gp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2009 Pazartesi

Türkiye GP Gerçeği

Bir resmin, bin bir kelimeden daha çok konuştuğu an. Seyircisizlikten, siyah örtülerle kapatılan bir Formula 1 pisti. Kurtköy Istanbul'dan utançlarla...

Türkiye GP'nin Ardından

Ilk önce yarışın kendisinden başlayalım, daha sonra Türkiye Grand Prix'nin Formula 1'deki yerine gelicez.

Ilk 4 yarış "şimdi okyanus aşırıyız, Avrupa Sezonunda yepyeni bir başlangıç olur" dediler. Herkesin test yaptığı, Avrupa sezonunun açılışı Barcelona geldi, Brawn aldı. Monaco dediler, yavaştır, ne olacağı belli olmaz, Brawn aldı. Istanbul Park geldi, herkes araçlarına yeni difüzör ve aerodinamik parçalar koydu, yine Brawn kazandı. Bu sezonun rengi çok ciddi şekilde belli oldu galiba. Hala umudu olanlar sadece Ferrari ve Red Bull. O da şampiyonluk için değil, yarış kazanmak için. Yoksa çok ciddi bir puan farkı şimdiden oluştu arada.

Barrichello, starttaki hatasıyla başlayan yarışta bir türlü belini doğrultamadı. Iyimser geçiş hamleleri denedikten sonra da kenara çekti usta. Bu, Brawn GP pilotlarından herhangi birinin bitiremediği ilk yarış oldu aynı zamanda. Button ise bunu unutturacak kadar iyi bir performansla, çok dominant bir şekilde aldı götürdü yarışı. Vettel ve Webber arkasından bakakaldılar. Hele de Vettel, ilk turda yaptığı hata ile az olan şansını sıfıra indirmişti zaten. Aslına bakılacak olursa, Button öyle bir performans sergiledi ki yarıştan akılda kalan ikinci bir pilot performansı yok. Ferrari'ler, son bir kaç yarıştır yukarıya çıkan performans eğrilerini devam ettiremediler. Mclaren, berbat bir haftasonu geçirdi. Hamilton daha Q1'den çıkamadı. Geçen senenin şampiyonluk adaylarından Kubica, 7. olarak bu sezon ilk defa puan aldı. En büyük aksiyon Vettel'in Button'ı sıkıştırmasıydı aslında, fazladan pit stopuna girene kadar. O da sadece heyecandı, yoksa extra bir stop yapıp önüne geçmesi zaten imkansızdı. 7 yarışta 6 galibiyetle sezonu açan JB, böylece sezona en iyi başlangıç rekorunu da kırdı. Sırada ev sahibi olacağı yarış var, yani ekstra motivasyon ve ekstra gaz. Karşısında ne durabilir acaba?


Her yarışın olduğu gibi Istanbul'un da pist dışı kısmı var bir de. Aslında başladığım bir yazı var, cumartesi yazmaya başlayıp yarış sonrasına ertelediğim. Türkiye'nin Formula 1 ile imtihanı. TOSFED'in yıllarca çalışıp Türkiye'ye getirdiği WRC ile aynı kaderi paylaşıyor F1. WRC geldi, ilk senesinde yine biraz daha ilgi vardı, gazeteler yalan dolan da olsa bilgi verdi pilotlar ve takımlarla ilgili. Sonra da unutuldu gitti aslında dünyanın en önemli ikinci motorspor olayı. Formula 1'de de ilk sene gösterilen inanılmaz ilgi, 5. senesinde zorla asılan bir kaç pankarta indirgendi. Hatta öyle ki, yarışımızın en büyük şanssızlığı Mehmet Topuz'un transferi gibi inanılmaz bir transfer dosyasıyla aynı anda olmasıydı. Eğer bu yılan hikayesi ortaya çıkmasaydı belki Rijkaard'ın arkasından 2. haber olarak yer bulabilirdi kendine. Yazık.

Niye peki bu haldeyiz? En başta bilet fiyatları pahalı. Bu, en güncel, gündelik ve kısa vadeli açıklaması. Meraklının daniskası ben bile para verip gitmedim, niye o kadar meraklı olmayanlar gitsin ki fahiş fiyatlara? Olimpiyat Stadı gibi yine ruhsuz ve boş bir alana dikilen milyon dolarlar, o tesisi adam etmeye yetmeyebiliyor. Flamboyant Striker güzel anlatmış bu kafamdakini, uzatmıyorum. Seyirci yok, boş tribünlere karşı koşuluyor yarış. Pilotlar bile değinmiş bu konuya. Kaan Kural'ın şöyle bi yazısı var. Şöyle diyelim, fiyat-istek dengesinde fiyat çok ağır ve istek çok hafif. Suçu da bir tarafa yüklemek yanlış burada. Fiyatlar yüksek ama Türkiye'de motorsporları kültürü var mı? Trafiğe açık yollarda modifiye arabalarla zigzag çizmek dışında yapılanlardan bahsediyorum. Bu sorunun cevabı koca bir hayır! Kimse meraklı değil maalesef motorsporlarına, çok ufak bir çevre hariç. O yüzden en yüksek seviyelerde yarışan Türk pilotu da çıkmıyor, yetenekli olanlar sponsor bulamıyor, elimize zorla geçen yarışları da kaybetme seviyesine geliyoruz 3-5 sene içinde. Kısacası Türk halkıyla doğal bir uyum sağlayamıyor, dokular uyuşmuyor. Bernie Ecclestone fikri atıyor, Hermann Tilke dizayn ediyor, Max Mosley onaylıyor, hiçbiri Türk olmayan pilotlar geliyor yarışıyor. Yani yabancı çalıyor, yabancı söylüyor. Bazen diyorum ki acaba hiç zorlamasak mı? Neyimize...

2 Haziran 2009 Salı

Türkiş GP Zamanı

Bu kadar F1 yazısı yazdık hala haftasonu koşulacak Türkiye GP'si hakkında bişi yazmadık. Zaman az kalmışken biz de yazalım.

Hermann Tilke dizaynlarından biri olan pist, takvimdeki nadir saat yönünün tersine koşulan yarışlardan. Yokuş aşağı ve yukarı hareketleriyle enteresan bir yapısı olsa da Türkiye GP'sini asıl özel kılan şey 8. viraj. Sezonun pilotlar tarafından keyifle beklenen yarışlarından biri yapıyor bizim yarışı aslında tek başına, o derece. Herkes araç ayarlarını ona göre yapıyor, yarış öncesi hep orası konuşuluyor. 

Üzülerek söylüyorum ki aslında bizim pistin başka da bir özelliği yok. Bir virajımız efsane, bi de son 3 viraj dikkat çekiyor. İki şikan içiçe gibi. O kadar. Maalesef. Evet belki bir Monza, Spa Francorchamps, Monaco olmasını bekleyemeyiz haliyle. O zaman takvime son senelerde eklenen yarışlarla kıyaslayalım bizimkini. Malezya sıcaklığı, yağmurları ve tribünleriyle anılıyor. Singapur gece yarışı zaten, yeri bambaşka. Çin GP'si aslında biraz sönük bu konuda, bir tek start düzlüğündeki enteresan yapısı var. Bir de ilk 3 virajları enteresan. Bir de Bahreyn GP'si var, daha henüz heyecanlı bir yarış izleyemedik orada. Bu sene Güvenlik Aracı'nın girmediği tek yarıştı Monaco'ya kadar. Bir de Valencia var, ilk yarışları ne kadar sıkıcı geçse de sokak yarışı, yani her an patlamaya hazır. Tekrar bakılınca aslında bizim yarışın ortalama bir pist olduğunu düşünebiliriz. 

Ama ciddi bir seyirci problemimiz olduğu belli. Evet belki cuma antremanları önemli değil ama sıralama turlarının performansı da ondan iyi değil maalesef. Ama asıl ölçüt olan yarışta bile sınıfta kalıyoruz. Ilk senelerde hem sponsorların bedavaya dağıttığı biletler hem de meraktan dolan tribünler son 2 senede pek aynı seviyede kalamadı. Burada iki faktör önemli. Birincisi biletlerin pahalılığı. Piknik yaparak yarış izlemek isteyenler bile 90 Yetale ödüyor, kralından izlemek istiyorsanız 700 kafa çıkmak lazım. Dememe gerek var mı, beleş bilet yoksa ben bile gitmiyorum. Ikinci sıkıntı aslında bir yanlış anlamadan dolayı. Yarışa gidince önünde olmadığın yerlerin adam gibi takip edilemeyeceği düşünülüyor. Bir 2006'da bir tek kez gittim yarışlara, o da çok güzel bir deneyimdi. Önümdeki ekrandan gayet güzel bir şekilde yarışın göremediğim kısımlarını takip etmiştim. 

Biraz da pistin "hiçliğin ortasında" olmasına rağmen akıllara zarar bir trafik olması. Sabancı Üniversitesi mezunu olarak Kurtköy'ün arka yollarını bilmeme rağmen sıkıntı çekmiştim. Bu konuda tam bir 2. Olimpiyat Stadı vakası. Bu tip şeylere aklımız çok ermiyor galiba. Neyse...

Biraz da yarışsal olarak bakalım piste. Massa'nın çok ciddi bir üstünlüğü var, 4 yarışın 3'ünü kazandı. Ilk yarışı ise o zamanların Mclaren pilotu Raikkonen kazanmıştı, yani Ferrari pilotları dışında burayı kazanan biri yok henüz. Önemli psikolojik bir avantaj bu. Monaco'da performansı ciddi bir şekilde artan Ferrari, sevdiği bir pistte yılın ilk galibiyeti için acayip bastıracaktır. Enteresan bir şekilde her takım çok iddialı açıklamalar yapıyor bu haftasonu için. Renault ciddi bir atılım yapacağını tekrarlıyor, çift katlı difüzörünü ilk kez yarıştıracak olan BMW Monaco kabusunu geride bırakmak istiyor, bir başka Monaco hüsranı Toyota da iddialı. Red Bull ve Italyan kardeşi de önemli aerodinamik yeniliklerle fark yaratmak istiyor. Brawn da sessiz sedasız geliyor ama onların iddiaları duruşlarında. 

Benim tahminim Ferrari ile Brawn'ın arasının çok daha az olacağı, hemen arkalarında da bir Renault-Red Bull çekişmesi. BMW de şapkadan tavşan, yarıştan puan çıkarabilir. Bu haftalık iddaa köşemiz de bu kadar. (Bir süredir iddaa'daki F1 hakkında yazmak istiyorum aklıma geldi).

Daha çok konuşulur bizim üzerimize de gün bitti napalım. Yolu sevgiden geçen herkesle elbet bir gün bu blogda buluşmak üzere....

1 Haziran 2009 Pazartesi

Wurz Salladı: Ya Tutarsa?

Seneye F1'de hangi takımların olacağı hangilerinin olmayacağı, pistteki aksiyondan daha çok konuşuluyor. Zaten pistte nolacağı belli, Brawn GP ve Button, Ferrari'nin 2004'te yaptığının bir benzeri yapacak belli ki (O sene Ferrari, 18 yarışın 14ünü dalga geçer gibi kazanmıştı). Bu konu sonranın konusu, fazla derinlere açılmayalım.

Toyota'dan kesinlikle Formula 1'de kalacaklarına dair açıklama geldi haftanın sonuna doğru. Iyi haber, sevindirici. Toyota'nın kaybı Formula 1'i zor durumda bırakabilirdi. Yine de hala FOTA takımlarının kesinlik kazanmayan durumu var. Ona şurada değinmiştik. 

Bugün ajanslara düşen haber ise biraz mizah tadında. 2007'de yarışları bırakan Alexander Wurz, seneye F1'de Superfund adında bir takım kurmaya niyetli. Arkasında da kendisi gibi Avusturyalı olan işadamı Christian Baha'nın şirketi Superfund tarafından finanse edilecek takım, gerekli personeli işe almak için FIA'dan onayın çıkmasını bekliyor. 

Her ne kadar bir takımın daha, ki Alex Wurz gibi tanıdık ve sevilen bir yüzün liderliğinde, F1'de olmak istemesi güzel olsa da bana biraz rüya gibi geldi bu deneme. Lola gibi geçmiş deneyimi olan bir aday, Prodrive gibi başında eski F1 takım patronlarından olan dünyanın en önemli motorspor atölyelerinden biri bir aday ve USF1 gibi çoktan işe adam almış ve önemli marketing aktiviteleri yapmış bir başka aday varken Superfund takımı istekten çok iyi niyet gibi duruyor. Ancak FOTA takımları başvurmaz ise onlara yer açılabilirmiş gibi geliyor. Ah be Wurz, sen gittin yerine Nakajima geldi. Yapılacak iş miydi seninki de?

Yine de bazen Vettel'e sıralamalarda hafif depo gerekmesi gibi doğru tahminlerim olsa da, ilk günlerinde Brawn GP'ye iyi bir orta sınıf takımı payesi biçmiştim. Tahminler tu kaka, ne olacağı belli olmaz, yazdıklarım kişisel görüş, sakın evde denemeyin. 

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Sürprizlerle Dolu Monaco

En başta 100 post indirmişiz, bu da 101. Okuyan seven herkese hayırlı uğurlu olsun, teşekkürler.

Gelelim asıl olaya. Tatilde ve bilgisayarsız olduğumdan sıralama turları hakkında yazamadım, onu da hemen buraya iliştireyim. En büyük sürpriz Ferrari oldu benim için, bu derece bir performans açıkçası hiç beklemiyordum. Neyse ki Christian Horner gibi havuza atılan kişi olmadım ama yazdıklarımın tersi çıktı. En azından bu noktada. Red Bull ise, tahminlerimize uygun olarak, Vettel'i pol pozisyon için hafif yolladı piste. Ama Kamikaze Nakajima, Vettel'in bütün planlarını cumartesiden rezil etti. Üstüne bir kötü çıkış, bir Ste Devote spini derken zaten bekleneni veremedi genç Alman. 

Aslında haftasonu, Q1 ile bomba gibi bir başlangıç yaptı. 2 Toyota, 2 BMW ve Hamilton'ın elendiği bir Q1 bir daha görür müyüz bilmiyorum. Ama kesinlikle Toro Rosso ve Force India'ya yaradı bu durum. Buemi, 11. cepten kalkmayı hakkederek aslında beni heyecanlandırmıştı. Ama Piquet'nin aracını kepçelemesiyle biten olay ile yarış dışı kaldı. Hayal kırıklığı. 

Gelelim öndeki mücadeleye. Sürprizlerin takımı Ferrari, 2 ve 5'ten start alacaktı ve Raikkonen'den çok agresif bir start bekliyordum açıkçası. Button'a karşı hem hafif bir ağırlık hem de KERS avantajı varken Ste Devote'de ciddi bir çekişme, belki de bir çarpışma, ardından bir zincirleme kaza, Güvenlik Aracı, hatta ikinci bir start bile bekliyordum. Ama Kimi o kadar kötü bir çıkış yaptı ki, Button'ı zorlamayı bırak daha da ağır ve KERSsiz Barrichello'ya bile geçildi. Aslında zaten o anda kazanmıştı yarışı Button. Barrichello, arkadakilerin temposunu ayarlarken Button bastı gitti ve bi daha da arkasına bakmadı. 

Bir sürpriz de genel anlamda oldu. Geniş ön kanatlar, yakın giden takımlar derken kazalar ve Güvenlik Aracı periyotları bekliyordum ama hiçbiri gerçekleşmedi. Yarış genel olarak Schumacher yıllarındaki pist üstü heyecandan çok pit stop stratejilerinin getirdiği heyecanların yaşandığı yarışlara benzedi. Massa, Webber ve Rosberg'in taktik savaşları özellikle görülmeye değerdi. Taktik dehası Ross Brawn'un Barrichello'yu Raikkonen'in önünde tutma çabası da ayrıca takdire şayandı. Sonuçta Ferrari, Brawn'ın arkasından ikinci takım olarak çıkmayı başardı Prenslikten. Acaba bu yukarıya taşınan performans kalıcı olabilecek mi Italyan takım için?

Bunun dışında not edilmesi gereken iki durum daha var aslında. Birincisi Fisichella, Bourdais'in hemen ardından 9. oldu. Force India, ikinci senesinde de Monaco'dan puan çıkarmaya çok yaklaşıp başarısız oldu. Hintliler, hala tarihlerinin ilk puanını bekliyorlar. Mallya, 2010 Hindistan GP'sini kazanma planını revize etmesi lazım sanki. 

Öbürü de Monaco GP'sini kazanmanın verdiği mutlulukla Button'ın aracını yanlış yere parketmesi. Ve sonra seremoni yapılacak yere kadar koşması. Eminim oraya aracıyla gitse bu kadar keyif alamazdı, herkesle yakın kontak içinde, atlaya zıplaya gitti. Bütün o atmosferi teneffüs etti. Bu arada katılacağı Londra Triathlon'una da antreman yapmış oldu.

Monaco ile ilgili daha yazılarımız olacaktır ama iki hafta sonra sıra bize geliyor. Türkiye GP'si kapıya dayandı. Aynı zamanda Serhan Acar'ın da müjdelediği gibi F1 Racing Türkiye tekrar yayın hayatına başlıyor. Magic is in the air!

12 Mayıs 2009 Salı

Massa vs Benzin-Gate


Ferrari bu sene belli ki çok sorunlu; yazmaya başladık, bir post doldu taştı, ikinciyi yazmak zorunda kaldık. Ama hala yeni sorunlar ortaya çıkıyor. 

Ispanya GP'sinin son turlarında yaşanan "benzin-gate", aslında incelenesi bir durum. Ferrari, şampiyon olduğu yıllarda bile dayanıklılık sorunları yaşamıştı. Ama hızıyla arayı kapıyor, yine başa güreşiyordu. Bu sene hız çok açıkça yok. Dayanıklılık yine yerlerde. KERS sistemini kullanan ender takımlardanlar ama performansa yardım etse de dayanıklılıktan götürüyor. Çift difüzör çözümü daha oturmuş değil. Bir de şimdi benzin sorunu eklendi. 

Sıralama turlarından Felipe Massa 4. olmuş ve küçük çaplı bir sürpriz yapmıştı. Bir de benzin yüklerinde önündekilerden daha ağır olduğu ortaya çıkınca tifosilerin mutluluğu artmıştı: Acaba kabus sonunda bitti mi? Brawn'lardan çok daha fazla tur atacaktı Brezilyalı ve eğer o zamana kadar onlara ayak uydurabilirse pitlerde geçebilirdi. Ama Brawn'lardan hemen sonra o da pite girince herkes şaşırdı. Yarıştan sonra anladık ki Ferrari'nin benzin harcaması, Brawn'ınkinden çok daha fazla. Yani daha fazla benzin yükü ve ağırlıkla aynı mesafede yolu yapabiliyorlar. İşte Ferrari'nin faka bastığı an. Çözülmesi gereken ciddi bir sorun daha. Bununla beraber, benzin aktarım ünitesi normal çalışmayınca Felipe Massa'ya benzin tasarrufu emri verildi. Yapmazsa son turda aracı duracaktı; düşünemiyorum, yaşanabilecek en utanç verici durum heralde. Bunun yaşanmaması için Massa, ayağını gazdan çekti. Önce Vettel'e, 2 tur sonra da 15 saniye gerideki Alonso'ya geçildi. Tıngır mıngır giderken neredeyse Heidfeld'e bile geçiliyordu. Yarıştan sonra açık açık söyledi: "Bu sene benim için bitmiştir!"

Benzin sorunu Monaco'da çok üstünde durulması gereken bir durum olmayacak. Ama aynı zamanda Prensliğin dar ve virajlı sokaklarında KERS avantajlarını da kullanamayacaklar (tünele girerkenki an hariç). Formsuz Kimi, demotive Massa ve yetenekleri kısıtlı teknik ekip ile Monaco'nun sorusu şu olacak: Ne kadar daha kötü olabilir?

Hoşgeldin Sezon-u Avrupa

Ispanya GP'si, baş aşağı giden 2009 sezonunun en beklenen yarışıydı. Bütün büyük takımlar, yaşadıkları hayal kırıklıklarını bertaraf etmek için viagralarını almış gelmişlerdi. Sonuç: Brawn GP yine arayı açtı. Bu öküz gibi spoiler'dan sonra hikayenin başı ile sonunu birleştirelim. 

Sıralama turlarından sonra Brawn'lar 1-3 olarak güçlerinden birşey kaybetmediklerini, Red Bull'lar da 2-5 olarak geriye düşmediklerini gösterdiler. Peki ama P4? Oradaki isim sürprizdi; sonunda aşama kaydedip kendine geldiğine inanılan Ferrari'siyle Massa. Hem de diğerlerinden daha ağır bir benzin yükü ile. Kırmızılar bu sefer de Raikkonen'i Q1'de kaybetti ama napalım, alışıyoruz yavaştan. 1 sene oldu zaten Kimi yarış kazanmayalı. 

Barrichello, startla liderliğe oturdu. Massa da Vettel'i geçti, aslında burada da Vettel'in kazanma şansı bitti. Bütün yarış boyunca KERSli Massa'yı geçemedi, ta ki... Orası sonra. Bu sırada Trulli, Toro Rosso'ların ikisi birden ve Sutil, zincirleme bir kaza ile aradan çıktı. Hamilton da götü zor kurtardı arada, onu da alıyorlardı. 

Brawn, Ferrari yıllarında yaptığını Brawn'da yapmaya devam etti. Iki pilotu farklı strateji ile yarıştırdı ve yine Ferrari'deki gibi Rubens geride kaldı stratejisi yüzünden. Ben olsam patronuma fena küserdim, makus talihimin yaratıcısı sensin diye veryansın ederdim. Yine de Brawn, Ispanya'yı da duble ile kapamış oldu. Button 5 yarışın 4ünü kazandı. Red Bull'lar da 3-4 oldu, yani güçlerinden bir şey kaybetmedikleri açık. 

BMW Sauber'deki gelişme de gözle görülür (7-11) ama herkesin birleştiği asıl nokta, tempodaki en büyük artışın Ferrari'den geldiği. Peki en gelişmiş aracıyla naptı Italyanlar? Rezil oldu desek yeridir. Gözükmeyecek kadar geriden başlayan Kimi, bir ara hidrolik sorunuyla da yolda kaldı. Bir silik yarış daha. Massa'nın başına gelenler ise tam bir drama. 4. idi yarışın baya sonlarına kadar, ama canlı yayında telsiz üstünden bomba haberler geldi Massa'ya. "Felipe, yarışın sonuna kadar benzinin kalması için ekonomi yapman lazım", "Arka kanadımda Vettel varken nasıl yapayım, zaten elimden geleni yapıyorum...." Ilk defa bir radyo konuşmasının yarısında canlı yayından kaldırıldığını gördüm. Muhtemelen okkalı bir küfür salladı. Sonra da Vettel'e yol verdi. Neyse ki 5 tur kalmıştı ve arkasındaki Alonso 13 saniye gerideydi. Ama o kadar yavaşlaması gerekti ki Alonso'ya da geçildi, hatta Heidfeld'e bile geçilmek üzereydi dama bayrak sırasında. Hatırlatmakta fayda var; Massa'nın bu seneki ilk puanları. 5 yarış geçti. Brezilyalı yarıştan sonra manidar açıklamalar da yaptı: "Bu sene benim ve takımım için bitmiştir". Domenicali'nin verdiği aciz cevaplar da durumun vehametini gösteriyor.

Hamilton da Button'dan tur yiyerek 9. oldu ve puan alamadı. Heikki de yarış dışı kalmıştı. Anlaşılan büyük takımlara viagra yaramamış, hala aksiyon yarıda kalıyor. 

2 hafta sonra Monaco var, yatların hatunların yavaş virajların yarışı. Burada muhtemelen büyük takımların sıkıntıları daha bir göz önünde olacak. Brawn bu yarışı da alıp götürebilir. Ama belli mi olur, bir Panis daha çıkar (mesela Sutil, mesela Buemi) yarışı alır götürür... 24 Mayıs. Sonrasında da Türkiye GP'si. 

Yazı keyifsiz oldu ama yarış da keyifli değildi napalım, kusura bakmayın. 

18 Nisan 2009 Cumartesi

Çin Işi

Itiraf ediyorum, sabah sıralama turlarına uyanmadım ey ahali, tü kakayım ama napalım. Uyudum. Ama size öyle güzel Çin GP'si izlenimleriyle geliyorum ki... Sıkı durun.

Şimdi biliyorsunuz, çift katlı diffuser'lar haftaiçi FIA'dan onayı aldı. Mclaren ve Renault da hemen araçlarına monte çalışmalarına başladılar. Tabi ki bu sistemi tam anlamıyla çalıştırmak zaman ve para istiyor ama onların en azından "şuraya bir kat daha parça takalım şimdilik, hayırlısı" diyerek Türk işi hallettiler olayı kotarmaları takdire şayan. Mclaren'de gözle görülür bir yükseliş var, Hamilton 9. oldu sıralama turlarında. Bu sezon zaten genel olarak iyi gözüken Renault, Alonso ile 2. liği kaptı bu arada. Bu senenin bir başka yıldızı, Red Bull, ise cumartesi sabahının flaş ekibi oldu. Vettel pole'da, Webber 3. Brawn'lar ise 4-5. 

Haftasonunun aslında bir başka yıldızı Flavio Briatore. Renault takım direktörü (ve ünlü playboy), bomba açıklamalarla gündemi şenlendirdi. Ilk önce bu seneki şampiyonanın bir "neredeyse emekli edilmiş" bir pilot (Barrichello) ile "iyi ama yavaş" pilot (Button) arasında olacağını söyledi. Tabi bu sevgi sözcüklerine Brawn kampından da aynı sevgiyle karşılık geldi. Bununla yetinmeyen Briatore, Honda'nın geçen sene elde ettiği televizyon gelirlerinin Brawn'a verilmemesi ve diğer takımlara paylaştırılması için kampanya başlattı. Enteresan adam bu Briatore. Neyse en azından sıralama turlarında Alonso, mevzu bahis pilotları geçti de laflarını yememiş oldu. 

Bir başka değişiklik ise KERS sistemleri ile yaşanıyor. Şu ana kadar performansı arttırdığı konusunda takımlar hemfikirdi, uzun start-finiş düzlüğü ile Çin GP'sinin özellikle startında baya fark yapacağı da söylenenler arasındaydı. Ama hafta başında Ferrari, dayanıklılık sorunu olan sistemi ilk defa kullanmayacağını açıkladı. Massa, aracının KERSsiz daha da bir yavaşladığını ve işlerinin şansa kaldığını belirtti; Italyan'lardan gelen sinyaller kısaca berbat. Bu sırada Kubica, ilk defa deniyordu sistemi ama onun da kullanmayacağı açıklandı. Hemen ardından, sezon başından beri sistemi kullanan Renault da kullanmayacağını açıkladı. Yani sadece Mclaren'ler ve Heidfeld bu sistemi kullanıyor şu anda. 

KERS'in Çin'de kullanılmamasının akla yatan en büyük sebebi lastikler. Bridgestone, medium ve super soft lastikleri getirdi ve bu lastiklerin çok çabuk eriyeceği ve tutunmanın sıfırlanacağını belirtiyor pilotlar haftabaşından beri. Hatta Vettel bir adım ileri gidip "neyse ki kask takıyorum da fırlayan lastik parçaları suratıma çarpmıyor" dedi. KERS'in ağırlığından dolayı lastikleri daha da zorlayacağı tahmin ediliyor. Ama KERS kullanan üç pilotun startta yapacakları enteresan olabilir. 

Kısacası 3. yarışa gelmiş olmamıza rağmen Formula 1 ekipleri bu seneki kurallara tam alışabilmiş, ne yapacağını bulabilmiş değil. Hemen her takımda bir kriz masası, bir takım içi değişiklikler. Yani yarın sabah 10'daki Çin GP'si baya Allah Kerim olacak sanki. 

16 Nisan 2009 Perşembe

Evde Kalanlar

Bu haftasonu koşulacak Çin GP'sinden önce, pist dışı olaylar Formula 1 gündemini domine etti. Bunların en önemli ikisi diffuser mahkemesi ve Mclaren'in yalan davası. Bu iki legal oturum, 3 önemli kişinin yarışları evlerinden izlemesi demek. 

Birincisi Adrian Newey: Red Bull'un aerodinamik dehası, onaylanan difüzör tasarımını kendi araçlarına adapte etmek için hemen fabrikaya uçtu ve çalışmalara başladı. Aslında şaşılmaması gereken bu gelişme, diğer takımlar için bu diffuser olayının ne kadar ciddi olduğunu göstermek adına burada. Renault, bu haftasonu bile yeni bir tasarımla yarışabileceğinin sinyallerini veriyor ama her takım için aynı kolaylıkta değil bu adaptasyon. Aracını yenileme yarışını kim kazanacak görecez.

Ikinci evde kalacak kişi Ferrari Takım Menajeri Luca Baldiserri. Şampiyonada puan alamayan 2 takımdan biri olan Ferrari'de kriz masaları kuruldu, kırmızı alarm verildi. Bunun ilk göstergesi de yukarıdaki görev değişikliği. Maranello'da Aldo Costa ile beraber aracın gelişmesinin hızlanması için gece-gündüz çalışacak Baldiserri. Bununla beraber, kriz masasından çıkan ikinci karar da KERS sisteminin bir süreliğine askıya alınması. Her ne kadar bir performans artısı getirse de Ferrari'de bazı dayanıklık sorunları yaratıyor bu ünite. Hafta başında Çin'de KERS fark yapacak diyen takım, puansız bir yarışa daha tahammülü olmadığı için Avrupa sezonuna kadar sistemi askıya aldı. BMW'den Kubica ise boyu ve kilosuna rağmen ilk defa KERS denemeleri yapacak. 

Üçüncü ve son kişi ise çok manidar: Ron Dennis. Mclaren'in yıllardır patronu olan Dennis, bu seneki aracın tanıtıldığı gün görevlerini Martin Whitmarsh'a bıraktığını açıklamıştı. Minimal görev ile arka planda olacaktı. Bugün yaptığı açıklamalarla beraber takım ile tamamen ilişiğini kesmiş durumda. Kendisi yalanlasa da bunun Avustralya GP'sinden sonra yaşanan "Yalan-Gate" ile ilgisi olduğu düşünülüyor. Hakikaten ortada ciddi bir yalan skandalı var ve bu konuda belli ki Mclaren'in başı daha ağrıyacak. Onların davası ise ay sonunda.

15 Nisan 2009 Çarşamba

FIA Temyiz Mahkemesinin Karari


Dun 38 kisinin onunde saatlerce suren tartismalar sonunda Paris'teki FIA Temyiz Mahkemesi diffuser sorununa son noktayi koydu: Brawn, Williams ve Toyota'nin diffuser'lari legal ve kullanmaya devam edilebilir. 

Henuz genis capli bir aciklama gelmedi, sadece karar aciklandi. Yine de buradan bir cok sey cikarilabilir. Simdi geride kalan 7 takim, bu veya buna benzer bir diffuser tasarimi yapip ayni seviyeye cikmaya calisacak. Ross Brawn, bu konuda enteresan aciklamalar yapti dun. Dedi ki bazi takimlar bu dizayni cabucak adapte edebilecekken bazilari icin cok ciddi bir is olacak. Anladigim kadarinca Renault, bunu hemen adapte edebilir; hatta bu haftasonu Cin GP'sinde yaristirabilir. Yine de asil sikinti sezon ici testlerinin artik yasaklanmasinda. Yani bahsi gecen diffuser 3'lusu haric her takim bunu ancak yaris haftasonlarinda cuma antremanlarinda ya da izin verilen duzluk testlerinde deneyebilir. 

Diffuser avantaji bir sure sonra esitlenince o zaman Brawn GP'nin gercek hizi da ortaya cikacaktir,  bu kadar rahat yarislari goturemeyeceklerdir. Yapmalari gereken simdiden olabildigince arayi acip sonra daha rahat olmaya calismak olacaktir. Keza Toyota da  ilk galibiyetini almak istiyorsa elini cabuk tutmali, gun gectikce hedeflerini gerceklestirmek daha zor olabilir. Bir diger gercek de bu 3 takimin hizli bir sekilde KERS sistemlerini kullanilabilir hale getirmesi lazim. Hem KERS hem de siradisi diffuser tasarimi kullanan bir takim yok ama bunu ilk gerceklestiren takimin onemli bir avantaji olacagi kesin.

Eminim Cin'den bol bol aciklama gelecektir takimlar haftasonu yarisa hazirlanirken, buradan aynen okuyabilirsiniz. 

PS: Bir de bibliyografi ekleyelim okumak isteyenler icin. Resmi sitedeki haberi verdik yukarida, Ajansspor zamanin gercek tarafina gecti ve haberi buradan verdi, bir de bloglarda Formula 1 icin omuz omuza yazdigimiz Mustafa Taha var, onun haberi de burada. Son olarak da PlanetF1'dan gelsin, buyrun

14 Nisan 2009 Salı

Diffuse Me Baby!

Oh haftasonu macimiza gitmisiz, kavgamizi izlemisiz, kufurler havada ucusmus... Kendimi kus kadar hafif hissediyorum, Allah nazardan saklasin. Artik gunluk halimize donebiliriz. Benden once Mustafa Taha bahsetmis, yarin Formula 1'in yakin gelecegi sekillenecek Paris'te. 

Yakindan takip etmeyenler belki soruyorlardir, bu Jenson Button ne zaman adam oldu da arka arkaya yaris kazanmaya basladi diye. Cevabi vermistik zamaninda, Brawn GP oyle bir diffuser tasarladi ki tur basina 1 saniyeye yakin fark atiyor rakiplerine. Toyota ve Williams da ayni diffuser'i kullaniyor. Haset duymus diger takimlar da buna itiraz ettiler haliyle, FIA Temyiz Mahkemesi yarin. 

Iki senaryoya da bakalim hafiften. Once Brawn-Williams-Toyota diffuser'larinin onaylandigini dusunelim. O zaman iste diger butun takimlari saracak bir ates, yandim Allah diye onlar da bu tip bir dizayna girisecekler. Ama bu oyle siradan bir metal parcasi olmadigi icin bir 40 firin ekmek yemeleri lazim. Zira bu diffuser'i kendi araclarina eklemeleri demek aracin arka yarisini bastan tasarlamak demek. Bu da aylar demek. Mantikli olan (bence en azindan), diger takimlarin zaten cok mesakatli ve masrafli olan aerodinamik tasarimi tekrar yapmalari yerine KERS gibi daha ucu acik ve gelismeye musait taraflara egilmesi, diffuser tasarimi yenilmeyi de bir sonraki senenin aracina birakmalari. Zaten bu tasarim, bu seneye yetisene kadar is isten gecmis ve yukaridaki 3 takim sampiyonalari goturmus olacak.

Gelelim ikinci senaryoya, yani diffuser tasarimlarinin reddedildigi senaryoya. Bir kere ilk iki yaristaki siralamalar bastan asagi degisecek. Brawn, Toyota ve Williams'lar yarislardan ihrac edilmis olacaklar ve yeni siralamalar soyle olacak:

Avustralya:
1- Alonso, 2- Buemi, 3- Bourdais, 4- Adrian Sutil, 5- Nick Heidfeld, 6- Fisichella, 7- Mark Webber, 8- Sebastian Vettel (Ferrari'nin hala puan alamadigina dikkat cekerim)

Malezya:
1- Nick Heidfeld, 2- Mark Webber, 3- Lewis Hamilton, 4- Felipe Massa, 5- Sebastian Bourdais, 6- Alonso, 7- Nelsinho, 8- Raikkonen

Puan durumunda lider 13 puanli Alonso, arkasindan 10 puanli Webber geliyor olacak. Enteresan olacak kisaca. Ferrari muhtemelen bir gaza gelip birseyler yapmak isteyecek. Force India 8 puan birden almis olacak, Toro Rosso Avustralya'da iki pilotla podyuma cikmis bulunacak. Formula 1 dunyasi tepetaklak olacak heralde. Peki bir soru daha: Brawn, Toyota ve Williams ne ara yeni diffuser dizayn edecek de yarisacak?

Yarin cok onemli bir soru cevap buluyor ama belki cok daha fazla soru ortaya cikacak yine. Haftasonu Cin GP'si var, ona da sonra deginiriz.

29 Mart 2009 Pazar

Uzakta Bir Yarış Var Orada

Aylardır bu heyecanı bekledik, sabahın köründe TV başına kurulduk ve 2-3 tur sonra TRT 1 şifreye geçti!! Hem bu konu üzerine, hem de Serhan Acar feat. Okay Karacan konusuna bambaşka bi postta değinicem, özel ilgiyi hakkediyor. Yine de oy vermeden önce kısaca bir yarış raporu geçelim...

Yukarıda bahsettiğim sebeplerden yarışın çoğunu izleyemesek de Jenson Button ve Rubens Barrichello'nun yepyeni takıma bir duble getirmesi inanılmaz. Tabi bunun kesinleşmesi için diffuser'larının FIA Temyiz Mahkemesinden onaylanması lazım ama yine de inanılmaz. Vettel ile Kubica'nın bitime 3 tur kala 2.lik için savaşırken yarış dışı kalması da pek sık gördüğümüz şeyler değil, ve kesinlikle Rubens'e çok da yardım etti. An itibari ile Brawn GP, geçen sene Honda'nın topladığı bütün puanları ilk yarışta geçiverdi. Honda'dakiler kafalarını ne kadar taşlara vursa iyidir, tam kazanma sırası onlara gelince spordan çekildiler. Ross Brawn'ı ise ne kadar tebrik etsek azdır.

Hamilton ve Alonso'nun dipten yükselmeleri kadar Ferrari'lerin ikisinin de yarış dışı kalması dikkat çekti. Geçen seneki iki motor arızası mı daha utanç verici, motor arızası olmadan iki arabanın birden yarışı tamamlayaması mı bilmiyorum ama Ferrari (görebildiğim kadarınca) bir orta sınıf takım görüntüsü çizdi. 

Adrian Newey, belli ki Red Bull'da iyi işler çıkarıyor ve işe yarar bir araba yaratmış. Mark Webber, ilk virajda çarpılmasaydı muhtemelen iyi bir yerlerde bitirirdi. Seb Vettel de neredeyse 2. veya 3. bitiriyordu, Kubica'ya çarpmasa (anlaşıldığı üzere bence orada hata Kubica'ya yer bırakmayan ve açıkça ondan yavaş olan Vettel'de). Kubica ise böylece üstüste ikinci sene de Avustralya'dan başkalarının haksız yere ona çarpması yüzünden puansız ayrılıyor. 

Birazdan oy vermeye gidicem, sonra da internetim olmadığından yazamam ama haftaiçinde bu yarış ile ilgili bol bol analizlerle (TRT ile ilgili de yazıcam, sözüm söz gurban) gelicem. Hepinize iyi demokrasiler şimdilik...

27 Mart 2009 Cuma

Cuma Antreman Turlari Raporu


Sezon oncesinde o kadar cok sey oldu ki aslinda yarislari birakip butun sezon bile bunlari konusabiliriz. Ama yine de takimlarin Melbourne'e gelmesiyle aksiyona devam denildi. Bir suredir beklenen oldu ve diger takimlar Williams, Toyota ve Brawn'in diffuser'larina itiraz ettiler. Gorunuse gore mevzu bahis takimlar, kurallari degisik bir sekilde yorumlayip diffuser'larini diger takimlardan daha yuksek yapmanin yolunu bulmuslar. Aracin altindan gelen havayi arka tarafta duzenleyen bu parcanin degisik yorumu, bu 3 takima tur basina yarim saniye gibi cok ciddi bir fark getiriyor. 

Tabi ki diger takimlar da enayi yerine konmaktansa direkt itiraz ettiler yaris hakemlerine. Prosedure gore ilk once yaris komiserleri araclari inceledi, tamamdir dedi. Sonra takimlar itiraz ettiler ve 6 saat suren tartismalardan sonra hakemler yine bu dizaynin legal olduguna karar verdiler. Su andaki prosedurde, itiraz eden takimlar bunu FIA'nin temyiz mahkemesine goturuyorlar, nihai karar oradan verilecek. Bunun Turkcesi de su; bu haftasonundaki Avustralya ve bir dahaki hafta kosulacak Malezya GP'lerinin sonuclari ancak Malezya GP'sinden bir hafta sonra temyiz mahkemesinin kararindan sonra kesinlesecek. Buyrun burdan yakin!

Simdi ben antreman turlarini anlatacakken niye bunlari anlattim di mi? Cevap su; diffuser'i degisik yorumlayan takimlar, antreman turlarini sildiler supurduler de o yuzden. Nico Rosberg, Williams ile kaymagi yedi. Hemen arkasinda Toyota ve Brawn'lar vardi. Hatta iki seansta bunlarin arasina karisabilen tek eski diffuser'li Red Bull'dan Mark Webber. Buyuk takimlar ise yerlerde. Ferrari, BMW, McLaren ve Renault, zaman listelerinin dibindeler. Hatta bir noktaya daha deginelim, bu takimlar KERS sistemlerini kullaniyorlar (Kubica haric). 

Bu sezon cok mu enteresan gececek ne...

F1'de Bu Haftasonu


Nedense bu aralar blog yazacak konu var ama tam yazmaya baslayacagim, useniyorum, hayirdir insallah. Neyse, futblogcu arkadaslar hep haftasonlari oynanayacak maclarin programini yapip koyuyorlar. Eh ayni seyi tekrarlamak yerine biz de Formula 1'in TV programini koyalim. 

Yayinlar, bu sezon dahil olmak uzere 3 sezon boyunca TRT'den yayinlanacak. Buradan Gol Atan Kaleye ekibinden Mustafa Taha'ya tesekkurlerimi iletirim, ben kek kek CNN Turk'u acacaktim neredeyse. Serhan Acar ve Okay Karacan duetine ise yazinin ilerleyen kisimlarinda deginicem.

Programa gelelim:

  • Cuma gunu antreman turlari zaten oldu bitti, gun icinde onlar hakkinda da yazicam. 
  • Cumartesi antreman turlari TSI 05.00'da ve TRT yayinlamiyor. Siralama turlari sabah 8'de, canli yayini 15 dakika oncesinden basliyor.
  • Pazar gunu yaris 9'da, TRT'nin mesaisi 8.30'dan itibaren. Anladigim kadarinca herhangi bir tekrari olmayacak gun icinde, o yuzden Ispanya-Turkiye macini bir NBA macina, onu da Avustralya GP'sine baglarsaniz iyi edersiniz. 

Gelelim isin yayin kismina. Serhan Acar feat. Okay Karacan, cok iyi bir secim gercekten. Serhan Acar zaten bu isin icinden geliyor, CNN Turk'te yarislari gayet guzel sunuyordu. Yine de yurtdisindaki yayinlara bakinca birden fazla sunucu ile beraber, heyecanli gecmeyen yarislarda da seyircinin ilgisi ust seviyede tutulabiliyordu. Serhan Acar ise cok dogal olarak bayik yarislarda bu konuda sikinti cekiyordu, tek basina kalmasindan dolayi. Mesela Amerika'da F1'i yayinlayan Speed TV'de 4 kisi var. Bazen tamamen geyige donebiliyor muhabbetler oyle olunca, o ayri. Neyse Serhan Acar'in yanina Okay Karacan gibi bu isten iyi anlayan ve sunucu olarak da cok begendigim, isini hakkiyla yapan birinin gelmesi bu seneden itibaren bu isten cok daha fazla zevk alacagimizi gosteriyor. TRT'ye seciminden dolayi bravo!

18 Mart 2009 Çarşamba

Gec Olsun Guc Olmasin -2


Bu sefer gec oldu gibi gozukse de tam olarak olmadi. Formula 1 hakkinda yazacaktim, yerel secimlerle ayni gun baslayacak sezon oncesi cok enteresan ve heyecan verici gelismeler yasaniyor. Daha once burada da bahsettigim gibi Ross Brawn ve -artik resmi olarak ismi- Brawn GP, butun beklentileri asti ve hizla geliyor. Force India'yi gececekleri, Toro Rosso kadar bir performans bekledigimi yazmistim. Belki tam bir karara varmak icin hala erken ama kesinlikle bu citayi asacaklari belli. Zira su ana kadar katildiklari neredeyse butun test seanslarinin en hizlilari idiler ve grid'in butun sampiyonlukta iddiali takimlari dahil sasirip kalmis durumdalar. Sirasiyla Alonso, Massa, ITV sunucu James Allen, bahis sirketleri, Robert Kubica ve Ferrari takimi patronu Domenicali, Brawn GP'nin hizina yetisemediklerini itiraf ettiler. Herkes o kadar rahat ve acik bir sekilde ifade ediyor ki, aklima bunun Brawn GP'nin sponsor bulmasi icin oynanan bir oyun oldugu gelmedi degil. Ne yani sonunda Jenson Button sampiyon mu olacak? Hazir McLaren, sezon oncesinde yoklari oynarken Ingiliz medyasi da bu sene hangi takimi gazlayacagini bulmus oldu. 

Tabi isin bir de gorulmeyen tarafi var. Her ne kadar batmak uzere olan bir takim son anda geri dondu havasi olsa da unutmamak lazim ki aslinda Honda, buyuk kural degisikliklerinin olacagi 2009 sezonu aracini 2007'den beri hazirliyordu. Yani ustteki camuru temizledik mi altindan buyuk bir altyapi ve kaynak cikiyor. 

Formula 1 dunyasinda bir buyuk degisiklik daha oldu dun. FIA'nin dun aldigi karar ile birlikte toplanan puanlardan bagimsiz olarak bir sezon icinde en fazla birincilik alan surucu sampiyon olacak. Yani gecen sene Hamilton degil Massa olurdu sampiyon, bu kurallar isiginda. Bir yandan da zamaninda Schumacher'in basina geldigi gibi zar zor yaris tamamlamak ama tamamlayinca birinci olmak durumu artik bir endise olmaktan cikiyor. Bu kural degisikliginin Markalar Sampiyonasina bir etkisi olmayacak diye de bitirelim. 

Avustralya GP'sinin ilk viraji yaklasirken kalp atislari daha da hizlaniyor. Ates seni cagiriyor!

Not: www.f1.com kiskanmis, onlar da Brawn hakkinda bir yazi yazmislar bugun. Napalim, severiz kendilerini yine de, linkleyelim.

9 Mart 2009 Pazartesi

"Brawn"sal Güçler


Honda'nın sezon sonunda ayrılması öyle bir etki yaratmıştı ki Formula 1 dünyasında, herkes şapkasını önüne koyup nasıl bütçelerde kesinti yapabiliriz diye düşünmeye başladı. Formula One Teams Association (FOTA), çok ciddi değişiklikler için FIA ile pazarlık yapıyor. Ama daha önce burada yazdığımızda akıbeti belli olmayan Honda'nın kaderi sonunda belli oldu. Ross Brawn ve Nick Fry takımı satın aldılar, yani cevabı gökte ararken yerde buldular. Onlar bundan böyle Brawn GP.

Henüz sponsorsuz renkleri beyaz, yeşil ve siyah. Mercedez-Benz motorları kullanacaklar. Bir yandan da takımın akıbeti belli olmasa da kış boyunca yeni aracın geliştirilmesine devam edildiği haberleri var, bu onların işlerini ne kadar kolaylaştırır bilinmez ama meyvelerini topluyor gibiler. Bugün itibari ile 10 takımın birden katıldığı, sezon başlangıcından önceki son testte ilk defa pite çıkan ve akranlarıyla boy ölçüşen takım, 4.lük gibi son derece beklenmedik başarıda bir iş çıkarmış. Test sezonunda kimin ne olduğu tam belli olmaz denir, yarışları görelim derler. Yarışlar başlar, Avustralya, Bahreyn, Malezya derken bu sefer de "Avrupa Sezonu" beklenir kimin ne olduğunu görmek için. Yani geride olanların, hayal kırıklıklarının hep bir sebebi vardır. Brawn GP, bunların arkasına sığınmadan çok güzel bir iş çıkarmış. 

Ross Brawn, zaten Ferrari yıllarında Michael Schumacher/Ferrari hanedanın en önemli taşlarından biriydi. Kendi adı altındaki takımda da çok iyi işler çıkaracağını düşünüyorum. Jenson Button'ın bu takımda olacağı kesindi; Bruno Senna gibi hem kanında Formula 1 olan hem de gelecek vaad eden bir genci seçmeyip yerine artık yolun sonuna yaklaşan Rubens Barrichello ile devam etmesi şu an için mantıklı gözükmese de aslında doğru bir seçim bence. Bir takım yeni kurulmuş ve sezonun başlamasına 20 gün kala ilk testini yapıyorsa, eldeki tecrübenin maksimuma çıkarılması çok önemlidir. Yani bir rookie'ye teknik feedback'in nasıl verileceğini öğretmek, takımın yapacaklarının listesinde olmamalı şu anda. 

Kafama takılan bir soru, Brawn'ın yıllarca beraber çalıştığı Ferrari'den değil de Mercedes'ten motor temin etmesi. Ferrari, Force India ile olan motor paylaşımını bitirmişken Brawn'a yardım elini uzatabilirdi. Kapılar ardında neler oluyor acaba?

Bu blogda Force India'nın grid'in dibine demir atmasına oluşabilecek tek engelin Honda'nın geri dönmesi demiştik. Bu kehanetin ne kadar tutacağını göreceğiz ama elimizdeki tek veri olan bugünkü Barcelona testini baz alırsak Brawn GP, orta sıraları zorlayabilecek bir görüntü sergiliyor; Force India'dan çok Toro Rosso seviyesindeler sanki. Yine de kendileri ile aynı motoru kullanan Hintlileri geçseler bile yetecek bir başarı bu sene için...

Sezonun başlamasına 20 gün kalması içimi kımıl kımıl ediyor şimdiden, Turkcell Süper Lig kadar heyecanlı...