gudjohnsen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gudjohnsen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2009 Pazartesi

Ortaya Karışık

Bazen kafa boşaltmak için, bazen içimi dökmek için, bazen de çalışmayan aklımı çalıştırmak için yazıyorum; ama bugün yazacak bir şey bulamadım nedense, elimdeki malzemeyi ortaya koyayım yine de.

- Mehmet Topuz transferi bitti de rahatladık, yükten kurtulduk. Bakalım bütün bu kargaşayı kaç haftada veya kaç golde unutucaz ve Mehmet Topuz'un Beşiktaşlılığı ortadan kaybolacak?

- Cristiano Ronaldo gitti. Tevez de gidici. Berbatov oynamıyor. Manchester napacak? Fernando Torres yazısı vardı Gündüz Feneri'nde, onun dışında bu konuda yazan görmedim. Bilsem ben yazıcam ama şimdilik topu futbloglar'a atıyorum.

- Galatasaray'ın transfer edeceği oyuncular listesi gittikçe kabarıyor. Gudjohnsen'i istemezken şimdi de Caceres adı geçiyor. Rijkaard geldi hoşgeldi ama Barcelona'nın posasına ihtiyacımız olduğunu zannetmiyorum. O kadar da düşmedik. Ama Deco olsa tadım olur, o ayrı.

- Poltrona 36. Geçen hafta hem blog camiası hem de Türk futbol camiası bununla çalkalandı. Ceza Sahası, bu olayı ortaya çıkardı çıkarmasına ama işin Türk gazeteleri tarafından farkedilmeyen bir etik kısmı da var. Bunu da yine kendisi çok güzel savundu, Aceto'nun bu yazısı da aslında söylemek istediğim herşeyi söyledi. Aslında çok dolu olduğum bir konuda ekleyecek bir şey bulamadığımdan susuyorum. Ama Poltrona 36 diye bir blog olduğunu biliyor muydunuz?

- Bir süredir Formula 1'deki efsane virajlar hakkında yazıcam ama elim gitmiyor. Ama başka bir fikir var aklıma gelen, belki sesim duyulur. Kafamda virajları belirlerken hepsinin ismi olduğunu ama bizim 8. virajın, kek gibi 8. viraj olarak anıldığını farkettim. Eğer bir marketing şirketi olsam, elimdeki müşterilerimden birini ikna eder, o viraja o ismi verirdim. Mesela Pirelli virajı veya Shell virajı. Atıyorum tamamen, ama aslında lastik firmalarına daha uygun olur. Ne de olsa lastikleri zorluyor. Bir de isim hakkını da almış olursun: Yol tutuşumuz o kadar iyi ki, her lastiğin zorlandığın virajın adı artık Pirelli virajı gibi. Veya Michelin veya Bridgestone diyeyim de tek taraflı reklam olmasın.

- Florentino Perez, haftasonu kimseyi almadı. Bunu farkedince adamın sağlığından şüphe ettim, başına birşey gelmiş olmasın, haber alan var mı?

- Bir süredir tenis hakkında da yazamadım. Oysa son yılların en enteresan Roland Garros'larından biri oldu. Andy Murray, Queens'i aldı ve ufukta Wimbledon var. Rafa Nadal sakat, döneceğim diyor ama belli ki formunun zirvesinde olmayacak. Federer şimdi ne kadar saldırsa yeridir, zira Nadal geri dönüşünü tamamladığında üzecek gibi geliyor.

- LA Lakers şampiyonluğa ulaştı bu arada, Gol Atan Kaleye'de gördük ki Los Angeles sakinleri saçmalamışlar. Yazık gençlere, eğlenmeyi bilmiyorlar. Bir de Efes-Fener serisinin başına gelenler var. Bazıları kuralları, taraftarlığı da bilmiyor asıl; o daha üzücü.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Gelecek Bu Mu?

Galatasaray'ın geleceği hakkında öngörüleri daha yeni yazdık, üstündeki duman tüterken sabah okuduğum haberleri buraya iliştireyim dedim.

Sarı kırmızılıların, orta vadedeki hedefleri göz önünde bulundurarak ve Rijkaard'ın ismini kullanarak önemli transferler gerçekleştirmeyi hedeflemesi gerekir. Mustafa Sarp imzayı attı. Ama bir de medyanın GS'ye getirmeye çalıştığı isimler var. Orhan Şam, GS'nin uzun zamandır ilgilendiği bir oyuncu. Uğur gayet güzel bir şekilde yazmış PCLionFC'ye, kendim çok uzatmayacağım. Ama nedense Orhan Şam denince aklıma kendi kalesine attığı goller geliyor. Defans için adı geçen diğer bir oyuncu da Khinizasvili (veya öyle bir şey). Tugay'ın eski takım arkadaşı Gürcü oyuncuyu hemen hemen hiç tanımıyorum, belli olan tek şey var: Eğer ülkemize gelirse spor spikerlerinin ciddi sıkıntı çekeceği. Yine de çizdiğimiz Galatasaray vizyonuna uygun bir oyuncu mu, düşünmek lazım. Elimizdeki kozları kullanarak mesela Lucas Neill'in alınması daha uygun olmaz mı? İş imzaya kaldı diyorlar, hiç de fena olmaz. Hem de Avustralyalı dayanışması ile Kewell'ın da performansı artabilir.

Ama bir isim var ki takılmış durumdayım. Rijkaard ile Barcelona'nın kurduğu iyi ilişkilerden bize düşen Gudjohnsen olacakmış. Barcelona'da bulunduğum 2006-2007 sezonunda Eto'o yerine oynuyordu Izlandalı, Kamerunlu'nun sakatlanmasının ardından. Gerçekten saç baş yolduran, şehri kendine düşman edinen bir forvetti. Bir de Sarı Fırtına lakabı takılmış kendisine, bırakın Beşiktaşlı Metin'de kalsın o lakap. Zamanında Fenerbahçe ile adı geçerken sevindiğim bir oyuncuydu, fanatik damarımın kabardığı anlarda. Mantıklı bir yöneticinin bunun yerine yapması gereken genç 3-4 Türk forveti almak, en azından bir tanesinin tutacağını hesaplayarak. Üstüne para da kalır. Demem odur ki, aman!! Sakın!!

Içimi rahatlatan bir tek nokta var şu anda transfer konusunda. Yukarıdaki isimlerden Neill hariç diğerlerine soru işaretiyle bakarım, ama zaten Galatasaray transfer komitesi (Haldun ile Üstünel biraderler yani) son yıllarda adı geçen kimseyi imzalamıyor. Onun yerine daha iyi oyuncuları şapkadan çıkarıyorlar.

Transfer sezonunun bu balonlarını, heyecanını o kadar özlüyorum ki sezonun ilk haftalarında bir içim burkuluyor. Maçlar çok gerçek, çok değiştirilemez geliyor. Sonuçta zaten önemli olan gidilen yer değil de yolun kendisi değil midir? Ronaldinho mu dediniz?