alonso etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
alonso etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2009 Cuma

Pilot Marketi Sezonu Başlamıştır

Alonso'nun Ferrari'ye gidişinin açıklanmasına inanın diğer pilotlar da Alonso kadar sevinmiştir. Çünkü O'nun nereye gittiği belli olmadan kimse bir türlü kesin anlaşma yapamıyordu. Denge taşı yerinden oynayınca haberler de gelmeye başladı.

Şu anda line-up'ı belli bir Ferrari var: Massa - Alonso. Raikkonen'in McLaren'e geri döneceği haberleri bir süredir ayyuka çıkmıştı zaten. Sen hem Ferrari'den 2010 yılında alacağın ücreti tazminat olarak al, hem de git McLaren ile bir anlaşma imzala. Hayat ona güzel. Oradaki kuvvetle muhtemel Hamilton - Raikkonen eşleşmesi de süper heyecan verici. Bu aynı zamanda Kovalainen'in takım tarafından sallanması anlamına geliyor, onun nereye gideceği henüz meçhul.

Renault'da Alonso ile oluşan boşluğu Kubica ile dolduracak. Peki Grosjean? Pek etkileyici bir performans sunmadı sanki genç Fransız, buraya da yeni birini alacaklardır.

Bu senenin "şampi"si Brawn'da işler olması gerektiğinden karışık aslında. Button ile henüz finansal bir anlaşmaya varamadılar. Barrichello da, performansı hala yarış kazanacak seviyede olsa da, tam geleceğe yatırım olarak düşünülemez. Ross Brawn, muhtemelen Button'ı tutup Barrichello'yu sallamak isteyecektir. Gelen dedikodular, Barrichello'nun Williams'a gideceği, Rosberg'in de Brawn'a geçeceği. Button - Rosberg ikilisi de çok tehlikeli.

Williams demişken... Yıldızları Rosberg'i kaybedip yerine Barrichello'yu alacak Frank ve ekibi, 2. koltuk için ellerindeki kamikazeden kurtulmaya karar vermişler sonunda. Arkandan ağlamayacağım Nakajima. Onun yerine de Nico Hulkenberg'e şans vereceklermiş.

Toyota'nın geleceği yine tehlikede, bu demektir ki Trulli ve Glock'un da geleceği tehlikede. Force India şu an için Sutil ve Liuzzi ile yarışıyor, ya böyle devam ederler ya da takımdaki Hint kanını arttırma politikasıyla Chandok'u kapayabilirler. Toro Rosso, her sene pilotlarını en geç açıklayan takım olsa da seneye de şu andaki gibi Alguersuari ve Buemi ikilisiyle devam ederler gibi geliyor. Red Bull, zaten Vettel ve Webber'i çoktan açıkladı burada bir sürpriz yok. Yeni takımlardan ise henüz hiç bir açıklama yok.

En potansiyelli gençlerden Bruno Senna, geçen sene Brawn yarış koltuğunun direğinden dönmüştü. Bu sene de 4 takım ile konuşuyormuş, bir şekilde bir takımla onu da gridde göreceğimize inanıyorum.

O zaman hafiften bir tablo yapalım, zaman ilerledikçe içini doldururuz:

Ferrari - Massa ve Alonso
Mclaren - Hamilton ve Raikkonen
Renault - Kubica ve ??
Brawn - Button ve Rosberg
Red Bull - Vettel ve Webber
Toro Rosso - Alguersuari ve Buemi
Force India - Sutil ve Liuzzi (veya Chandok)
Williams - Barrichello ve Hulkenberg
Toyota - Kendilerinin bile olacağı meçhul
USF1 - ??? ve ???
Campos - ??? ve ???
Manor - ??? ve ???
Lotus - ??? ve ???

1 Ekim 2009 Perşembe

Sürpriz, Alonso Resmen Ferrari'de!


Sonunda böyle bir haberle blog dünyasına geri dönmekten duyduğum kıvancı sizinle de paylaşırım efenim. Evet, yıllar yılı konuşulan, bu blogda daha önce de yazdığım, herkesin bildiği bu mühim sır sonunda açıklandı: Fernando Alonso, resmen Ferrari'de.

Normalde 2011 yılı için yapılan anlaşma, Raikkonen'in kontratının bir sene erken bitirmesi için uzlaşılmasıyla beraber 2010 yılında başlayacak. Bu da sonunda pilot marketini harekete geçirecek ve burada uzun uzun bunun hakkında yazılacak.

11 Eylül 2009 Cuma

Montezemolo Konuşunca...


Adam Ferrari patronu olunca bütün medya ne diyecek diye bakıyor. Ama bir oturuşta da bu kadar bomba üstüste patlatılmaz ki; buyrun...

..."Alonso'yu her zaman beğenmişimdir, Minardi günlerinden beri gözüm üstünde. Seneye değil ama er veya geç Ferrari pilotu olacak"

..."2010 için elimizde Massa, Raikkonen, Badoer, Gene, Fisichella ve umarım Michael (Schumacher) olacak. Real Madrid'in kadrosu gibiyiz"

..."(Kaza geçirip hayata veda ettiği yarış olan) Imola'dan önce Senna, bana gelip kariyerimi Ferrari'de bitirmek istiyorum demişti. Bütün büyük pilotlar Ferrari'den geçer. Prost, Lauda, Mansell, Senna, Schumacher..."

..."Tanınmayan takımlar, tanınmayan ve beceriksiz iki pilot yarıştıracakların büyük takımlar üç araç ile yarışsınlar. Gençlere ve başka isimlere böylece yer ayırabiliriz, daha güzel bir şov olur. Michael gelecek denince olanlara bakın"

Fernando Schumacher

Dün Santander bir basın toplantısı ile 2010 yılından itibaren sponsorluğunu Mclaren'e değil Ferrari'ye yapacağını açıkladı. Bu multi-milyon dolarlık anlaşmanın önemi, ekonomik kriz sırasında Ferrari'ye nakit akışı sağlayacak olması değil, çok önemli bir pilot getirecek olması.

En az 2 yıldır konuşuluyor Ferrari-Alonso dedikoduları. Bir türlü önüne geçilemedi. Bu aralar sanki dedikodu değil de bilinen, normal bir şeymiş gibi bahsediliyor hatta. Bunun son halkası da Ispanyol Santander bankasının Ferrari'yi destekleme kararı. Artık kesin gözüyle bakılıyor Alonso kırmızı tulumla gezeceğine. Renault da Raikkonen'i istiyormuş.

Aslında gridde çok ciddi pilotlar olmasına rağmen, yarış kazansalar da kazanmasalar da, 3 pilot herkesin gözünde diğerlerinden ayrılıyor: Lewis Hamilton, Kimi Raikkonen ve Fernando Alonso. Bu 3lü, zaten griddeki şampiyonluk ünvanı bulunan pilotlar ama yetenekleri de su götürmez. Seneye kendine gelmiş bir Ferrari'de, kendini bulan bir Alonso'nun yapacakları şimdiden çok büyük bir merak konusu.

Bu durum aklıma bir benzerliği getirdi. 15 sene önceye dönelim. 1994 ve 1995 sezonları. Mavi yeşil Renault takımının star pilotu Schumacher, Benetton-Renault ile iki dünya şampiyonluğuna uzanıyor. Bir sonraki şampiyonluğu için ise 2000 yılına kadar beklemek durumunda kalıyor. 5 yıl üstüste şampiyonluktan sonra 2005 yılında şampiyonluğu kaptırıyor, Alonso'ya. Benzer bir şekilde Alonso, 2005 ve 2006 şampiyonluklarını kazanıyor, Benetton'u satın almış Renault ile. Ve sonrasında da artık Ferrari'ye geçiyor.

Başlıkta yapmak istediğim hibrid bir yarışçı yaratmak değildi, soru sormaktı aslında. Acaba Alonso'dan bir Schumacher çıkar mı?

Not: Resim ararken Google'a Alonso yazdım. Gelen tavsiyelerden ilk 3ü Ferrari içeriyordu. Her yer Alonso'nun Ferrari tulumlarındaki resimleri ile dolu. Monza'da bu haftasonu bir açıklama bekleniyor.

Renault tandanslı bir başka haber de Singapur-gate hakkında. Briatore'nin FIA'ya verdiği ifadede, Singapur sabahı Pat Symonds ve Nelsinho ile toplantı yaptığını doğruladı. Ama burada pilotundan herhangi bir şekilde kasti kaza istediğini yalanladı. Sonrasında da çok ilgimi çeken bir cümle söylemiş: "Bu fikri ortaya atan Nelsinho idi, biz kesinlikle hayır dedik". Yani bir şekilde kasti kaza, masaya getirilmiş bir fikir, kim getirmiş olursa olsun. Korkutucu, üzücü ve sıradışı bir olay.

7 Eylül 2009 Pazartesi

FIA-Singapur-Renault-Piquet

Bir haftadır hastanede olduğum için siz gençlere yazmak istediğim bir sürü şeyi yazamadım. Fener-Manisa maçının yazısını yazmıştım bile, sonra inanılmaz heyecanlı bir Spa yarışı izledik (ona bir hafta geçmiş bile olsa değinicem yakında), GS-Ankaraspor maçı oldu arada. Ankaraspor-Anakaragücü olayları var, GS'nin yeni transferleri, Livorno-AdanaDemirspor maçı derken inanılmaz dolu bir hafta geçmiş. Ama en mantıklısı sondan başlamak.

Bir haber var ki bin soru işareti sürüklüyor peşinden. FIA, Renault'yu ifade vermeye çağırıyor Paris'e. Iddia ise geçen seneki Singapur GP'sinde Renault'nun Piquet'ye, kaza yapması ve güvenlik aracını çıkartması talimatı vermiş olması ve böylece Alonso'ya yarışı kazandırması. Vay anasını dedirtecek türden bir iddia gerçekten.

Bir kere çok zor bir taktik bu. Yarıştan önce verilen bir talimat olması son derece güç çünkü önceden belirlenen bir zamanda bu işin yapılması, doğru efektleri yaratmayabilir ve saçma sapan bir şey olur; yani teori ile pratik bu durumda zor örtüşür. Yarış sırasında ise pilot ile takımın tek iletişimi olan radyo, FIA tarafından devamlı kontrol ediliyor ve dinleniyor. Böyle bir şeyi ancak ciddi bir şifre ile iletmiş olabilirler ve FIA'yı atlatmış olabilirler. Sonra Piquet, başka bir pilotu tehlikeye atmayacak bir yer seçecek kendine ve güvenlik aracını çıkaracak türden bir kaza yapacak (her kaza çıkarmıyor biliyorsunuz). Bana gerçekleştirmesi çok zor bir senaryo gibi geliyor. Yine de neden olmasın dedirten bir nokta var olayda. Alonso, Piquet'nin kazasından 2 tur önce kısa bir pit stop gerçekleştiriyor. Kısa çünkü bir güvenlik aracı periyodunu tahmin edip kumar oynuyor. Aslında Monaco gibi sokak pistlerinde çokça görülen bir taktik ama acaba Renault işini şansa bırakmak istemiyor mu?

Peki geçen sene olmuş bir yarış için neden 1 yıl sonra bu tip bir dava açılıyor? Bunun bir tek sebebi olabilir: Nelson Piquet Jr. Eğer böyle bir komplo gerçekten varsa, bu konuyu en yakından bilen nadir insanlar biri olacaktır kendisi. Ve takımdan kendi deyimiyle kovulması sonrasında olanları ispiyonluyor olabilir. Belki de geçen senenin sonunda Renault'nun şaşırtıcı şekilde onunla devam etmesi de bu sebeple olabilir. Peki Piquet veya yakınlarından birisi bunu şimdi FIA'ya ispiyonluyorsa, bunu neden bir sene önce yapmadı diye ceza alması gerekmez mi Brezilyalı'nın? Bir soru daha: Eğer bu iddialar kanıtlanamaz ve Renault suçsuz bulunursa o zaman Piquet'ye nasıl bir ceza gelecek?

Gelelim Renault'ya. Flavio Briatore, evet, kurttur ve herşey beklenir ama bu, onun bile sınırları dışında(dır muhtemelen). Bir pilottan kasten kaza yapmasını istemek, ciddi yaratıcılık ve güven ister. Bu durumda Briatore, hem takım patronu hem de menajeri olduğu Nelsinho'ya hem ağzını sıkı tutması hem de doğru pilotaj konusunda güvenmesi anlamına geliyor. Eğer böyle bir güven örneği sergilemiş olsaydı, bu sene ortasında takımdan kovmazdı diye tahmin ediyorum, ya da kovamazdı. Hem de bu kadar kavgalı şekilde. Peki ama gerçekten bunu yaptılarsa? Çok ciddi bir şekilde insan hayatını tehlikeye atmış oluyorlar; kendi pilotlarının, diğer yarışçıların, güvenlik görevlilerinin ve seyircilerin. Her ne kadar cezalı duruma düştüklerinde ciddi cezalarla karşılacakları konuşuluyor olsa da bir opsiyon da F1'den süresiz kovulmaları anlamına gelebilir. Ayrıca Renault, firma olarak, böyle bir skandala girdikten sonra zaten masraflı olan F1 aktivitelerini devam ettirmeme kararı alır bence.

Her ne kadar Briatore-Renault'nun böyle bir şey yapmış olduğuna inanmıyor olsam da, FIA, her duyduğuna bu kadar ciddi inceleme yapmaz. Eminim Renault'yu Paris'e duruşmaya çağırmadan önce ciddi bir inceleme ve bu yönde bazı deliller bulmuşlardır. Bu, Renault'nun suçlu bulunacağına işaret olmasa da, iddiaların da bomboş olmadığını gösterir. Bir haber daha dikkatimi çekti. Brezilya'nın Globo gazetesinin muhabirleri, Singapur yarışından sonra Massa'nın Briatore'ye giderek "bu kaza normal değil, sen istedin bunu" demesini öğrenmişler.

Bu dava belki de Ferrari-Mclaren arasındaki casusluk skandalından bile daha ciddi ve sonuçlarının da aynı şekilde büyük olacağı çok açık. Davanın tarihi 21 Eylül, Monza ile Singapur arasında. Heyecanla bekliyoruz çıkacak kararı.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Macaristan'ın Ardından

Sadece pazar gününü ele alırsak, sanki eski günlerden bir esinti gibiydi. Hamilton'ın kazandığı, Raikkonen'in ikinci olduğu bir yarış, mesela geçen sene sıradan bir yarış olabilirdi. Bu sene ise Hamilton (ve Mclaren) ilk defa lider gittiler, podyuma çıktılar ve yarış kazandılar. Raikkonen'in ise yine sezon içindeki en iyi derecesi.

Bu senenin kahramanları ise bir adım geride kaldılar. Webber, 3. olarak az hasarla kapatsa da Vettel için son derece kabustu yarış. 2. başladı, daha ilk iki virajda 7.liğe düştü, sonra süspansiyon arızasından yarış dışı kaldı. Button'ın 8. başladığı yarış için eminim daha büyük umutları vardı , acısı da daha fazla olmuştur.

Brawn'ın sıkıntısı ise daha büyük. Red Bull, şanssızlıklardan dolayı puan kapamazken Brawn, sebepsiz bir şekilde yavaş. Eğer şampiyonlukları kaptırmak istemiyorlarsa bir yerlerden hız çıkarmaları lazım, hem de hemen. Lastik ısıtmadaki sorunlar, yine baş ağrıları oldu. Button, ancak 7. bitirebildi. Barrichello ise puan alamadı. 3 yarıştır ciddi bir form düşüklüğü var, Red Bull yakında yakalacak gibi duruyor.

Renault'nun haftasonu o kadar kötü geçti ki Flavio, bunu unutmak için 3 model birden ayartması lazım. Polden başlayan Alonso, hiç bir zaman galibiyet için umutlu değildi ama pitlerde lastiğin takılamaması ve yarışta fırlaması gibi utanç verici bir şekilde yarışı bitirememek de tam olarak planladığı gibi değildi muhtemelen. Üstüne üstlük, bu olaydan dolayı bir sonraki yarıştan men cezası aldılar. Karara itiraz ettiler ve muhtemelen de para cezasına çevrilir ama hoş diil. Muhtemelen Fransızlar için tek iyi olay, artık Nelsinho'dan kurtuluyor olmalarıdır. Daha iyi bir pilot ile daha iyi işler çıkarabilirler.

Kısa kısa başka notlar da var tabi. Toyota, başarılı stratejileri sayesinde iki pilotuyla da puan aldı; Rosberg'in formu yükselmeye devam ediyor; Alguersuari, ilk F1 deneyiminden başarıyla çıktı.

Ama ne olursa olsun bu yarışın haylaytı, Massa'nın yaptığı kazadır. Bu haftasonuna yıllar sonra bakıp bir sürü şeyin değiştiği haftasonu olarak anabiliriz kuvvetle ihtimal. Bu konu hakkında da ayrı bi yazı yazacağım. Şimdilik kısa kesiyorum o yüzden.

Bir sonraki yarış 1 ay sonra, Valencia GP'si. Takımlar, bir yaz tatili yaptıktan sonra Ispanya'daki sokak pistinde kozlarını paylaşacaklar ve sonunda, çok daha heyecanlı geçmesini beklediğimiz sezonun ikinci yarısı başlayacak.

25 Haziran 2009 Perşembe

Formula 1 2001 Sezonu


Hani ne alaka şimdi 8 sene önceye dönmek diyorsanız, hemen cevaplayayım: Internette resim ararken yukarıdakini gördüm.

En üsttekiler soldan sağa: Jean Alesi ve muhtemelen Mazzacone (Prost), Verstappen ve Bernoldi (Arrows), Jacques Villenueve ve Olivier Panis (BAR), (eleman tadında bir) Alonso ve Marques (Minardi). Orta sıra soldan sağa: Frentzen ve Trulli (Jordan), Heidfeld ve Raikkonen (Sauber), Irvine ve Burti (Jaguar). En alt sıra soldan sağa: Fisichella ve Button (Benetton), DC ile Hakkinen (Mclaren), Schumi ile Barrichello (Ferrari) ve JPM ile Ralf Schumacher (Williams).

Inanılmaz nostaljik geldi bana. Alesi'nin ve Hakkinen'in son demleri. Yüzü asık oturan Schumi, aslında 5 yıllık şampiyonluk serisinin başlarında. Button, patlama yapmayı 8 sene daha bekleyecek. Aradaki yıllarda o sene gride yeni gelen Alonso (ki hakkaten çok eleman tadında poz vermiş, ayrıca berbat bir saç kesimi) ve süperlisansını bile bu resimden bi hafta önce alan Raikkonen şampiyonluk tadıyor bile. Heidfeld ile Raikkonen, Sauber için baya iyi bir ikiliymiş aslında, bir de yedek pilot olarak Massa var arkalarında fotoda olmayan. Bir de potansiyelini bir türlü kullanamayan Jos Verstappen ve Arrows takımı var, özlettiler kendilerini.

Bir de anormal bir psikopat pilot çoğunluğu varmış o sene. JPMontoya, Villenueve, Schumi gibi belli başlı, futbol tabiriyle tekmeye kafa uzatan adamlar... Bir an üçlünün aralarında yaptıkları dalışları hatırladım. Schumi'nin, şampiyonluğu kazanmak için JV'nin üstüne kırışını, JPM'in Brezilya'da Schumi'yi geçişlerini... Enteresan kafalardı o kafalar.

Bir de Fisichella niye baraj kuruyor, bilen var mı?

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Tataklara Basarsın

Ferrari, bu hafta FIA'ya karşı savaş açmış, biz de buralara taşımıştık. Takımlarla FIA arasındaki toplantıda ortaya bir sonuç çıkmadı ama görüldü ki Ferrari, işi Paris mahkemelerine taşımış. Yani FIA'ya açık açık meydan okumuş. 

Bu meydan okumanın karşılığını da bugün aldılar. Paris Mahkemeleri, Ferrari'yi FIA'ya itirazında haksız buldu. Yani Italyanlar, tataklara yan bastılar. Artık FIA istediği gibi at koşturacak bu yeşilliklerde. Ferrari napacak onu merak ediyorum şahsen; ya delikanlı gibi sözlerinin arkasında duracak ve bu diyardan gidecekler, ya da FIA'ya tamah edecekler. Tabi ki legal olarak bu iş burada bitmeyecek ve Ferrari, temyize gidecektir. Ama 29 Martta son başvurular var gelecek sene gridde olmak için. Kim ne yapacaksa 1 hafta içinde yapacak. 

Kuralların bu tip sorgulanması aslında spora girmek isteyen yeni takım adaylarının başını yakıyor. Yeni bütçe sınırlamasının ne olduğundan emin olarak girmek istiyorlar spora, ki haklılar da. Ve ne kadar erken başvuru, o kadar çok hazırlanma zamanı demek. Bir kısmından burada bahsetmiştik, Paris'teki mahkemede ortaya çıktı ki başka Formula 1'e girmeye aday takımlar da varmış. Autosport, güzelce derlemiş, burdan buyrun, tekrarlatmayın. 

Yani şu andaki durumun görüşünüşü odur ki gelecek sezon Ferrari, Red Bull, Renault, Toro Rosso, Toyota, BMW out yeni yeni takımlar in. Bu kadar ortalığı velveleye veren Italyanlar, bu konuda da boş durmamışlar, bir de yeni takımlara hoşgeldin sallaması yapmışlar. Özetle "biz gider bu amatörler gelirse sporun yeni adı Formula GP3 olur" demişler. Ben bir cümlede özetledim ama Formula GP3 aşağılaması kelimesi kelimesine gerçektir. Yenilerin de galibiyetlerin sahada alınmadığını öğrenmesi lazım, napalım.

Bir konu gerçek: Ferrari giderse Formula 1 çok şey kaybeder. Mübarek Monaco GP arifesinde bunların yaşanması beni üzüyor. 

Edit: An itibariyle bir salvo da Alonso'dan gelmiş yeni takımlara. "Küçük takımlara karşı yarışmam, gerekirse çeker giderim".

12 Mayıs 2009 Salı

Massa vs Benzin-Gate


Ferrari bu sene belli ki çok sorunlu; yazmaya başladık, bir post doldu taştı, ikinciyi yazmak zorunda kaldık. Ama hala yeni sorunlar ortaya çıkıyor. 

Ispanya GP'sinin son turlarında yaşanan "benzin-gate", aslında incelenesi bir durum. Ferrari, şampiyon olduğu yıllarda bile dayanıklılık sorunları yaşamıştı. Ama hızıyla arayı kapıyor, yine başa güreşiyordu. Bu sene hız çok açıkça yok. Dayanıklılık yine yerlerde. KERS sistemini kullanan ender takımlardanlar ama performansa yardım etse de dayanıklılıktan götürüyor. Çift difüzör çözümü daha oturmuş değil. Bir de şimdi benzin sorunu eklendi. 

Sıralama turlarından Felipe Massa 4. olmuş ve küçük çaplı bir sürpriz yapmıştı. Bir de benzin yüklerinde önündekilerden daha ağır olduğu ortaya çıkınca tifosilerin mutluluğu artmıştı: Acaba kabus sonunda bitti mi? Brawn'lardan çok daha fazla tur atacaktı Brezilyalı ve eğer o zamana kadar onlara ayak uydurabilirse pitlerde geçebilirdi. Ama Brawn'lardan hemen sonra o da pite girince herkes şaşırdı. Yarıştan sonra anladık ki Ferrari'nin benzin harcaması, Brawn'ınkinden çok daha fazla. Yani daha fazla benzin yükü ve ağırlıkla aynı mesafede yolu yapabiliyorlar. İşte Ferrari'nin faka bastığı an. Çözülmesi gereken ciddi bir sorun daha. Bununla beraber, benzin aktarım ünitesi normal çalışmayınca Felipe Massa'ya benzin tasarrufu emri verildi. Yapmazsa son turda aracı duracaktı; düşünemiyorum, yaşanabilecek en utanç verici durum heralde. Bunun yaşanmaması için Massa, ayağını gazdan çekti. Önce Vettel'e, 2 tur sonra da 15 saniye gerideki Alonso'ya geçildi. Tıngır mıngır giderken neredeyse Heidfeld'e bile geçiliyordu. Yarıştan sonra açık açık söyledi: "Bu sene benim için bitmiştir!"

Benzin sorunu Monaco'da çok üstünde durulması gereken bir durum olmayacak. Ama aynı zamanda Prensliğin dar ve virajlı sokaklarında KERS avantajlarını da kullanamayacaklar (tünele girerkenki an hariç). Formsuz Kimi, demotive Massa ve yetenekleri kısıtlı teknik ekip ile Monaco'nun sorusu şu olacak: Ne kadar daha kötü olabilir?

30 Nisan 2009 Perşembe

Ferrari Alacakaranlık Kuşağı (Analiz)

5 senelik meyvesiz ama sıkı çalışmaların sonunda yüzleri güldürdüğü zamanlardı 2000'lerin başı, Ferrari adına. Jean Todt, 95 şampiyonu Michael Schumacher'i transfer ederken onunla aynı dili konuşan ve iyi anlaştığı teknik ekibi Ross Brawn ve Rory Byrne'ı da getirmişti. Üst üste gelen 5 pilotlar ve 6 markalar şampiyonluğu, o zamana dek tahmin bile edilemeyen bir başarıydı. 

2006'nın sonunda bu başarılı formül, yerini genç jenerasyonlara bırakma kararını aldı. Önce Schumacher, kazandığı Monza'dan sonra tifosilerin önünde ağlayarak sene sonu bırakacağını açıkladı. Sonra Ross Brawn, bir senelik balık tatiline çıkacağını söyledi. Ve de Rory Byrne da görevini asistanı Aldo Costa'ya bırakarak arka bir role geçti. 

Gelen yeni jenerasyonun başarısız olduğunu iddia etmek zor, 2007'de Kimi Raikkonen'in Ferrari'deki ilk senesinde şampiyon oldular zira. Ama o sene hala Jean Todt'un yarı aktif görevde olduğunu ve takımdaki etkisinin çok yüksek olduğunu unutmamak lazım. 2008'de artık aktif görevde değildi Todt. Yine de takım, rüzgar dolu yelkenleri ile çok iyi savaştı bütün yıl, ancak son yarışın son virajında kaçırdı şampiyonluğu. Fakat yeni jenerasyon için asıl sınav, 2009 yılı. Baştan aşağı yenilenmesi zorunda olan araç, tamamen onların elinde evrilen ilk araçtı ve ilk büyük testleriydi. Ve maalesef sonuç ortada, ancak 4. yarışta alınan 3 puan var elde. 

Bütün başarısızlıklar pist üstünde de değil. Geçen sene, son şampiyon Raikkonen'ın sadece 2 yarış kazanması nasıl açıklanabilir? Zor bir insan belki ama motive edilebiliyor muydu? F2008, doğarken ona uygun değildi ama teknik takım ona yeteri kadar yardımcı olabildi mi? Bunların üstüne Ferrari gibi nüfuzlu bir takım, bütün sene şampiyonlarının sporu bırakacağı haberlerini engelleyemedi. Baskı altında çatırdamaya başlayan bir takım imajı oluşuyordu Ferrari'de. Huzursuzluk heryerdeydi, hala da öyle. 

Takım patronu, takımın her an herşeyinden sorumludur. Kural değişiklikleri öncesi aracın baştan aşağı tasarımından, takım içindeki personelin uyum içinde olmasından, FIA ile ilişkilerden, herşey herşeyden. Stefano Domenicali ise, benim düşüncemde, bu ağır gömleği kaldıramıyor. Jean Todt var iken takıma kimse karışamıyor ve karışma isteği duymuyordu. Şimdi ise, Italyan tarzı politikaların dolup taştığı Ferrari'de, takımı herkes bir tarafından çekiyor. Luca di Montezemolo, artık takıma daha yakın. Michael Schumacher her yarışa geliyor. Jean Todt ise uzaktan, oğlu ve Massa'nın menajeri Nicholas Todt ile takım üstünde hala etkili. Alonso'nun menajeri bile yakınlarda. Domenicali'nin avantajı ise, Italyan milliyetçiliği ile kaynayan takımdaki Italyan patron olması. 

Şu andaki durumda F60 çok yavaş, aerodinamik olarak geride, KERS sorunlu, seneye kimin takımda olup olmayacağı belli değil. Sorun nerede, o da tam olarak bilinemiyor. Diffuser olayında geride kalan takımlardan olan Ferrari, yeni difüzörünü Ispanya GPsinde tanıtacak. Ama yeteri kadar bir gelişme olmazsa şimdiden 2010 sezonunun aracına yoğunlaşılacağı söyleniyor; hoş, Domenicali bunu reddediyor ama Ferrari artık dedikoduların merkezi durumunda. 

Ferrari'nin Adnan Polat'ı Luca di Montezemolo, yakında teknik direktörü Domenicali'yi sallayabilir. Raikkonen-Alonso değişimi, 2009 sezonunun harcanabileceğinden sonra şimdi de Michael Schumacher'in teknik direktörlüğe geçebileceği dedikoduları ağızdan ağıza yayılıyor. Çokbaşlılık, bokbaşlılıktır ve Ferrari de bunu yaşıyor şu anda. Cevap ne bilmiyorum ama Şahlanan At, bir süre şahlanamayacak orası belli. 

20 Nisan 2009 Pazartesi

Çin'den Kalanlar

Hemen hemen herkesin kendi hikayesinin olduğu, enteresan bir pazar sabahı eğlencesi oldu Çin GP'si. Takım takım, pilot pilot bakalım bir...

Red Bull: 
Yarış kuru koşulsaydı kazanamazdı diyor herkes ama yağmur yağdığında Red Bull, tam bir hakimiyet kurdu. Çift difüzörlü olmamalarına rağmen Brawn'ları bile açık ve net geride bırakarak galibiyeti hakkettiler. Zaten ilk iki yarışta arkadan bağırıyorlardı burdayız diye, sonunda o potansiyeli puanlara dökünce bir anda takımlar sıralamasında 2.liğe çıktılar. 
Vettel'in şampiyon olup olamayacağından çok ne zaman olacağı konuşuluyor. Eğer Adrian Newey, aynı seviyede bir revizyon yapıp RB5'e çift difüzör ve KERS eklerse Vettel bu sene bile şampiyon olabilir. Yine de adı sıkça Ferrari ile geçiyor, kimbilir belki bir gün... 
Webber'e ayrı bir satır lazım. Sezon öncesinde bacağını kırdı ama müthiş bir disiplin ile hızlı iyileşti ve meyvelerini de topluyor. Kullandığı arabaların genel olarak yavaşlığından dolayı bünyedeki yeteneğinden çok istikrarlığı ve şanssızlığı ile anılıyordu son yıllarda Avustralyalı. Artık konuşulması gerekenler konuşulmaya başlandı. Kısacası Red Bull kanatlandırdı. 

Brawn:
Ross'un haftası zaten iyi geçti, çift difüzör tasarımı onaylandı ya, keyfini Briatore bile bozamazdı. Zaten keyif bozacak bir şey de olmadı. Bir tek kere yağmur testi yapmadıkları araç ile 3-4 olmak son derece iyi bir sonuç aslında. Yine de bence, diğer pilotların ağlaştığı kadar mükemmel değil Brawn 001. Sezonun ilerleyen kısımlarında da muhtemelen sezon başındaki dominasyonu gösteremeyecekler. Şampiyonlukları bu aralar açacakları puan farkına ve sezonun ileri kısımlarındaki dayanıklıklarına bağlı. Yine de Ross Brawn bu, ne yapacağı belli olmaz. 
Button, bütün hafta, işlerinin o kadar kolay olmayacağını söylüyordu; içine mi doğdu ne. Vettel, pit stop yaptı, sonra arkadan geldi tekrar yakaladı onu. Yine de Briatore'nin dediği kadar "yol kenarındaki posta kutusu" değildi, Red Bull'ları ufukta bile olsa gören bir tek o vardı. 
Barrichello ise son derece sessiz sedasız 4.lükle bitirdi yarışı. Şampiyon olacak değil ama takımı takımlar klasmanında mutlu sona ulaştıracak ideal pilot görevi yapıyor; yani en iyi yaptığı şeyi yapıyor. Yıllarca aynı rolü Schumacher arkasında Ferrari'de oynadı, eli alışık heralde.

Mclaren:
Mclaren'in öncelikleri hala pist dışında. Bu haftaiçi yılların Ron Dennis'i takımı tamamen bıraktığını açıkladı. Hala önlerinde bir yalancılık davası var. Hamilton'ın takımdan ayrılabileceği konuşuluyor. Ona rağmen bir yandan da pist üstünde aşama kaydediyorlar. Belli ki MP4-24'te hız var, hem Heikki hem Lewis bunu gösteriyor. Yarış kazanacak performansa gelmeseler de puanlar artık kendiliğinden geliyor sanki. 
Lewis, çok sevdiği yağmurlu havalarda bu sefer çok sevmediği spinler attı. Hepsi hırsına hakim olamamasından. Gaza geliyor, onu geçiyor bunu geçiyor, sonra spin atıp yine hepsinin arkasına geri dönüyor. Bu sırada da lastiklerini parçalamış oluyor bir yandan da. Yine de 6.lık son dünya şampiyonu için iyi bir derece.
Heikki Kovalainen ise Lewis'in tam tersi bir karakterde. Hızlı ama hırssız. Düzgün, istikrarlı sürüşler yapıyor, sonuçta da takım arkadaşını geçti zaten. Bu sene eğer Mclaren takımlar şampiyonasında belli bir yere gelip TV gelirlerini yükseltmek istiyorsa onun yardımına çok ihtiyacı var. Geçen seneki performansın tekrarı, onun takımdaki yerini tehlikeye sokar.

Toyota:
Çin'deki tutukluk nedendir bilinmez ama ilk iki yarıştaki Toyota'dan eser yoktu. Aslında o kadar da sert davranmayalım, Timo Glock iyi gitti. Nedense Trulli, bir türlü ritm tutturamadı ama Kubica sağolsun, yarışı çok da uzun sürmedi zaten. Yine de onlar için gelecek güzel gözüküyor, tek sorun Japonya'daki patronların koyduğu "yarış galibiyeti baskısı". Yaparlarsa şahane, ki yapmamaları için bir sebep yok hız ve dayanıklılık yerinde, ama yapamazlarsa onlar da Honda'nın peşinden gidebilir.
Glock belki 7. oldu ama son derece iyiydi bence. Çok gerilerden başladığı yarışta hem diğer pilotların hem de spreylerinin arasından sıyrıldı ve 2 puanı kaptı. Hem de arada Heidfeld ile çarpıştı. Günün aksiyon adamlarından biriydi. 
Ama Trulli aynı derece şanslı değildi. En baştan beri bir hız sorunu yaşıyordu, herkes sırayla da geçti onu. Derdine Kubica deva oldu bir şekilde. Arkadan hızla gelen Pol, Trulli'nin Toyota'sını rampa gibi kullandı (resme dikkat). Hayvanların çiftleşmesi gibi arkadan üstüne çıktı ama öbür tarafa geçemedi neyse ki. Trulli de arka kanatsız pitlere çekti aracını, sonra da uyumuştur heralde.

Toro Rosso:
Aslında burada da çok büyük bir potansiyel yatıyor bence, hem bir Adrian Newey dizaynı hem de Ferrari motoru. Ayrıca aynı çatı altında bir başka potansiyel de yavaş yavaş uyanıyor sanki; Sebastian Buemi. Onun şanssızlığı yarışı Vettel'in kazanmış olması. Eğer Button fln kazansaydı şu an onu konuşuyor olabilirdik. Çok olgun bir sürüş ile griddeki 3 Dünya Şampiyonuna da kök söktürdü bu senenin tek çaylağı. Raikkonen ile Hamilton'ı geçti, galiba Alonso'yu da geçti. Yine de çaylaklığını yaptı. Güvenlik Aracı arkasında Vettel ile ufak bi teması oldu, ikisi de çok net yarış dışı kalabilirdi. O zaman Vettel napardı bilmiyorum, aynı haltı şu anki takım arkadaşı Webber'e iki sene önce yapmıştı o da. 
Diğer Seb, Bourdais, ise hayal kırıklıklarına devam ediyor. Geçen sene hep inandım ona, bu adam iyidir dedim ama Vettel onu gölgede bıraktı. Şimdi Vettel gitti, Buemi geldi, o da daha iyi. Galiba Fransız'ı bu sene son görüşümüz olacak. Üzüyosun beni Seb, kader ağlarını örüyor bilesin.

Renault:
Sen git bütün hafta konuş, ona buna laf at, sonra gel yarış günü göt ol! Yakıştı mı sana Briatore? Modeller burun kıvıracak sana bir sonraki yarışa kadar bilesin. Alonso, elinden geleni yapmasına rağmen 9.luğu geçemedi, hem de 2. başladığı yarıştan. O kadar az benzin almış ki Güvenlik Aracı periyodu bitmeden Alonso'nun benzini bitti. Hayal kırıklığının daniskası. Rol çalan, sahne ışıklarının altında olan ise Nelsinho'ydu. Bence bu çocuğun kanında bi yerlerde bir Japonluk var, babasını tanımasak emin bile olabilirim. Tam bir kamikaze, Nelsinho ve Nakajima her an Güvenlik Aracını davet ediyorlar. Yine spinler, yine ön kanat değişiklikleri, yine sonlarda bitirilen bir yarış. Flavio sene sonunda heralde yol verir artık, baba kıyağı da bu kadar. Bir de bence yarıştan sonra konuş Briatore'ciğim, en azından daha garanti olur.

BMW:
Benim sezon öncesi favorilerimdi Mario Theissen ve ekibi. Yıllardır yükselen grafikleri, istikrarları ve KERS çalışmalarına çok erken başlamaları bende öyle bir his uyandırmıştı. Ama 3 yarışta 4 puan ile bir büyük hayal kırıklığı da bu gençler oldu. Çin'den de puan çıkaramadılar. Kubica, Trulli'nin içinden geçmeye çalıştı, olmadı. Sonra yeni ön kanadı tam yerine oturmadığı için yamuldu yarış sırasında. Hakan Şükür'ü burnu gibiydi hatta, Alpay'ın Alpay olduğu zamanlardan kalma. Heidfeld ise bir tek Trulli'nin spininde gözüktü neredeyse. Yine de fena gitmiyordu, Sutil'in lastiğine çarpıp 4 sıra kaybedene kadar.

Williams:
Çift difüzörlülerin zayıf halkası oldu Williams, aslında ne kadar da potansiyelleri var. Antreman turlarında parıldıyorlar ama belli ki yarış hızı pek yok araçta. RBS'in bu sene sonu sponsorluğunu bitireceğini düşünürsek, sezon içinde çok daha iyi sonuçlar almaları lazım. Frank Williams, artık privateer takımların bayraklığını yapamıyor ama gönüllerimizdeki yeri ayrı. Gidişini görmek istemem bu efsanenin. 
Nico Rosberg, bu sene sonu muhtemelen Williams'tan ayrılır. Babasının diyetini ödedi artık, sene sonunda kızışacak yarış koltuğu yarışında, daha iyi bir takıma geçmek isteyecektir. Yine de kendini biraz daha göstermesi lazım, cuma seansları yetmez. 
Nakajima'ya ise kelimeler yetmez. Muhtemelen yarışlara Demolition Derby ve Carmageddon oynayarak hazırlanıyor. Ya da abisi Sato'dan tecrübelerini dinliyordur. Ne olursa olsun bir yerlerde bir yanlış olduğu belli Kazuki-san. Gidişine çok üzülmeyeceğim.

Force India:
Geçen sene o kadar geridelerdi ki bu sene ne yapsalar iyi gözükecekti. Takım geçen sene çokça tekrarladığı üzere 2009'a bomba gibi giremedi ama belli ki gelişmiş durumdalar. Puan alacak gibi gözüküyorlar ve 18 yarışta birden şanssızlık yaşayamazlar. Bu da Vijay Mallya'nın Gascoigne'i kovma hareketini haklı çıkarıyor. Yine de yatları kadar yeteneği varsa Hintli iş adamının, daha ileri de olmaları gerekirdi. 
Fisichella, zaman zaman güzel şeyler yapsa da genelde devamında sönüyor. Onun puan almasını isterim, yavaş yavaş yokolmasındansa. Ama takımın ilk puanı ondan gelirse şaşarım. Zira Sutil, sonunda potansiyelini ortaya koymaya başladı. Geçen sene Monaco'dan sonra bu haftasonu da puanlara çok yaklaştı. Ama 6 tur kala bu sefer kendi hatası yüzünden yarışdışı kaldı. Uzun zamandır iki ön tekerleğin birden fırladığı bir kaza izlememiştim, onu da hatırlatmış oldu kendisi. Ama bu sene puan alır ve başka bir takıma da transferini yapar gibi geliyor bana.

F....:
3'ün biri bile olamadılar ya, burada bahsetmeye değmez. Ilk fırsatta uzuuunca düzücem kendilerine. Yine de bir duyum ile bitireyim onları: Ispanya GP'sindeki aerodinamik yenilikler de yeterli hız sağlamazsa takımın erkenden bir sonraki senenin arabasına konsantre olacağını söylüyorlar. 


Kendi en iyilerim ile bitireyim, drives of the day: 1- Vettel, 2- Buemi, 3- Sutil. Önümüzdeki haftasonu Bahreyn ile Doğu Turu bitiyor ve çoğu takımın çift difüzörlerini getireceği Avrupa Sezonu başlıyor. Beni bekleyin anacığım derdi Oya Başar, o aklıma geldi. 

18 Nisan 2009 Cumartesi

Çin Işi

Itiraf ediyorum, sabah sıralama turlarına uyanmadım ey ahali, tü kakayım ama napalım. Uyudum. Ama size öyle güzel Çin GP'si izlenimleriyle geliyorum ki... Sıkı durun.

Şimdi biliyorsunuz, çift katlı diffuser'lar haftaiçi FIA'dan onayı aldı. Mclaren ve Renault da hemen araçlarına monte çalışmalarına başladılar. Tabi ki bu sistemi tam anlamıyla çalıştırmak zaman ve para istiyor ama onların en azından "şuraya bir kat daha parça takalım şimdilik, hayırlısı" diyerek Türk işi hallettiler olayı kotarmaları takdire şayan. Mclaren'de gözle görülür bir yükseliş var, Hamilton 9. oldu sıralama turlarında. Bu sezon zaten genel olarak iyi gözüken Renault, Alonso ile 2. liği kaptı bu arada. Bu senenin bir başka yıldızı, Red Bull, ise cumartesi sabahının flaş ekibi oldu. Vettel pole'da, Webber 3. Brawn'lar ise 4-5. 

Haftasonunun aslında bir başka yıldızı Flavio Briatore. Renault takım direktörü (ve ünlü playboy), bomba açıklamalarla gündemi şenlendirdi. Ilk önce bu seneki şampiyonanın bir "neredeyse emekli edilmiş" bir pilot (Barrichello) ile "iyi ama yavaş" pilot (Button) arasında olacağını söyledi. Tabi bu sevgi sözcüklerine Brawn kampından da aynı sevgiyle karşılık geldi. Bununla yetinmeyen Briatore, Honda'nın geçen sene elde ettiği televizyon gelirlerinin Brawn'a verilmemesi ve diğer takımlara paylaştırılması için kampanya başlattı. Enteresan adam bu Briatore. Neyse en azından sıralama turlarında Alonso, mevzu bahis pilotları geçti de laflarını yememiş oldu. 

Bir başka değişiklik ise KERS sistemleri ile yaşanıyor. Şu ana kadar performansı arttırdığı konusunda takımlar hemfikirdi, uzun start-finiş düzlüğü ile Çin GP'sinin özellikle startında baya fark yapacağı da söylenenler arasındaydı. Ama hafta başında Ferrari, dayanıklılık sorunu olan sistemi ilk defa kullanmayacağını açıkladı. Massa, aracının KERSsiz daha da bir yavaşladığını ve işlerinin şansa kaldığını belirtti; Italyan'lardan gelen sinyaller kısaca berbat. Bu sırada Kubica, ilk defa deniyordu sistemi ama onun da kullanmayacağı açıklandı. Hemen ardından, sezon başından beri sistemi kullanan Renault da kullanmayacağını açıkladı. Yani sadece Mclaren'ler ve Heidfeld bu sistemi kullanıyor şu anda. 

KERS'in Çin'de kullanılmamasının akla yatan en büyük sebebi lastikler. Bridgestone, medium ve super soft lastikleri getirdi ve bu lastiklerin çok çabuk eriyeceği ve tutunmanın sıfırlanacağını belirtiyor pilotlar haftabaşından beri. Hatta Vettel bir adım ileri gidip "neyse ki kask takıyorum da fırlayan lastik parçaları suratıma çarpmıyor" dedi. KERS'in ağırlığından dolayı lastikleri daha da zorlayacağı tahmin ediliyor. Ama KERS kullanan üç pilotun startta yapacakları enteresan olabilir. 

Kısacası 3. yarışa gelmiş olmamıza rağmen Formula 1 ekipleri bu seneki kurallara tam alışabilmiş, ne yapacağını bulabilmiş değil. Hemen her takımda bir kriz masası, bir takım içi değişiklikler. Yani yarın sabah 10'daki Çin GP'si baya Allah Kerim olacak sanki. 

14 Nisan 2009 Salı

Diffuse Me Baby!

Oh haftasonu macimiza gitmisiz, kavgamizi izlemisiz, kufurler havada ucusmus... Kendimi kus kadar hafif hissediyorum, Allah nazardan saklasin. Artik gunluk halimize donebiliriz. Benden once Mustafa Taha bahsetmis, yarin Formula 1'in yakin gelecegi sekillenecek Paris'te. 

Yakindan takip etmeyenler belki soruyorlardir, bu Jenson Button ne zaman adam oldu da arka arkaya yaris kazanmaya basladi diye. Cevabi vermistik zamaninda, Brawn GP oyle bir diffuser tasarladi ki tur basina 1 saniyeye yakin fark atiyor rakiplerine. Toyota ve Williams da ayni diffuser'i kullaniyor. Haset duymus diger takimlar da buna itiraz ettiler haliyle, FIA Temyiz Mahkemesi yarin. 

Iki senaryoya da bakalim hafiften. Once Brawn-Williams-Toyota diffuser'larinin onaylandigini dusunelim. O zaman iste diger butun takimlari saracak bir ates, yandim Allah diye onlar da bu tip bir dizayna girisecekler. Ama bu oyle siradan bir metal parcasi olmadigi icin bir 40 firin ekmek yemeleri lazim. Zira bu diffuser'i kendi araclarina eklemeleri demek aracin arka yarisini bastan tasarlamak demek. Bu da aylar demek. Mantikli olan (bence en azindan), diger takimlarin zaten cok mesakatli ve masrafli olan aerodinamik tasarimi tekrar yapmalari yerine KERS gibi daha ucu acik ve gelismeye musait taraflara egilmesi, diffuser tasarimi yenilmeyi de bir sonraki senenin aracina birakmalari. Zaten bu tasarim, bu seneye yetisene kadar is isten gecmis ve yukaridaki 3 takim sampiyonalari goturmus olacak.

Gelelim ikinci senaryoya, yani diffuser tasarimlarinin reddedildigi senaryoya. Bir kere ilk iki yaristaki siralamalar bastan asagi degisecek. Brawn, Toyota ve Williams'lar yarislardan ihrac edilmis olacaklar ve yeni siralamalar soyle olacak:

Avustralya:
1- Alonso, 2- Buemi, 3- Bourdais, 4- Adrian Sutil, 5- Nick Heidfeld, 6- Fisichella, 7- Mark Webber, 8- Sebastian Vettel (Ferrari'nin hala puan alamadigina dikkat cekerim)

Malezya:
1- Nick Heidfeld, 2- Mark Webber, 3- Lewis Hamilton, 4- Felipe Massa, 5- Sebastian Bourdais, 6- Alonso, 7- Nelsinho, 8- Raikkonen

Puan durumunda lider 13 puanli Alonso, arkasindan 10 puanli Webber geliyor olacak. Enteresan olacak kisaca. Ferrari muhtemelen bir gaza gelip birseyler yapmak isteyecek. Force India 8 puan birden almis olacak, Toro Rosso Avustralya'da iki pilotla podyuma cikmis bulunacak. Formula 1 dunyasi tepetaklak olacak heralde. Peki bir soru daha: Brawn, Toyota ve Williams ne ara yeni diffuser dizayn edecek de yarisacak?

Yarin cok onemli bir soru cevap buluyor ama belki cok daha fazla soru ortaya cikacak yine. Haftasonu Cin GP'si var, ona da sonra deginiriz.

18 Mart 2009 Çarşamba

Gec Olsun Guc Olmasin -2


Bu sefer gec oldu gibi gozukse de tam olarak olmadi. Formula 1 hakkinda yazacaktim, yerel secimlerle ayni gun baslayacak sezon oncesi cok enteresan ve heyecan verici gelismeler yasaniyor. Daha once burada da bahsettigim gibi Ross Brawn ve -artik resmi olarak ismi- Brawn GP, butun beklentileri asti ve hizla geliyor. Force India'yi gececekleri, Toro Rosso kadar bir performans bekledigimi yazmistim. Belki tam bir karara varmak icin hala erken ama kesinlikle bu citayi asacaklari belli. Zira su ana kadar katildiklari neredeyse butun test seanslarinin en hizlilari idiler ve grid'in butun sampiyonlukta iddiali takimlari dahil sasirip kalmis durumdalar. Sirasiyla Alonso, Massa, ITV sunucu James Allen, bahis sirketleri, Robert Kubica ve Ferrari takimi patronu Domenicali, Brawn GP'nin hizina yetisemediklerini itiraf ettiler. Herkes o kadar rahat ve acik bir sekilde ifade ediyor ki, aklima bunun Brawn GP'nin sponsor bulmasi icin oynanan bir oyun oldugu gelmedi degil. Ne yani sonunda Jenson Button sampiyon mu olacak? Hazir McLaren, sezon oncesinde yoklari oynarken Ingiliz medyasi da bu sene hangi takimi gazlayacagini bulmus oldu. 

Tabi isin bir de gorulmeyen tarafi var. Her ne kadar batmak uzere olan bir takim son anda geri dondu havasi olsa da unutmamak lazim ki aslinda Honda, buyuk kural degisikliklerinin olacagi 2009 sezonu aracini 2007'den beri hazirliyordu. Yani ustteki camuru temizledik mi altindan buyuk bir altyapi ve kaynak cikiyor. 

Formula 1 dunyasinda bir buyuk degisiklik daha oldu dun. FIA'nin dun aldigi karar ile birlikte toplanan puanlardan bagimsiz olarak bir sezon icinde en fazla birincilik alan surucu sampiyon olacak. Yani gecen sene Hamilton degil Massa olurdu sampiyon, bu kurallar isiginda. Bir yandan da zamaninda Schumacher'in basina geldigi gibi zar zor yaris tamamlamak ama tamamlayinca birinci olmak durumu artik bir endise olmaktan cikiyor. Bu kural degisikliginin Markalar Sampiyonasina bir etkisi olmayacak diye de bitirelim. 

Avustralya GP'sinin ilk viraji yaklasirken kalp atislari daha da hizlaniyor. Ates seni cagiriyor!

Not: www.f1.com kiskanmis, onlar da Brawn hakkinda bir yazi yazmislar bugun. Napalim, severiz kendilerini yine de, linkleyelim.

18 Şubat 2009 Çarşamba

2009 Sezonuna Bizim Isınma Turlarımız

Galatasaray'ın Bordeaux deplasmanı öncesi biraz kafa dağıtalım ve yakın zamanda kesinleşen bu seneki Formula 1 grid'ine bakalım sizlerle.

29 Mart'ta Avustralya GP'si ile başlayacak yeni sezon öncesi, yapılan çok kapsamlı kural değişiklikleri ile beraber (KERS sistemi, aerodinamik yenilikler ve slick lastikler; başka bir postta hepsine ayrı ayrı değinirim) anormal bir heyecan kasırgası bizleri bekliyor gibi bir his var içimde. 2007 sezonunun ardından "Kimi son yarışta hem Lewis'i hem de Alonso'yu bir puanla geçiverdi, bundan daha heyecanlı ne olabilir" diyorduk. 2008 sezon finalinde Lewis Hamilton, son turun son virajında 1 puanla şampiyonluğu kaptı, heyecan maabında ufkumuzu genişletti. 2009? Görücez...

McLaren: Lewis Hamilton ve Heikki Kovalainen ile pilotlarını değiştirmeyen takımda Heikki'nin bu sene daha fazla katkı yapması mecburi, yoksa geçen sene gibi bu sene de Markalar Şampiyonluğu hayal olur. Ama son testlerde yaptıkları iyi 
derecelerle McLaren'in bu sene de başa oynayacağı kesinleşti gibi. 1998'den beri hasret kaldıkları dubleye bu sene ulaşabilecekler mi göreceğiz. Bunun için geçen seneden daha dayanıklı olmaları kesin. Yine de Force India'ya motor ve vites kutusu aksamı verecekse takım, demek ki kendine baya güveniyor.

Ferrari: Şahlanan At için kolay bir sene olmayacak, bunu takım içinden kaynaklar da itiraf ediyor (sanki bana ediyolarmış havasına girdim bi anda). KERS sisteminde geride kaldılar, yeterli ilerlemeyi gösteremediler, şimdi Bahreyn testinde kilometre yapayım derken kum fırtınalarına yakalandılar. Geçen seneki dayanıklılık sıkıntıları bu sene de başgösterir gibime geliyor. Bunun yanında pilotlar da birer soru işareti. Massa, geçen senenin hayal kırıklığından daha güçlü mü yoksa yıpranmış mı çıkacak? Kimi, artık şu emeklilik muhabbetlerinden bayıp sürmeye başlayacak mı? Gerçekten, nasıl şampiyon olduğunun ertesi sezonu sadece 2 yarış kazanabilir bir insan, bunu açıklaması lazım. Luca Di Montezemolo bile "o yarış Kimi'nin kuzeniydi, bu sene kendisi gelecekmiş" gibi mavra açıklamalar yaptı. Bu sene Ferrari'nin iki kupadan birini kazanması benim gözümde süpriz olur. 

BMW: Williams ile ayrılıp Sauber'i aldıklarından beri her sezon ilerleme gösterdiler. Biraz Formula 1'in Sivasspor'u gibiler hatta. Uzun süre lider götürdüler, geçen sene ilk yarışlarını kazandılar (hem de duble yaparak) ve 2009'un geniş çaplı kural değişikliklerine çok önceden hazırlanmaya başladılar. Geçen seneki hedefi ilk pol pozisyon ve yarış galibiyetini gerçekleştiren BMW, bu seneki hedefini şampiyonluk olarak koyuyorsa bir bildikleri vardır. Benim gözümde bu senenin favorileri onlar, Sivas yaparsa BMW de yapar. Hem de Kubica ve Heidfeld gibi oturmuş ve hızlı iki pilotları var. Yalnız Heidfeld artık sıralama turlarını kabusa dönüştürmemeli. 

Renault: Geçen senenin ikinci yarısının sürpriz takımı Renault'da herkes aynı formun bu sezon da devam etmesine dua ediyordur. Alonso iddialı, bu sene şampiyonluğa oynarız diyor. Yarış kazanabilecek bir durumda olsalar da şampiyonluğun o kadar kolay olmadığını hatırlamak isteriz Asturia'lı eski şampiyona. Yine de hedeflerinde gerçekçilerse sezona iyi başlamak zorundalar, iki senedir rezalet başlangıçlar moralleri yere seriyordu; sonra topla toplayabilirsen. Yine de Alonso'nun ardarda Singapur ve Japonya galibiyetleri yılın en büyük comeback'lerinden olarak yerini aldı. Nelsinho mu? O hala cepten yiyor.

Toyota: Her sene iddialı açıklamalarla başlar, Trulli'nin uçtuğu bir kaç sıralama turu dışında da hayal kırıklığı bir sezonla biter genelde Toyota'nın Formula 1 aşkı. En başta olmayan her takım gibi onlar da kural değişikliklerinin kendilerine yaraması için çok çalışacaklar en başta. Trulli'nin sıralamalarda hızlı olduğu kesin, Timo Glock da geçen sene iyi işler becermişti ama bu seneki gerçekçi hedeflerinin 4.lük olması lazım kanımca. Gerisini hayal etmek bile zor. 

Toro Rosso: Takımın yarısının satılığa çıkması moralleri bozmuş ve Toro Rosso'nun Formula 1'deki varlığını tehlikeye sokmuştu bir süre. Neyse ki bu kötü ekonomik ortamda hala buradalar ve iki tane deli fişek sürücü ile yollarına devam ediyorlar. Bu senenin tek rookie'si Isviçreli Sebastian Buemi napacak yakından izleyeceğiz elbet. Bourdais ise bu sene potansiyelini göstermek isteyecektir, geçen sene gereğinden fazlasıyla takım arkadaşı Vettel'in gölgesinde kalmıştı. Eğer Buemi'ye yeteri kadar fark atamazsa seneye o da gidici olur. Italya'nın küçük takımı yine pilot tercihini geç açıkladı, yine arabayı geç tanıttı. Bu sene, öncekilerden daha büyük dezavantaj olabilir bu. Direk rakipleri Red Bull ile yarışta şimdiden 1-0 gerideler. Bu takımı 2010'da başka bir isimle görürsek maalesef çok şaşırmam. 

Red Bull: Boğaların daha büyüğü, küçüğünden daha az kanatlanmış ve Toro Rosso'nun gerisinde kalmıştı geçen sene. Bu sene oradan Vettel'i getirttiler, yanında da Mark Webber, güzel bir pilot ikilisi yaratmış oldular. Nedense bu sene Formula 1'de daha ciddiler ve artık parti yapmaktan daha farklı şeyleri başarmak istiyorlarmış gibi geldi bana. Adrian Newey'in yeni tasarımı RB5, özellikle burun bölgesinde diğer araçlardan farklı. Eğer bu kumar tutarsa Red Bull kendini enteresan yerlerde bulabilir. Bu senenin kesinlikle en izlenesi pilotu Vettel, özellikle de Webber sezon tatilinde ayağını kırdıktan sonra bol bol test yaptı ve araca da alıştı. En az bir yarış galibiyeti bekliyorum, geçen seneki Monza'nın tadı damağımda. 

Williams: Maalesef Williams, hala eski şaşaalı günlerinden çok uzakta ve her sene klasmanda daha da aşağıya iniyorlar. Formula 1'deki ender özel takımlardan biri olarak (hem de çok çok başarılı mazisi olan bir takım olarak) Frank Williams ve ekibinin bu gidişatı tersine çevirmesini yürekten istiyorum. Ama Nakajima ile bu iş zor. Neyse ki Toro Rosso, denediği Takuma Sato'yu takıma katmadı da pistlerde iki kamikaze görmeyeceğiz bu sene. Birileri Tokyo Drift ile Japon GP'sinin farklarını çekik kardeşlerimize anlatsa iyi olur. Bir başka üzüldüğüm nokta da Nico Rosberg'in zayıf arabalarda harcanması. Babasının takımına gönül bağını anlayabiliyorum ama sonunda bir Jenson Button vakası daha olmaya doğru ilerliyor. Kabiliyetli ama harcanmış yetenek olmanın da psikolojik baskısı, ileride isilik yapabilir ona da. 

Force India: Formula 1'in Slumdog'larını grid'in en arkasından kurtaracak tek şey Honda'nın sürpriz bir şekilde geri dönüşü olabilir. Vallya, her ne kadar ilk günden beri 2009 sezonuna odaklandıklarını söylese de yolları uzun ve sarp. McLaren Mercedes ile motor-vites kutusu ortaklığı, acılarını bi nebze dindirebilir ama hastalığı iyileştirmez. Hele de Mike Gascoyne ve Colin Kolles'un takımdan uzaklaştırıp Vijay Mallya'nın askeri rejim ilan etmesi, bu sene için de Force India'nın kaderini gözler önüne serdi. Buradan Adrian Sutil'e bir çift lafım var ama: Sen kendi işini yap, bakma bu Hintli'lere. Alonso da zamanında Minardi ile sonlarda gezinirdi sonra şampiyon oldu. 

Şu anda yarışmıyor gözüken iki takım daha var, onlar farklı bir post'un konusu. Hem zaten maç da başlamak üzere...