lincoln etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lincoln etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Temmuz 2009 Cuma

Kaptan Arda

Günün flaş haberi Arda'nın kaptan oluşu ve 10 numarayı sırtına geçirişi. Tek haberin arkasında bir çok haber bu aslında.

Bir kere malumunuz kaptanlık sorunu vardı Galatasaray'da. Hasan Şaş, Ümit Karan, Ayhan Akman, Cassio Lincoln derken pinpon maçına dönmüştü olay ve postayı koyan da Arda olmuştu. Haklı veya haksız bilinmez, ama Galatasaray'daki bazı şeylerin değiştiğini, bazı şeylerin de değişmediğini gösteren bir hamle bu. Şu ana kadar Galatasaray'da kaptanlar hep yaş olarak nispeten büyük ve takımda uzun yıllar oynamış oyunculardan seçilirdi. Arda'nın pazubandı, bu konuda tam bir devrim aslında. Ama altyapıdan gelmiş olduğunu unutmamak lazım; belki de Galatasaray forması altında en çok maç yapan kişi olabilir şu anki kadroda. Bir başka değişen de takımdaki ağabey otoritesi. Çok uzun yıllar boyunca hep lafı dinlenen, güç merkezi olan, istediğini seven istediğine kumpas kuranlarla doluydu Florya. Türk futbol tarihinin en büyük başarılarını kazanmak da onlara karşı koyulamaz bir apolet vermişti bunun için. Hasan Şaş ve aynı kadrodan olmasa da Ümit Karan'ın gidişiyle, bahsi geçen tarzda bir ağabey kalmadı. Bu da Arda gibi bir oyuncunun kaptanlığa giden yolunu açtı. Ama zannetmiyorum ki Arda, kaptanlıkla beraber otoriteyi de kendine çeksin. Florya'daki çimlerde ve ASY'deki sahada artık daha demokratik, yaş farkları umursanmayan bir takım izleyeceğiz izlenimiydeyim, ve sevinçliyim.

Otorite merkezi oyuncular azalmış olsa da, takım oyuncularının klüp içindeki gücü devam ediyor aslında. Kalli sonrası, Cevat Güler ile beraber futbolcunun hüküm sürdüğü ve başarıya ulaştığı günlerden sonra, geçen sene "1. kaptanlıktan başkasına tamah olmam" diyen Arda'nın 1. kaptanlığa yükseltilmesi, belki de kulübün oyunculara karşı elinin hala yeteri kadar kuvvetli olmadığı anlamına geliyordur bence.

Sonuçta kaptanlık olayının son bulması Galatasaray'ın iç huzurunu sağlaması ve geçen sene eksik kalan, çatlak kalan yerleri doldurması için önemli bir adım. Hem de aslında bir değil, iki adım. Çünkü Arda'nın yeni rolü, hem kaptanlık krizini bitirdi hem de Lincoln olayını.

Lincoln olayı yeni değil. Adnan Polat'ın açıklamaları ve GSTV'de yer almasıyla yalanamaz bir tükürük oldu zaten. Son olarak da Lincoln'e emanet edilen Metin Oktay forması, Arda'ya verilmiş oldu. Bu da önemli bir huzursuzluk kaynağının kurutulması, takımın ve oyuncularının daha istikrarlı olması yolunda önemli bir adım.

Doğal kaptanlık hali ile Galatasaray'ın pazubandını 22 yaşında koluna takan Arda için bu olayın ona pozitif etki yapmasını umuyorum. Peki bunun bir Avrupa yolculuğu ihtimali ile ilişkisi ne? Onun cevabını merak ediyorum.

19 Nisan 2009 Pazar

Büyükşehir Çalışmıyor


Aslında GS-IBB maçı hakkında ne yazsam bilemedim. Çok pozisyonu olmayan, iki takımın da bal yapamayan arı gibi koşturduğu bir maç oldu. Tek yazmak istediğim konu Semih Kaya aslında. PCLionFC'de bahsetti, Serkan Kurtuluş-Semih Kaya-Emre Güngör hattı ile enteresan bir maç olmaya adaydı. Daha yetişemeden Emre sakatlandı çıktı. Çok üzüldüğümü belirteyim. Geçen seneki çok iyi performansının ardından sakatlıklar peşini bırakmadı. Hiçbir sakatlıktan döndüğü maçı tamamlayamadı, yine çok üzgün bir ifade ile soyunma odasına gitti. Tek dileğim ciddi bir şeyi olmaması. GS defasında yıllarca izlemek istediğim biri kendisi zira. Sık dişini Emre, Uğur bile atlattı sakatlığını, sen de atlatırsın.

Serkan Kurtuluş, fena oynamadığı bir maçta yerini Nonda'ya bıraktı ileriki dakikalarda. Bülent Korkmaz'ın bu hamlesine yerinde oldu, Nonda sonunda Anakonda'lığını hatırladı da Baros'a golü attırdı. 

Gelelim Semih'e. Ne kadar zamandır yolunu gözlüyorduk, sonunda kendine 11'de şans buldu. Ve en az beklediğim kadar iyi oynadığını söylemem lazım. Ne fizik olarak sırıttı, ne de mental açıdan. Evet, mükemmel değildi ama takım, takım olarak mükemmel değildi; ona da bulaştı doğal olarak. Bebbe'yi de etkili bir şekilde savundu. Soğukkanlı, sorumluluktan kaçmayan bir yapısı vardı. Ilk defa bu düzeyde bir maç oynadığını gösteren bazı hareketleri oldu ama hata denemez onlara da. Daha çok hata yapmamak ve güven toplamak için yapılan hareketlerdi. Inşallah onu da yıllarca görücez GS defansında. Bence yerini sağlama almıştır Semih "Ruski" Kaya. 

Maç... Ne denilebilir ki maçın kendisi hakkında? Lincoln'ün etkisiz oynu, averaj bir GS, ona ayak uyduran bir IBB vardı. Akıllarda kalmayacak bir maç ile Fener'i geçti Cimbom. Ama potaya girdi mi? Bence bu sene zor... 

16 Nisan 2009 Perşembe

Alternatif 11

PFDK yememiş içmemiş cezaları vermiş, hayırlısı uğurlusu olsun. Galatasaray, Ankaraspor maçını seyircisiz, Ankaragücü maçını da farklı bir sahada oynayacak. Bir yandan da Volkan Demirel'in cezasına üzüleyim mi sevineyim mi bilemedim. Aslında 7 ay ceza alan Nouma'dan farklı bir şey yapmayan Volkan'a ceza geleceğini beklemiyordum, 3 maç gelmiş. 

Neyse benim değinmek istediğim nokta bundan sonra kafamdaki GS 11'i. Sakatlar malumunuz, şimdi cezalılar da eklendi. Pazar gündüz oynanacak İBB maçı için kafamdaki GS kadrosu şudur:

De Sanctis - Serkan Kurtuluş, Mehmet Topal, Semih Kaya, Hakan Balta - Kewell, Lincoln, Barış, Ayhan, Alpaslan - Baros

Nolur ki Bülent Korkmaz bu kadro ile çıksa? 7 hafta kala 8 puan geridesin, iddian yok. Elinde sürü ile eksik var. Semih ve Alpaslan yerine Volkan Yaman ve Ümit Karan'ı koysa, yıllardır elinde olan ve ne kadar zamandır takıma pek bir katkı sağlamamış adamlarla devam etmiş olacaksın. Elinde fırsat, kullan tepe tepe. Bülent Korkmaz'ın kaybedeceği çok bir şey de yok, zira muhtemelen sene sonu o da ayrılacak takımdan. Belki bir-iki genç oyuncu kazanmış oluruz. Aynı şey Fenerbahçe için de geçerli, ama onlarda böyle bir gelenek yok o yüzden çok da üstünde durmuyorum.

Neyse yine haftasonu görecez ama benim pek umudum yok saydığım 11'e dair. Hayırlısı...

13 Nisan 2009 Pazartesi

Aidiyet vs Reaksiyon

Dun aksam bir ceza sahasinda iki takim karismis, obur ceza sahasinda bir kaleci tombala cekerken arada boyle bir goruntu de sahalara yansidi. Ozellikle Ali Okanci bu konu ustunde yorumunu belirtti. Basa sarip olayin kisa bir ozetini gecelim, sonra kendi yorumuma gelelim.

Ilk resmi koyan Bulent Timurlenk, Aceto'sunda. Oraya Ali Okanci'nin yorumu:

Materazzi ile Rui Costa'nın izlemesi normal, çünkü taşkınlığı yapan taraftar. Carlos ile Lincoln'ün izlemesine ise vahim mi desem normal mi desem bilemedim. Çünkü taşkınlık çıkaranlar kavga eden arkadaşları. Ayırma adına bile müdahalede bulunmayarak aidiyet duyguları olmadığını mı ortaya koymuşlar, yoksa bu salakları uzaktan izleriz ne bulaşacağız diyerek doğru olanı mı?!


Daha sonra kendi Penne'sine tasiyor, linkiyle aktariyorum. Yukaridaki futbolcularin aidiyet duygularini sorguluyor. 

Bir bakima katilmamak elde degil, gercekten her gun gunlerini, sahayi, deplasmanlarda odalari ve en onemlisi formayi paylastiklari arkadaslari kavgada iken onlarin izlemesi cok normal degil. Ama hemen hemen ayni sey basima geldigi icin o zamanki hislerimi anlatayim istedim. Olaya son derece yavas, her an bitti bitecek dusuncesi ile yaklastigimdan hemen mudahale etmemistim. Olayin varligina inanmamistim cunku, "ben top oynamaya geldim olanlara bak"ti benim icin. Kendi kavgama bile girmemis biri olarak hali sahada azmanlarla kavga etmeye hic niyetim yoktu. O yuzden Lincoln ve R.Carlos'u anliyorum. Onlar oraya kavga icin gelmemisler ve etmeyecekler. Her nasil arkadaslari orada kavga ile birseyleri ispat ediyorsa, onlar da etmeyerek birseyleri ispat etmeye calisiyorlar aslinda. Kavga nasil bir reaksiyonsa, bu da onlarin reaksiyonlari. Ben de olsam ben de kavga etmezdim, sularin yagdirildigi Fenerbahce macinin devre arasinda Kapali'yi terkettigim gibi. Siddete karsi sukunet de bir reaksiyondur, sesi de ayni derece cikar.

PS: O sirada santra yuvarlaginda Lugano ve Nonda haric neredeyse butun yabanci oyuncular vardi iki takimdan da. Mesela Baros'u net hatirliyorum. 

Patlamaya Hazir Volkan

Dun aksamki macin son dakikalarinda gelisen olaylar malum, yalniz Kapali'dan direkt izlenimimi aktarayim; tribunlerin kendinden gecmesinin sebebi kavga degildi. Asil herkesi delirten Volkan Demirel'in butun olaylarin uzaginda olmasina ragmen ilk once Eski Acik'a, sonra da Kapali'ya donup "tombala cekme"siydi. Daha sonra kasigi cekiyormus gibi hareketler yapip olasi bir cezadan kurtulmak icin sekillere girdi, zaten Maraton programinda da bu goruntuler gosterildi. Muhtemelen LigTV kameralari asil hareketi yakalayamadi da. Ama isin net bir dogrusu varsa, aklinda tek bir niyetle Volkan Demirel'in elini (kasigina degil) kasiklarinin arasina goturup tribunlere dogru kendini yokladigidir. 

Gecen sene Lincoln ile olan olay ve asil son nokta olan 3-2'lik efsane Cek Cumhuriyeti macinda Koller'i durup dururken itmesiyle sporcu olmasina dayanamadigim bir noktaya gelmisti. Su anda bile arkadaslari bir taraflarini yirtip 2-0'dan 3-2'ye getirmisken maci neredeyse herseyi berbat etme noktasina getirmesine inanamiyorum "Yapma Volkan"in. 

Pascal Nouma 7 ay ceza almisti benzer (hatta ayni) hareket icin. Volkan 7 ay tabi ki almaz ama bakalim ceza gelecek mi? 

7 Nisan 2009 Salı

Antep Sofrasi

Blogun ana sayfada futbol kalmamis bile artik, bazi geri donusler lazim.

Galatasaray dun aksam kazandi Antep deplasmaninda, yazacaktim, basladim ama devami gelmedi. Antep'in ilk ve son 10 dakikalarda esen firtinasi haric genel olarak oyunun hakimi sari kirmizililardi. Uzun zamandir goremedigimiz istek, hirs ve duzen bu sefer vaki buldu Antep semalarinda. Hal boyleyken oyuncular degil top kosmus oldu. Guzel de oldu, seyir zevki yuksek, gol pozisyonu bol(umsu) bi 90 dakika izlemis ve pazartesi gecemiz senlenmis oldu. 

Baros'tan ozellikle sezonun ilk yarisinda cok hazmetmiyordum, ama sonradan gercekten iyi oynadigina ikna oldum. Ileriye atilan toplari tutan, takimi ileri tasiyan, suratli bir adam Cek yildiz. Dun aksam bence GS formasi altindaki en iyi maclarindan birini cikardi, hele bir pozisyonda kosarak butun defansi pesine takip kaleci ile karsi karsiya kalmasi muthisti. Ayrica PCLionFC'nin yazdigi gibi, Volkan Yaman'in aciklarini kapamaya calismasi da ne kadar hirslandiginin ve haftaici yaptigi "Sampiyonlugu istiyorum" demeclerinin palavra olmadiginin kanitidir. 

Daha once Arda'nin ustun performansina hayrandim ve cok takdir ediyordum. Kendisi artik kendini asmaya basladi, su an icin Arda'nin beni afallatan ozelligi bu kadar yuksek bir performansi nasil bu kadar uzun sure surdurebilmesi. Evet belki maclarin sonunda cok bitiyor ama bi sonraki macta hic bir sey olmamis gibi yine kendini paraliyor. Helal olsun, tek kelime ile... Kewell ile ikisi giderse bu takim cok sey kaybeder. 

Volkan Yaman'in gidisi ise gercekten bu takima kazandirir. Onun koridoruna salmislar Mehmet Yozgatli'yi, adam cirit atiyor. Acigini kapatmak, kademesine girmek icin butun defans kurgusu bozuluyor. Su adamin yerine Alpaslan'i denesen, veya Hakan Balta'yi yerine cekip Semih'i stoper oynatsan daha cok siritamaz ki! Hakan'in balta olmasi ne kadar laftaysa, Volkan'in yaman olmasi da o kadar lafta.

De Sanctis ve melekler dun aksam gercekten formdalardi. Onlar olmasa kesinlikle bir gol yemistik. Macla alakasiz nisanlim bile donup "onu ben bile atardim" dedi bir kac pozisyonda. Bu vesile ile Morgan'a ve koyundeki hemserilerine gecmis olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bazen hata yapsa da seviyorum bu adami...

Bu takim Lincoln'suz olabilecegini gosterdi kanimca dun aksam. Lincoln, super topcu, kaprisleri de cekilir; yani ben bu savasta Lincoln'cu de degilim anti-Lincoln'cu de. Ama ne olursa olsun artik arada bir sevgi kalmamistir ve Cassio'nun bu yaz ayrilisini heralde izleriz. Ama asil soru Bulent Korkmaz'in akibetinin ne olacagidir...

20 Mart 2009 Cuma

Hamburger Olduk

Hep boyle Star Spor tarzi bir baslik atmak istemistim, kismet buguneymis.

Galatasaray zoru sever. Elinde tek bir gercek stoperin varken ve o da deplasmanda kirmizi kart gormusken 1-1 ile donmek hakkaten kolay bir is degildi. Ama kendi sahanda 2-0 ondeyken ve oynun kontrolu sendeyken turu kendi ellerinle hediye etmek de kolay bir is degil. Ama Galatasaray, zor islerin takimi...

Baros'un penalti pozisyonunu gormedim, o yuzden yazmiyorum (bknz. yazmadim bile) ama ikinci gol bana stadda sahane gozuktu. Zaten daha olay bir kanat organizasyonu iken belliydi, demistim GS bu pozisyonlari sever diye icimden. Arda, Lincoln, Baros gibi yetenekli adamlar bazen oyle goller atiyor ki sevinmeden once ilk bi algilama sureci, sonra inanma sureci yasiyorsun, 1-2 dakika sonra tam anlamiyla cosup seviniyosun. O da oleydi aslinda. Ki mac hic de o kivamda baslamisti.

Ilk bilmem kac dakika adam top bile gormedi takim. Ne zaman top bize gecti, yuksek yuzdeli paslarla oyunun temposunu istedigimiz hale getirdik, o zaman bizim icin mac basladi. Yalniz ayagi top yapan iki stoperinin olmasini dezavantajini hafif de olsa yasadik; iki stoper de defansta top yapmaya basladi. Tribunlerde her pozisyon "ulaan geldi geldi, vur vur" sesleri yankilandi. Neyse sonra ilk gol, devre arasi, ikinci gol derken akillar Sami Yen'den Monaco'ya kura cekimine baglandi. 

Nolduysa da bundan sonra oldu zaten. Sahadakiler de salteri indirince ilk gol geldi, sonrasinda avaz avaz bagiran ikinci gol de gelince "Bordeaux Strikes Back" moduna girildi. Ama nasilsa Sabri var derken o da cikti. Yerine de Hasan Sas girdi.

Hakkaten korkuyodum Hasan'dan, saatli bomba; ya Hamburg'a patlayacakti ya da elimizde. Ama ben bekliyordum ki Hasan, macin bu gidisatina isyanindan hirs basar, ya kirmizi kart gorur ya da bir yerlerini sakatlar diye bekliyordum. Ama en ufak bir hirs yoktu, en ufak bir beceri de yoktu. Yuhalanmasina karsi ciksam da galiba artik Hasan Sas, takimdaki abi rolu ile saha disinda Galatasaray icin daha yararli. Saha icinde maalesef ayni seyi soyleyemicem. Uzdun beni Sas.

Ufak bir iyiler kotuler de yapalim. Kewell, Arda ve Baros sahaneydi, Hakan Balta her zamanki gibi saglamdi. Sabri bence hayatinin topunu oynadi, ilk yarida ince paslar, ari gibi calisma ve bu sefer bal da yapma filan, kendini asti kisaca. Lincoln'e artik "auf wiedersehen" deme vakti geldi, boyle sevilen bir adam oyundan cikarken yuhalaniyorsa tamamdir artik. Hasan'dan bahsettik zaten. Nonda kayiplarda. 

Macta nadir guzellikler de yok diildi. Simdi aci bi gulumseme ile hatirlasak da Eski Aciktaki pankart cok guzeldi. Tayyip'in stada geldiginde tek bir vucut halinde yuhalanmasi gecenin en guzel goruntulerindendi. Ugursuzlugunu da pesine takip getirmis. Mac sonunda yine gordum onu, yazisi burada. Mehmet Guven'in girmemesi de geceye pozitif olarak gecti. Haberlere henuz bakmadim ama galiba Florya'yi da kimse basmadi; demek ki genel olarak bir ilerleme mevcut (eger Florya basildiysa editlerim bu kismi ne de olsa).

Gel de bu takimi lig icin motive et simdi. 

8 Şubat 2009 Pazar

3 Taraflı Bir Maç

"Hakemler hakkında konuşmak istemiyorum" bir klişe artık, "ama maçın önüne geçen hakemler" de artık bir klişe; bir türlü yazıya nasıl başlayacağımı bulamıyorum o yüzden.

Dün akşamki Galatasaray-Kayseri maçını her düşündüğümde, aklım Selçuk Dereli'ye geliyor ve başka bir yere pek gidemiyor. Henüz maçın tekrarını izleyemedim, yani Lincoln'ün ve Aghahowa'nın penaltı pozisyonlarını göremedim. Tribünden ikisi de penaltı gibi geldi ama TV başındakiler ikisi de değildi diyor. Peki Lincoln'ün ikinci sarı kartı? Herkes tarafından kuralların tamamen yanlış kullanımı olarak gösterilen, çok haksız ve geceye çok büyük bir sekte vuran o ikinci sarı kart. 

Oysa Galatasaray ile Kayserispor arasındaki maçı hevesle de bekliyordum, ligin iki güzel top oynayan takımı. Biri gol atmaya bayılıyor, öbürü de attırmamaya. Bir futbol resitali, mücadelenin en güzelini izlemeye gitmiştim Ali Sami Yen'e. Nonda da golünü attı, ona da sevindik ama sonrasında maçı iki taraf için birden katleden Selçuk Dereli vardı sahada sadece. Hemen hemen her kararında sadece yanlışları çalan, gereksiz yere büyük bir futbol potansiyelini çöpe atan bir Selçuk Dereli. Biz futbol izlemek istiyoruz, yani kasap futbolcunun atılmasını ama oynayanın sahada kalmasını istiyoruz. Futbolsever olarak futbolcu izlemek istiyoruz, hakem değil. 

Az önce 2. yarısını izlediğim Konya-Beşiktaş maçında, oyuna elinden geldiğince müdahale etmeyen bir Koray Gencerler'i izlerken aklım tekrar Selçuk Dereli'ye gitti. Taçları 30 cm yandan kullandırtmak için oyun durduran ama bariz faulleri çalmayan, hem oyuncuları hem tribünleri tahrik ettikten sonra açıklama yapmayan hakemler, maalesef artık Türk futbolseverlerin korkusu oldu. 

Ben yine de bu kadar tahrik altında olmalarına rağmen oyunu çirkinleştirmeyen Kayseri ve Galatasaray futbolcularına teşekkür ediyorum; kaldı ki bir de onların arasında bir olay çıksaydı o zaman gerçekten çok çirkinleşecekti gece.

Peki bir soru: Eğer MHK, Selçuk Dereli'ye düşük not verip onu haksız durumuna düşürürse verdiği kararların yanlış olduğunu da onamış olacak demektir, bu durumda GS tribünlerinin haklı ama küfürlü tepkisine nasıl ceza gelecek? 

Sevemedik sizleri hakem camiası kusura bakmayın, ama hala elimizden geleni yapıyoruz...


Not: Az önce IBB'li Mahmut da Lincoln gibi haksız bir şekilde atıldı. Maçların 11'e 11 biteceği günleri iple çekiyoruz.