu noktaya dönücez ama şimdilik konudan çok dağılmayalım. O sırada, başvuran 3. takım oldu Frank Williams'ın ekibi, USF1 ve Campos Racing'in ardından. Bugün geri kalan 9 takım da şartlı başvuru yaptı 2010 senesi için. Bunların yanında Prodrive ve Lola da Hamdi Bey'in teklifine "varım" dedi. Bu sırada FOTA takımları da seneye spora yeni katılacak takımlara teknik danışmanlık yardımı yapmayı kabul etti.

Peki artık herhangi bir sıkıntı var mı F1'in geleceği hakkında? Var aslında. FOTA takımları şartlı girdi işe demiştik. Şartları da tek kural seti ile yarışılacak olması ve 2010 sezonunda yarışacak takımların açıklanacağı 12 Haziran'a kadar yeni bir Concorde Anlaşması. FIA da takımlara, yaptıkları uzlaşmanın ödülü olarak kademeli bütçe indirimi kartını kullandı. Yani seneye 100 milyon Sterlin gibi bir rakamda anlaşıp, bir sonraki sene 40 Milyon'a düşmenin makul olabileceğini açıkladılar. 

Williams'a döneceğiz demiştik. Williams'ın FIA'ya bu kadar kolay boyun eğmesinin sebebinin ardında eskisi kadar başarılı olmamaları, bu sene sonunda ana sponsorları RBS'i kaybedecek olmaları ve başka çareleri olmadığı yatıyor. Işin maddi boyutu son derece önemli ve Williams da bu konuda çok garantili değil anladığım kadarınca. Yıldız pilotları Rosberg'in daha iyi bir takıma gitmesini bile açıkça konuşabiliyorlarsa durum pek iç açıcı değildir. Bir seçenek daha var ama anmak bile istemiyorum. 

Ama o seçenek için Toyota için çokça konuşuluyor. Honda'dan sonra Toyota'nın da spordan ayrılmak istediği zaten bilinen birşey. Bu sene kesin yarış kazanılacağına dair takım patronlarının şirket patronlarına sözler verdiğini söyleniyordu. Toyota Co.'nun açıklanan zarar rakamları ile birlikte artık yarış kazansalar bile seneye F1'de olmayacakları söyleniyor. Hem onlara hem de Trulli ve Sutil gibi iki yetenekli pilota yazık olur. Renault'nun da çekileceği söylentileri var ama o, henüz üstünde çok da konuşulan bir konu değil. 

Ama yerlerini dolduracak takımlar geliyor arkadan. 10 takımı 13 takıma çalışıyor FIA seneye. 3 takımlık yere de 4 aday var şu anda: USF1, Lola, Prodrive ve Campos. Toyota ayrılırsa, bu takımların arasında seçme olmaz; teknik yeterliliği olan gelir. 

Işte F1'in geleceği böyle böyle şekilleniyor. Biz pistlere dönelim, yaklaşan Türkiye GP'si hakkında yazalım biraz da bundan sonra.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Geride Kalan Ikili

Bordeaux maçı arifesinde Formula 1'de yarışacak takımları konuşmuştuk. Tabi bir de yarışmayacak takımlar var. Kısaca bir bunlara da bakalım berabercenek...

Honda: Sezon sonrasında sürpriz bir şekilde Formula 1'den ayrılacağını açıkladı Honda, baya da ses getirdi. Hatta motorsporlarının bir kaç dalında aynı şeyi yapanlar oldu (Suzuki, Subaru da rallilerden çekildi). Iki tane yarışmaya hazır pilotu (Jenson Button ve Bruno Senna) ve hala arabayı geliştiren bir teknik ekibi olmasına rağmen henüz durumu kurtaracak bir patronları ve Avustralya'ya gidecek paraları yok. Bir haftadır Virgin Group Başkanı, deli milyoner Richard Branson'ın takımı satın alacağı dedikoduları dolaşıyor etrafta. Hatta artık bunlar dedikoduluktan çıktı; hem şirket yetkilileri hem de Bernie Ecclestone teklifi doğruladı. Bir başka olasılık ise takım yönetiminin takımı satın da alması. Ross Brawn'ın asıl istediği bu ama bir o kadar da gerçekleşmesi zor. Ayrıca yıllardır maalesef bir yere gelememiş bir takıma böyle bir ekonomik ortamda sahip olmak çok da akıl karı değil. Honda ise resti çekti, ay sonuna kadar takımı satın alan biri olmazsa onlar da takımı dağıtmaya karar verdiler. Çok ciddi kural değişiklikleri ardından hiçbir test yapılmamış bir arabanın gridde olması sadece Force India'nın işine yarar, sonunda geçebilecek bir rakip bulmuş olabilir.

USF1: Kanada GP'sinin takvimden çıkarılması ile Kuzey Amerika'yı NASCAR'la başbaşa bıraktık sanıyorduk, oysa hala gönüller birmiş. F1 duayenlerinden Peter Windsor'un başını çektiği bir grup 2010 sezonundan itibaren yarışlara katılacaklarını gayriresmi bir şekilde açıkladılar. Kuzey Carolina'da kurulacak olan takım, oradan yarışlara katılacak. Ilk pilot adayı olarak da daha önce adı Honda ile de anılan Danica Patrick ortaya çıktı. Modern zamanlarda hiç bir kadın pilot görmemiştik, gerçekten enteresan bir deneyim de olabilir. Scott Speed'in başarısız Toro Rosso deneyiminden sonra daha kabiliyetli bir pilot ile Amerika'nın ilgisi tekrar çekilebilir. Danica Patrick de kesinlikle bu ilgiyi uyandırabilir. Bu takımın geleceği hakkındaki resmi açıklamanın bu hafta içinde yapılması bekleniyor.

David Richards ve Prodrive: Geçen sene başında Formula 1'in direğinden döndü Prodrive. Yıllarca World Rally Championship'te Subaruları yarıştıran Prodrive atölyesi ve başlarında BAR tecrübesi bulunan David Richards ile iyi bir iş çıkaracaklarını, yarışlara renk katacaklarını düşünüyordum. Ama takımların başka bir takımdan bütün araba paketini satın alması yasaklanınca Prodrive'ın hayalleri de suya düştü. Richards'ın hayalleri yine de canlı, çünkü Formula 1'de masrafları düşürme trendi bir yandan da arabaları gittikçe birbirinin aynısı haline de getiriyor. Bakarsınız yakında yasaklar kalkar, David Richards parayı basar, aracını alır ve yarıştırır.

18 araçlık grid'i yakın bir tarihte çoğaltmaya en yakın takımlar da böyle. Gerçek hayatta başlarına ne geleceğini ise zaman gösterecek.