takım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
takım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2009 Salı

Başrollerde M.Ö


Almanya, tarihindeki ilk U-21 şampiyonluğuna uzandı Ingiltere'yi 4-0 yenerek. Ama bir kişi vardı ki, verdiği 2 asist ve 35 metreden attığı freekick golüyle maçı kendi takımı adına aldı. Mesut Özil. Çok tartışıldı bu bloglarda bir süre, hangi milli takımda oynasın diye. Ama galiba kendisi için daha iyi olan yolu seçti. UEFA'nın haberi bir maç raporundan çok Mesut raporu olmuş, çok önemli futbol adamları da onun performansını öve öve bitirememişler. Ki bunların arasında Alman Milli Takımı teknik direktörü Löw de var.

Kendisi adına çok mutlu oldum, inşallah kendisini daha başarılı yerlerde, daha büyük kupalar kazanırken de görürüz.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Tataklara Basarsın

Ferrari, bu hafta FIA'ya karşı savaş açmış, biz de buralara taşımıştık. Takımlarla FIA arasındaki toplantıda ortaya bir sonuç çıkmadı ama görüldü ki Ferrari, işi Paris mahkemelerine taşımış. Yani FIA'ya açık açık meydan okumuş. 

Bu meydan okumanın karşılığını da bugün aldılar. Paris Mahkemeleri, Ferrari'yi FIA'ya itirazında haksız buldu. Yani Italyanlar, tataklara yan bastılar. Artık FIA istediği gibi at koşturacak bu yeşilliklerde. Ferrari napacak onu merak ediyorum şahsen; ya delikanlı gibi sözlerinin arkasında duracak ve bu diyardan gidecekler, ya da FIA'ya tamah edecekler. Tabi ki legal olarak bu iş burada bitmeyecek ve Ferrari, temyize gidecektir. Ama 29 Martta son başvurular var gelecek sene gridde olmak için. Kim ne yapacaksa 1 hafta içinde yapacak. 

Kuralların bu tip sorgulanması aslında spora girmek isteyen yeni takım adaylarının başını yakıyor. Yeni bütçe sınırlamasının ne olduğundan emin olarak girmek istiyorlar spora, ki haklılar da. Ve ne kadar erken başvuru, o kadar çok hazırlanma zamanı demek. Bir kısmından burada bahsetmiştik, Paris'teki mahkemede ortaya çıktı ki başka Formula 1'e girmeye aday takımlar da varmış. Autosport, güzelce derlemiş, burdan buyrun, tekrarlatmayın. 

Yani şu andaki durumun görüşünüşü odur ki gelecek sezon Ferrari, Red Bull, Renault, Toro Rosso, Toyota, BMW out yeni yeni takımlar in. Bu kadar ortalığı velveleye veren Italyanlar, bu konuda da boş durmamışlar, bir de yeni takımlara hoşgeldin sallaması yapmışlar. Özetle "biz gider bu amatörler gelirse sporun yeni adı Formula GP3 olur" demişler. Ben bir cümlede özetledim ama Formula GP3 aşağılaması kelimesi kelimesine gerçektir. Yenilerin de galibiyetlerin sahada alınmadığını öğrenmesi lazım, napalım.

Bir konu gerçek: Ferrari giderse Formula 1 çok şey kaybeder. Mübarek Monaco GP arifesinde bunların yaşanması beni üzüyor. 

Edit: An itibariyle bir salvo da Alonso'dan gelmiş yeni takımlara. "Küçük takımlara karşı yarışmam, gerekirse çeker giderim".

15 Mayıs 2009 Cuma

F1'de 3 Yeni Takım

Budget cap, veya bütçe sınırlaması olayı Formula 1'in büyük takımlarına çok sıkıntı veriyor. Hatta bugün kritik bir gün, Formula 1 Teams Association (FOTA) başkanı Luca di Montezemolo ile FIA Başkanı Max Mosley bugün bu konuyu görüşecekler. Gün içinde buradan çıkacak sonuçları da ileteceğiz. 

Ama bunlar büyük takımlar. Bir de küçük takımlar var. Force India, Williams gibi takımlar bütçe sınırlamasından gayet memnunlar. Eşit bir rekabet gücü vermesinden dolayı tabi ki. Bayram eden bir sınıf insan daha var, onlar da grid'e eklenmek isteyen takımlar. Hem bütçe sınırlamasının kalkmasından hem de FIA'nın grid'i 13 takıma çıkarma kararından cesaretlenmiş durumdalar. Kısaca onlara bakalım.

USF1 adıyla sahnelere giriş yapan takım şu an için en ciddileri bu kategoride. Eski Ligier'ci Ken Anderson ile eski Williams'cı Peter Windsor, kafa kafaya verip "niye tamamen Amerika bazlı bir F1 takımı yok" demişler. Ortaya da bu takım çıkmış. Şu anda bütçe sınırlamasından gayet memnunlar, iddialılar da. Amerikan tasarımı, Amerikan üretimi ve Amerikalı pilotları olan bir takım ile yarışmak için başvuracaklar. Yakın zamanda verdikleri röportajda araçlarının kasım ayında piste çıkacağını bile söylüyorlar. Bir süre Danica Patrick ile ilgili dedikodular dolaşsa da henüz kesinlik kazanmış bir şey yok. Ama gridde bayan pilot görmeyeli de baya olmuştu. 

Bir başka niyeti bozmuş takım Lola. Eskilerin efsane takımı, zaten şu anda Le Mans yarışlarına giriyor ve Formula 1'e uygun bir rüzgar tünelleri mevcut. Yani gereken potansiyelin büyük bir kısmı zaten ellerinde. Formula 1'e geçişi değerlendirmek ve uygulamak amaçlı yeni eleman alışları da yapmış durumdalar. Bu ay sonuna kadar başvurularını yapacaklar, eski üretici olarak da reddedileceklerini zannetmiyorum. Hatta yeni düşen haberlere göre de konfirme ettiler başvuracaklarını. 

Bir başka eski yüz de David Richards. Hem Renault ve BAR takım patronluğu hem de yılların Prodrive atölyesinin başındaki kişi kendisi. 2008 sezonu için Mclaren ile anlaşmıştı, onlardan aracı komple satın alacak ve "customer car" konseptinin bir örneği olacaktı. Ama son anda FIA, customer car'ları kabul etmeyeceğine karar verince Richards'ın hevesi kursağında kalmış oldu. Bu sene elindeki en büyük oyuncağı Subaru, WRC'den çekilince seneye çok daha ciddi bir şekilde Formula 1'e saldıracaktır. Prodrive takımını görmek de aslında çok heyecan verici. Ama daha da heyecan verici olan, bu takımın Aston Martin adı altında yarışma ihtimalinin olması. 

Bugün düşen bir haber (ve bir de bu haber) de F3'te yarışan Litespeed takımının, seneye F1'e transfer olması için Mike Gascoyne ile beraber çalışıyor olması. Henüz bu konuda çok fazla bilgi yok, fakat onlar da yazın ortasına kadar bir F1 şasisi ortaya koyabileceklerini iddia ediyorlar. Şu ana kadar aldığım izlenim kararlılıktan çok şansını denemek oldu Litespeed adına. Ama ne olacağı belli olmaz. 

13 takım olması çok güzel bir düşünce, 26 araçlık bir grid son derece enteresan yarışlara gebe. Özellikle de son derece enteresan sıralama turları ve startlar olacağı kesin. Bir başka getirisi de başa oynayan ve midfield takımlar dışında arkada 3. bir kalabalık olacak olması. Şu an itibari ile genelde Toro Rosso ve Force India'ların takıldığı yer, başka takımların gelişleri ile daha çekişmeli bir hale bürünebilir. Tabi ki 3 fazladan takımın getireceği bir başka katkı ise 6 yeni pilot. Böylece yetenekli gençler daha rahat şans bulabilir, veya diğer takımlar yedek sürücülerini kiralayarak onların gelişmesinde aktif rol alabilir. Kısacası ben bu fikri sevdim...

30 Nisan 2009 Perşembe

Ferrari Alacakaranlık Kuşağı (Analiz)

5 senelik meyvesiz ama sıkı çalışmaların sonunda yüzleri güldürdüğü zamanlardı 2000'lerin başı, Ferrari adına. Jean Todt, 95 şampiyonu Michael Schumacher'i transfer ederken onunla aynı dili konuşan ve iyi anlaştığı teknik ekibi Ross Brawn ve Rory Byrne'ı da getirmişti. Üst üste gelen 5 pilotlar ve 6 markalar şampiyonluğu, o zamana dek tahmin bile edilemeyen bir başarıydı. 

2006'nın sonunda bu başarılı formül, yerini genç jenerasyonlara bırakma kararını aldı. Önce Schumacher, kazandığı Monza'dan sonra tifosilerin önünde ağlayarak sene sonu bırakacağını açıkladı. Sonra Ross Brawn, bir senelik balık tatiline çıkacağını söyledi. Ve de Rory Byrne da görevini asistanı Aldo Costa'ya bırakarak arka bir role geçti. 

Gelen yeni jenerasyonun başarısız olduğunu iddia etmek zor, 2007'de Kimi Raikkonen'in Ferrari'deki ilk senesinde şampiyon oldular zira. Ama o sene hala Jean Todt'un yarı aktif görevde olduğunu ve takımdaki etkisinin çok yüksek olduğunu unutmamak lazım. 2008'de artık aktif görevde değildi Todt. Yine de takım, rüzgar dolu yelkenleri ile çok iyi savaştı bütün yıl, ancak son yarışın son virajında kaçırdı şampiyonluğu. Fakat yeni jenerasyon için asıl sınav, 2009 yılı. Baştan aşağı yenilenmesi zorunda olan araç, tamamen onların elinde evrilen ilk araçtı ve ilk büyük testleriydi. Ve maalesef sonuç ortada, ancak 4. yarışta alınan 3 puan var elde. 

Bütün başarısızlıklar pist üstünde de değil. Geçen sene, son şampiyon Raikkonen'ın sadece 2 yarış kazanması nasıl açıklanabilir? Zor bir insan belki ama motive edilebiliyor muydu? F2008, doğarken ona uygun değildi ama teknik takım ona yeteri kadar yardımcı olabildi mi? Bunların üstüne Ferrari gibi nüfuzlu bir takım, bütün sene şampiyonlarının sporu bırakacağı haberlerini engelleyemedi. Baskı altında çatırdamaya başlayan bir takım imajı oluşuyordu Ferrari'de. Huzursuzluk heryerdeydi, hala da öyle. 

Takım patronu, takımın her an herşeyinden sorumludur. Kural değişiklikleri öncesi aracın baştan aşağı tasarımından, takım içindeki personelin uyum içinde olmasından, FIA ile ilişkilerden, herşey herşeyden. Stefano Domenicali ise, benim düşüncemde, bu ağır gömleği kaldıramıyor. Jean Todt var iken takıma kimse karışamıyor ve karışma isteği duymuyordu. Şimdi ise, Italyan tarzı politikaların dolup taştığı Ferrari'de, takımı herkes bir tarafından çekiyor. Luca di Montezemolo, artık takıma daha yakın. Michael Schumacher her yarışa geliyor. Jean Todt ise uzaktan, oğlu ve Massa'nın menajeri Nicholas Todt ile takım üstünde hala etkili. Alonso'nun menajeri bile yakınlarda. Domenicali'nin avantajı ise, Italyan milliyetçiliği ile kaynayan takımdaki Italyan patron olması. 

Şu andaki durumda F60 çok yavaş, aerodinamik olarak geride, KERS sorunlu, seneye kimin takımda olup olmayacağı belli değil. Sorun nerede, o da tam olarak bilinemiyor. Diffuser olayında geride kalan takımlardan olan Ferrari, yeni difüzörünü Ispanya GPsinde tanıtacak. Ama yeteri kadar bir gelişme olmazsa şimdiden 2010 sezonunun aracına yoğunlaşılacağı söyleniyor; hoş, Domenicali bunu reddediyor ama Ferrari artık dedikoduların merkezi durumunda. 

Ferrari'nin Adnan Polat'ı Luca di Montezemolo, yakında teknik direktörü Domenicali'yi sallayabilir. Raikkonen-Alonso değişimi, 2009 sezonunun harcanabileceğinden sonra şimdi de Michael Schumacher'in teknik direktörlüğe geçebileceği dedikoduları ağızdan ağıza yayılıyor. Çokbaşlılık, bokbaşlılıktır ve Ferrari de bunu yaşıyor şu anda. Cevap ne bilmiyorum ama Şahlanan At, bir süre şahlanamayacak orası belli.