acik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
acik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2009 Salı

Tasindik, 100 Metre Ileride Sagda

Gecen haftanin son haberlerinden biriydi, PC Lion FC'de de gecmisti haber. UltrAslan, bir dahaki sene Kapali tribunden Eski Acik'a geciyor. Genelde tribun gruplari, hem de bu buyuklukteki tribun gruplari stad yenilemesi disinda yer degistirmezler, bu son derece istisna bir durum.

En basta, son senelerde ASY Kapalisindan gitmis insanlarin geri donusu anlamina gelebilir bu. Ama gelmeyebilir de, hatta kisisel gorusum o insanlarin Telekom Arena'ya kadar gelmeyecegi. Ona da bir sezon kaldi. Yeni stadda atesli taraftari (yani UA'yi) kale arkasina alma projesi zaten uzun zamandir biliniyor. Boylece daha fazla kapasiteli kapaliyi da numaralinin yavrusu gibi efendi musteriye satip gelirleri katlamak gibi bir niyet var. Sevelim ya da sevmeyelim, paranin gozunun icine bakan modern futbolda bu da bir mecburiyet. UA'nin simdiden aciga gecicek olmasi, bunun bir provasi da olabilir. Yalniz prova senaryosunu begenmis olacaklar ki Eski Acik'in ustunun kapanmasini da istemisler. Maalesef, gerceklerden uzak bir istek olmus. Her ne kadar gonullerden bunu gerceklestirebilecek paramiz olsaydi dese de son seneni oynayacagin stada, bir de tribun kapatma masrafi yapmazsin, hatta tuvalet bile yenilemezsin belki de. Dogruya dogru.

Tribun butunlugu acisindan ise son derece dogru ve guzel bir yaklasim. Bir suredir zaten Eski Acik'in cogunlugu bagiran taraftardan olusuyordu, Kapali'da bunlarin sayisi fazla olsa da yuzdeye vurunca az kaliyordu. Boylece butun bagiran taraftarlar bir yerde toplanmis olacak, Yeni Acik'in Numarali tarafi haric. Ama burada bir kaygimi ortaya koyayim: ASY'nin o tarafinda deplasman takimi taraftarlari da var. Oradaki satasmalardan ve cikacak arbedelerden dolayi GS tezahurat gucu azalabilir veya eskisi kadar iyi olmayabilir. Daha cok aksiyon daha dagilmis bir konsantrasyon demektir. 

UA, bence, bir dahaki sezon bu karari yuzunden cekecek olsa da Telekom Arena ile birlikte rahata kavusacaktir. Bu arada yakin zamanda Telekom Arena ile yepyeni ve hic bir yerde bulamayacaginiz bilgilerle gelicem, onu da bekleyin.

13 Nisan 2009 Pazartesi

Patlamaya Hazir Volkan

Dun aksamki macin son dakikalarinda gelisen olaylar malum, yalniz Kapali'dan direkt izlenimimi aktarayim; tribunlerin kendinden gecmesinin sebebi kavga degildi. Asil herkesi delirten Volkan Demirel'in butun olaylarin uzaginda olmasina ragmen ilk once Eski Acik'a, sonra da Kapali'ya donup "tombala cekme"siydi. Daha sonra kasigi cekiyormus gibi hareketler yapip olasi bir cezadan kurtulmak icin sekillere girdi, zaten Maraton programinda da bu goruntuler gosterildi. Muhtemelen LigTV kameralari asil hareketi yakalayamadi da. Ama isin net bir dogrusu varsa, aklinda tek bir niyetle Volkan Demirel'in elini (kasigina degil) kasiklarinin arasina goturup tribunlere dogru kendini yokladigidir. 

Gecen sene Lincoln ile olan olay ve asil son nokta olan 3-2'lik efsane Cek Cumhuriyeti macinda Koller'i durup dururken itmesiyle sporcu olmasina dayanamadigim bir noktaya gelmisti. Su anda bile arkadaslari bir taraflarini yirtip 2-0'dan 3-2'ye getirmisken maci neredeyse herseyi berbat etme noktasina getirmesine inanamiyorum "Yapma Volkan"in. 

Pascal Nouma 7 ay ceza almisti benzer (hatta ayni) hareket icin. Volkan 7 ay tabi ki almaz ama bakalim ceza gelecek mi? 

1 Şubat 2009 Pazar

Insan Olmamak


Daha yeni Verdasco'yu 5 setle, 5 saatle geçmişti Rafa. Şu anda yine 4 saat 23 dakikada, yine 5 sette Federer'i yendi ve Avustralya Açık'ta ilk şampiyonluğunu elde etti. 

3 günde 5 saatlik yarı final ve final oynamanın fiziksel zorluğu mu, yoksa Avustralya Açık'ta hiç kazanmamış Ispanya'nın uğursuzluğunun psikolojik zorluğu mu üstesinden gelinmesi daha büyük bir engel bilinmez ama Nadal hepsinin üstünden geldi. Hele son oyun vardı ki, Federer'in itirazları, hep takdir ettiğim tenis seyircisinin şaşırtan yuh'larıyla gittikçe gerilen ve sonunda kazananın deuce'tan belli olduğu bir oyundu. 

Hemen notlara geçelim: Avustralya'nın Roger Federer'e olan hayranlığı inanılmaz seviyede. Rafa Nadal kazanmışken bile hala herkes Federer'e tezahürat yapıyor. Peki o napıyor? 2.'lik şiltini alırken hüngür hüngür ağlıyor. Bir eski şampiyonun gözyaşları, çaresizlikten mi acaba? 14. Grand Slam'e bu kadar yaklaşmışken kaybetmekten mi? Eminim çok zordur.

Ama belki tenisi tenis yapan, bu sporda yer alan insanların centilmenliği, sportmenliği. Federer ve Nadal gibi çok uzun süredir dünyanın 1-2 numarası olan iki kişinin dostluğu, birbirlerine olan saygısı, kaybedenin kazananı içten desteklemesi, kazanın kaybedeni rencide etmemek için elinden geleni yapması heryerde görülmeyecek hareketler gerçekten.

Hayatımda bazı şeyleri izlerken tarihe tanıklık ettiğimi biliyordum (Schumacher'li yıllar, Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanması, orijinal kadrolu Black Sabbath'i konserde görmek vs) ve bu final, diğer bütün Federer-Nadal finalleri ile birlikte, tarihin önemli parçalarından biri. Ne kadar teşekkür etsek azdır...

30 Ocak 2009 Cuma

Nadal vs Verdasco


Nadal, Sinan’ın, benim hatta birçok tenis severin kolay geçer dediği yarı finalden zar zor kurtuldu. Evet kabul ediyorum izleyemedim ama şartlar müsaade etmedi bende netten refresh refresh son duruma baktım. Sayfayı açtığım anda –ki biraz geç kalmıştım ne de olsa rahat alır Nadal diye düşünüyorum ya- 4 setten 3‘ünün tie break e gittiği kalan setin de 6-4 bittiği efsane bir maçı kaçırdığımı anladım ama yapılabilecek bir şey yok, ekmek parası ne yaparsınız. Son sette 4-4'e kadar geldi ve orda, ki ben ne kadar Nadal’ı tutsam da, tatlı bir sürprizin de heyecanını yaşadım. Her zaman yeni isimler insana heyecan veriyor. Beklenen oldu Nadal o andan sonra Verdasco’nun servisini kırdı ve maçı 6-4 aldı. İnsan, hem şehirlisine, bu kadar yüklenir mi ya ama herkes aynı dertten muzdarip; ekmek parası işte.

Beklenen oldu, Nadal severler ve keyifli bir Nadal-Federer finali izleme umuduyla yaşayanları tatlı bir heyecan sarmaya başladı. Umarım 5 sete giden bol bol tie breaklere sahne olan, inanılmaz rallylerin yaşandığı bir maç bizi bekliyor. Benim bu temennilerle birkaç kişiyi kaybederiz ama maç sonuna kadar.

22 Ocak 2009 Perşembe

8 Dakikada Devr-i Alem-i Spor

Geçen sefer tam da zamanı demiştik, biraz açalım; böylece genel olarak bu blog içinde nelere değineceğimizi de göstermiş oluruz.

Dünyanın en büyük dini, futbol. Süper Lig'in ikinci yarısı başlamak üzere, hem de zirvedeki 4 takımın birbiri ile yapacağı maçlarla başlayacak, nasıl heyecan yaratmaz ki! 3 ihtimalli iki maç, 9 ihtimalli bir zirve. Zaten bu sene Süper Lig, zirve yarışındaki takım fazlalığından dolayı Balkanların Premiership'i oldu.

TBL ikinci yarıya yeni başladı, orada biraz geç kaldık aslında. Yine de bu sene zevkli geçiyor. Keza, NBA de öyle. Boston inanılmaz bir seriden sonra geriledi, Lakers parladı ama bir anda Orlando atbaşı oluverdi. Bu konuları Basketten Sorumlu Bakanımız Fibonacci'ye bırakıyoruz, teknik sorunlarını aşınca o da aramıza katılacak.

Formula 1 sezonunun başlamasına 2 aydan az kaldı ama hem çok geniş kural değişiklikleri hem de bu araların favori aktivitesi araç tanıtımları ile boş durmuyor o alemler de. Avustralya'da ise çok uzun zamandan beri yapılan en büyük kural değişiklikleri ve geçiş arttırma sözlerinin ne kadar gerçekleştiğini görücez. Beklentiler büyük.

Motorsporları dünyasından söz açılmışken; Paris-Dakar Rallisi'ni kaçırdık, erken kalkan Üsküdar'ı geçti. Aslında tarihinde ilk defa ne Paris ne de Dakar'ı gören, hatta ilk defa ne Avrupa ne Afrika gören, geçen seneki terör tehditleriyle iptal edilen yarıştan sonra bu seneki çok da önemliydi. 

Bir yandan da dünyanın çok uzak köşelerinden birinde tenis dünyası yeni bir güne merhaba diyor. Sezonun ilk grand slam'i Avustralya Open'ın erken turları büyük sürprizler olmaksızın devam ediyor. Oraya da bağlanıcaz yakında.

Binlerce yazacak, konuşacak, tartışacak şey var. Hatta yukarıdakilerin hepsi ayrı ayrı yazı konusu, hatta blog konusu. Zaman doğru gibi sanki...