üstünel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
üstünel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2009 Perşembe

Rabbime Sordum Elano Dedi


Geçenlerde bir yazı okumuştum; erkekler, çok güzel bir kız görünce kısa süreli şok geçiriyormuş. Inkar etmicem, ama bu durumun sadece kızlarla kısıtlı olduğunu da düşünmüyorum. Haldun Üstünel'in transferlerini görünce de tepkiler çok farklı olmuyor.

Ama mor forma şoku ile sarsılan Cimbomlu bünyeleri hayata geri döndürmek, etrafta madara olmaktan kurtarmak için bu lazımdı. Şimdi Milka geyiklerine ara veriyoruz; sırada "In Haldun We Trust" ve "Haldun Üstünel ile kız istemeye gitmek" geyikleri var. Ekşisözlük şimdiden şenlenmiş.

O zaman bir de yanına "Haldun Üstünel, onursal futbol şubesi sorumlusu olsun, hep orada kalsın" diyorum, ya da başkan olsun ileride. Ama bir de şu forma seçme işine el atsa çok şukela olacak.

10 Temmuz 2009 Cuma

Kaptan Arda

Günün flaş haberi Arda'nın kaptan oluşu ve 10 numarayı sırtına geçirişi. Tek haberin arkasında bir çok haber bu aslında.

Bir kere malumunuz kaptanlık sorunu vardı Galatasaray'da. Hasan Şaş, Ümit Karan, Ayhan Akman, Cassio Lincoln derken pinpon maçına dönmüştü olay ve postayı koyan da Arda olmuştu. Haklı veya haksız bilinmez, ama Galatasaray'daki bazı şeylerin değiştiğini, bazı şeylerin de değişmediğini gösteren bir hamle bu. Şu ana kadar Galatasaray'da kaptanlar hep yaş olarak nispeten büyük ve takımda uzun yıllar oynamış oyunculardan seçilirdi. Arda'nın pazubandı, bu konuda tam bir devrim aslında. Ama altyapıdan gelmiş olduğunu unutmamak lazım; belki de Galatasaray forması altında en çok maç yapan kişi olabilir şu anki kadroda. Bir başka değişen de takımdaki ağabey otoritesi. Çok uzun yıllar boyunca hep lafı dinlenen, güç merkezi olan, istediğini seven istediğine kumpas kuranlarla doluydu Florya. Türk futbol tarihinin en büyük başarılarını kazanmak da onlara karşı koyulamaz bir apolet vermişti bunun için. Hasan Şaş ve aynı kadrodan olmasa da Ümit Karan'ın gidişiyle, bahsi geçen tarzda bir ağabey kalmadı. Bu da Arda gibi bir oyuncunun kaptanlığa giden yolunu açtı. Ama zannetmiyorum ki Arda, kaptanlıkla beraber otoriteyi de kendine çeksin. Florya'daki çimlerde ve ASY'deki sahada artık daha demokratik, yaş farkları umursanmayan bir takım izleyeceğiz izlenimiydeyim, ve sevinçliyim.

Otorite merkezi oyuncular azalmış olsa da, takım oyuncularının klüp içindeki gücü devam ediyor aslında. Kalli sonrası, Cevat Güler ile beraber futbolcunun hüküm sürdüğü ve başarıya ulaştığı günlerden sonra, geçen sene "1. kaptanlıktan başkasına tamah olmam" diyen Arda'nın 1. kaptanlığa yükseltilmesi, belki de kulübün oyunculara karşı elinin hala yeteri kadar kuvvetli olmadığı anlamına geliyordur bence.

Sonuçta kaptanlık olayının son bulması Galatasaray'ın iç huzurunu sağlaması ve geçen sene eksik kalan, çatlak kalan yerleri doldurması için önemli bir adım. Hem de aslında bir değil, iki adım. Çünkü Arda'nın yeni rolü, hem kaptanlık krizini bitirdi hem de Lincoln olayını.

Lincoln olayı yeni değil. Adnan Polat'ın açıklamaları ve GSTV'de yer almasıyla yalanamaz bir tükürük oldu zaten. Son olarak da Lincoln'e emanet edilen Metin Oktay forması, Arda'ya verilmiş oldu. Bu da önemli bir huzursuzluk kaynağının kurutulması, takımın ve oyuncularının daha istikrarlı olması yolunda önemli bir adım.

Doğal kaptanlık hali ile Galatasaray'ın pazubandını 22 yaşında koluna takan Arda için bu olayın ona pozitif etki yapmasını umuyorum. Peki bunun bir Avrupa yolculuğu ihtimali ile ilişkisi ne? Onun cevabını merak ediyorum.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Gelecek Bu Mu?

Galatasaray'ın geleceği hakkında öngörüleri daha yeni yazdık, üstündeki duman tüterken sabah okuduğum haberleri buraya iliştireyim dedim.

Sarı kırmızılıların, orta vadedeki hedefleri göz önünde bulundurarak ve Rijkaard'ın ismini kullanarak önemli transferler gerçekleştirmeyi hedeflemesi gerekir. Mustafa Sarp imzayı attı. Ama bir de medyanın GS'ye getirmeye çalıştığı isimler var. Orhan Şam, GS'nin uzun zamandır ilgilendiği bir oyuncu. Uğur gayet güzel bir şekilde yazmış PCLionFC'ye, kendim çok uzatmayacağım. Ama nedense Orhan Şam denince aklıma kendi kalesine attığı goller geliyor. Defans için adı geçen diğer bir oyuncu da Khinizasvili (veya öyle bir şey). Tugay'ın eski takım arkadaşı Gürcü oyuncuyu hemen hemen hiç tanımıyorum, belli olan tek şey var: Eğer ülkemize gelirse spor spikerlerinin ciddi sıkıntı çekeceği. Yine de çizdiğimiz Galatasaray vizyonuna uygun bir oyuncu mu, düşünmek lazım. Elimizdeki kozları kullanarak mesela Lucas Neill'in alınması daha uygun olmaz mı? İş imzaya kaldı diyorlar, hiç de fena olmaz. Hem de Avustralyalı dayanışması ile Kewell'ın da performansı artabilir.

Ama bir isim var ki takılmış durumdayım. Rijkaard ile Barcelona'nın kurduğu iyi ilişkilerden bize düşen Gudjohnsen olacakmış. Barcelona'da bulunduğum 2006-2007 sezonunda Eto'o yerine oynuyordu Izlandalı, Kamerunlu'nun sakatlanmasının ardından. Gerçekten saç baş yolduran, şehri kendine düşman edinen bir forvetti. Bir de Sarı Fırtına lakabı takılmış kendisine, bırakın Beşiktaşlı Metin'de kalsın o lakap. Zamanında Fenerbahçe ile adı geçerken sevindiğim bir oyuncuydu, fanatik damarımın kabardığı anlarda. Mantıklı bir yöneticinin bunun yerine yapması gereken genç 3-4 Türk forveti almak, en azından bir tanesinin tutacağını hesaplayarak. Üstüne para da kalır. Demem odur ki, aman!! Sakın!!

Içimi rahatlatan bir tek nokta var şu anda transfer konusunda. Yukarıdaki isimlerden Neill hariç diğerlerine soru işaretiyle bakarım, ama zaten Galatasaray transfer komitesi (Haldun ile Üstünel biraderler yani) son yıllarda adı geçen kimseyi imzalamıyor. Onun yerine daha iyi oyuncuları şapkadan çıkarıyorlar.

Transfer sezonunun bu balonlarını, heyecanını o kadar özlüyorum ki sezonun ilk haftalarında bir içim burkuluyor. Maçlar çok gerçek, çok değiştirilemez geliyor. Sonuçta zaten önemli olan gidilen yer değil de yolun kendisi değil midir? Ronaldinho mu dediniz?