Gelelim asıl olaya. Tatilde ve bilgisayarsız olduğumdan sıralama turları hakkında yazamadım, onu da hemen buraya iliştireyim. En büyük sürpriz Ferrari oldu benim için, bu derece bir performans açıkçası hiç beklemiyordum. Neyse ki Christian Horner gibi havuza atılan kişi olmadım ama yazdıklarımın tersi çıktı. En azından bu noktada. Red Bull ise, tahminlerimize uygun olarak, Vettel'i pol pozisyon için hafif yolladı piste. Ama Kamikaze Nakajima, Vettel'in bütün planlarını cumartesiden rezil etti. Üstüne bir kötü çıkış, bir Ste Devote spini derken zaten bekleneni veremedi genç Alman.
Aslında haftasonu, Q1 ile bomba gibi bir başlangıç yaptı. 2 Toyota, 2 BMW ve Hamilton'ın elendiği bir Q1 bir daha görür müyüz bilmiyorum. Ama kesinlikle Toro Rosso ve Force India'ya yaradı bu durum. Buemi, 11. cepten kalkmayı hakkederek aslında beni heyecanlandırmıştı. Ama Piquet'nin aracını kepçelemesiyle biten olay ile yarış dışı kaldı. Hayal kırıklığı.
Gelelim öndeki mücadeleye. Sürprizlerin takımı Ferrari, 2 ve 5'ten start alacaktı ve Raikkonen'den çok agresif bir start bekliyordum açıkçası. Button'a karşı hem hafif bir ağırlık hem de KERS avantajı varken Ste Devote'de ciddi bir çekişme, belki de bir çarpışma, ardından bir zincirleme kaza, Güvenlik Aracı, hatta ikinci bir start bile bekliyordum. Ama Kimi o kadar kötü bir çıkış yaptı ki, Button'ı zorlamayı bırak daha da ağır ve KERSsiz Barrichello'ya bile geçildi. Aslında zaten o anda kazanmıştı yarışı Button. Barrichello, arkadakilerin temposunu ayarlarken Button bastı gitti ve bi daha da arkasına bakmadı.
Bir sürpriz de genel anlamda oldu. Geniş ön kanatlar, yakın giden takımlar derken kazalar ve Güvenlik Aracı periyotları bekliyordum ama hiçbiri gerçekleşmedi. Yarış genel olarak Schumacher yıllarındaki pist üstü heyecandan çok pit stop stratejilerinin getirdiği heyecanların yaşandığı yarışlara benzedi. Massa, Webber ve Rosberg'in taktik savaşları özellikle görülmeye değerdi. Taktik dehası Ross Brawn'un Barrichello'yu Raikkonen'in önünde tutma çabası da ayrıca takdire şayandı. Sonuçta Ferrari, Brawn'ın arkasından ikinci takım olarak çıkmayı başardı Prenslikten. Acaba bu yukarıya taşınan performans kalıcı olabilecek mi Italyan takım için?
Bunun dışında not edilmesi gereken iki durum daha var aslında. Birincisi Fisichella, Bourdais'in hemen ardından 9. oldu. Force India, ikinci senesinde de Monaco'dan puan çıkarmaya çok yaklaşıp başarısız oldu. Hintliler, hala tarihlerinin ilk puanını bekliyorlar. Mallya, 2010 Hindistan GP'sini kazanma planını revize etmesi lazım sanki.
Öbürü de Monaco GP'sini kazanmanın verdiği mutlulukla Button'ın aracını yanlış yere parketmesi. Ve sonra seremoni yapılacak yere kadar koşması. Eminim oraya aracıyla gitse bu kadar keyif alamazdı, herkesle yakın kontak içinde, atlaya zıplaya gitti. Bütün o atmosferi teneffüs etti. Bu arada katılacağı Londra Triathlon'una da antreman yapmış oldu.
Monaco ile ilgili daha yazılarımız olacaktır ama iki hafta sonra sıra bize geliyor. Türkiye GP'si kapıya dayandı. Aynı zamanda Serhan Acar'ın da müjdelediği gibi F1 Racing Türkiye tekrar yayın hayatına başlıyor. Magic is in the air!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder