çin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2009 Perşembe

Pist Pist Politika Politika

Yukarıdaki resim Mustafa Taha'nın yollamış olduğu potansiyel Roma GP'sinin Hermann Tilke tarafından çizilen tasarımı. Kendisiyle F1 pistleri hakkında yaptığımız keyifli sohbetten sonra gazımı alamayıp buraya da bişiler çiziktireyim dedim. Yukarıya o kadar resmini koymuşum bir Roma GP'sinin olasılıklarından başlayayım.

Güzel şehir, herkes gitmek ister, eminim yarışçılar da yarışmak ister. Güzel olmasına güzel ama biraz da olaya Formula 1'in pist politikalarına göre bakalım. Italya'da Monza yarışı var. Çoğu Avrupa ülkesi ikinci yarışını isterken burada bir pist daha yapılması ve kullanılma olasılığı son derece düşük. Özellikle de geçen sene takvime giren Valencia sokak yarışının başarısızlığından sonra aynısından bir tane daha zor olur. Evet pist güzele benziyor, şehir de Valencia'dan daha güzel ama yine de çok realistik gelmedi bana. Bunun yanında Kuzey Amerika'da yarış yok; ki bu coğrafya araba üreticileri için en büyük pazar. Yakında oradan bir yarışın daha takvime girmesi kuvvetle muhtemel. 

Bunun dışında eklenen ve eklenecek olan pistlere bakalım. 1999 yılında, 16 yarışın 9'u Avrupa'daymış. Bu rakam 2009 itibariyle 17'de 7. Yani çok açık bir şekilde Avrupa dışına açılma politikası var. Bu 10 sene zarfında eklenen pistler ise: Malezya, Çin, Amerika (ki şu an takvimde değil), Türkiye, Abu Dhabi, Bahreyn, Singapur ve Valencia (Tek yeni Avrupa yarışı).

Bu sene Abu Dhabi girdi yarış takvimine, senenin son yarışı olacak. Aslında Brezilya'ya ve oradaki efsane yarışlara alışmış biri olarak Brezilya'nın son yarış olmasını istiyorum ama napalım. Bundan önce de Avustralya Adeleide son yarıştı, sonra Melbourne ilk yarış oldu, daha tadım oldu. Değişikliğe alışacağız heralde. Abu Dhabi'nin dışında seneye Rusya ve Hindistan da takvime giriyor. Yani zaten takımların çok zor kabul ettiği 18 yarışlık takvim, 20 yarışa çıkıyor. Hatta Avrupa dışından takvime girmek isteyen o kadar çok yer var ki, Bernie Ecclestone çok rahat bir şekilde Formula 1'in beşiği Ingiliz GP'sini bile bir kalemde çizip atabiliyor. 

Takımların bunu kabul etmesi için aslında bazı sebepler var, daha doğrusu oluştu. Bir kere sezon içi testler kaldırılarak Formula 1 takımlarının mesai günleri azaltıldı. Yani test zamanlarını yarışa harcayabilirler. Ayrıca belli masraf kısma operasyonlarına gidildi, yani daha çok yarış daha fazla masraf anlamına gelmeyecek. Bunun yanında artık Formula 1, otomotiv sektöründe ciddi daralma olan Avrupa'dan sıyrılıp dünyaya açılmak zorunda. Hatta Macaristan gibi sıkıcı ve modern olmayan pistlerden de kurtulma zamanı. Ama şu anda kullanılan pistleri başka bir yazıda zaten inceleyeceğim, onun sırası da orada. 

En baştaki konuya geri dönecek olursak; Roma sokaklarında bir Formula 1 yarışı kulağa hoş geliyor ama muhtemelen yakın zamanda gerçekleşmeyecek. O yüzden onu boşverin, Güney Afrika'daki 2010 Dünya Kupası'na göz dikin bence.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Çin'den Kalanlar

Hemen hemen herkesin kendi hikayesinin olduğu, enteresan bir pazar sabahı eğlencesi oldu Çin GP'si. Takım takım, pilot pilot bakalım bir...

Red Bull: 
Yarış kuru koşulsaydı kazanamazdı diyor herkes ama yağmur yağdığında Red Bull, tam bir hakimiyet kurdu. Çift difüzörlü olmamalarına rağmen Brawn'ları bile açık ve net geride bırakarak galibiyeti hakkettiler. Zaten ilk iki yarışta arkadan bağırıyorlardı burdayız diye, sonunda o potansiyeli puanlara dökünce bir anda takımlar sıralamasında 2.liğe çıktılar. 
Vettel'in şampiyon olup olamayacağından çok ne zaman olacağı konuşuluyor. Eğer Adrian Newey, aynı seviyede bir revizyon yapıp RB5'e çift difüzör ve KERS eklerse Vettel bu sene bile şampiyon olabilir. Yine de adı sıkça Ferrari ile geçiyor, kimbilir belki bir gün... 
Webber'e ayrı bir satır lazım. Sezon öncesinde bacağını kırdı ama müthiş bir disiplin ile hızlı iyileşti ve meyvelerini de topluyor. Kullandığı arabaların genel olarak yavaşlığından dolayı bünyedeki yeteneğinden çok istikrarlığı ve şanssızlığı ile anılıyordu son yıllarda Avustralyalı. Artık konuşulması gerekenler konuşulmaya başlandı. Kısacası Red Bull kanatlandırdı. 

Brawn:
Ross'un haftası zaten iyi geçti, çift difüzör tasarımı onaylandı ya, keyfini Briatore bile bozamazdı. Zaten keyif bozacak bir şey de olmadı. Bir tek kere yağmur testi yapmadıkları araç ile 3-4 olmak son derece iyi bir sonuç aslında. Yine de bence, diğer pilotların ağlaştığı kadar mükemmel değil Brawn 001. Sezonun ilerleyen kısımlarında da muhtemelen sezon başındaki dominasyonu gösteremeyecekler. Şampiyonlukları bu aralar açacakları puan farkına ve sezonun ileri kısımlarındaki dayanıklıklarına bağlı. Yine de Ross Brawn bu, ne yapacağı belli olmaz. 
Button, bütün hafta, işlerinin o kadar kolay olmayacağını söylüyordu; içine mi doğdu ne. Vettel, pit stop yaptı, sonra arkadan geldi tekrar yakaladı onu. Yine de Briatore'nin dediği kadar "yol kenarındaki posta kutusu" değildi, Red Bull'ları ufukta bile olsa gören bir tek o vardı. 
Barrichello ise son derece sessiz sedasız 4.lükle bitirdi yarışı. Şampiyon olacak değil ama takımı takımlar klasmanında mutlu sona ulaştıracak ideal pilot görevi yapıyor; yani en iyi yaptığı şeyi yapıyor. Yıllarca aynı rolü Schumacher arkasında Ferrari'de oynadı, eli alışık heralde.

Mclaren:
Mclaren'in öncelikleri hala pist dışında. Bu haftaiçi yılların Ron Dennis'i takımı tamamen bıraktığını açıkladı. Hala önlerinde bir yalancılık davası var. Hamilton'ın takımdan ayrılabileceği konuşuluyor. Ona rağmen bir yandan da pist üstünde aşama kaydediyorlar. Belli ki MP4-24'te hız var, hem Heikki hem Lewis bunu gösteriyor. Yarış kazanacak performansa gelmeseler de puanlar artık kendiliğinden geliyor sanki. 
Lewis, çok sevdiği yağmurlu havalarda bu sefer çok sevmediği spinler attı. Hepsi hırsına hakim olamamasından. Gaza geliyor, onu geçiyor bunu geçiyor, sonra spin atıp yine hepsinin arkasına geri dönüyor. Bu sırada da lastiklerini parçalamış oluyor bir yandan da. Yine de 6.lık son dünya şampiyonu için iyi bir derece.
Heikki Kovalainen ise Lewis'in tam tersi bir karakterde. Hızlı ama hırssız. Düzgün, istikrarlı sürüşler yapıyor, sonuçta da takım arkadaşını geçti zaten. Bu sene eğer Mclaren takımlar şampiyonasında belli bir yere gelip TV gelirlerini yükseltmek istiyorsa onun yardımına çok ihtiyacı var. Geçen seneki performansın tekrarı, onun takımdaki yerini tehlikeye sokar.

Toyota:
Çin'deki tutukluk nedendir bilinmez ama ilk iki yarıştaki Toyota'dan eser yoktu. Aslında o kadar da sert davranmayalım, Timo Glock iyi gitti. Nedense Trulli, bir türlü ritm tutturamadı ama Kubica sağolsun, yarışı çok da uzun sürmedi zaten. Yine de onlar için gelecek güzel gözüküyor, tek sorun Japonya'daki patronların koyduğu "yarış galibiyeti baskısı". Yaparlarsa şahane, ki yapmamaları için bir sebep yok hız ve dayanıklılık yerinde, ama yapamazlarsa onlar da Honda'nın peşinden gidebilir.
Glock belki 7. oldu ama son derece iyiydi bence. Çok gerilerden başladığı yarışta hem diğer pilotların hem de spreylerinin arasından sıyrıldı ve 2 puanı kaptı. Hem de arada Heidfeld ile çarpıştı. Günün aksiyon adamlarından biriydi. 
Ama Trulli aynı derece şanslı değildi. En baştan beri bir hız sorunu yaşıyordu, herkes sırayla da geçti onu. Derdine Kubica deva oldu bir şekilde. Arkadan hızla gelen Pol, Trulli'nin Toyota'sını rampa gibi kullandı (resme dikkat). Hayvanların çiftleşmesi gibi arkadan üstüne çıktı ama öbür tarafa geçemedi neyse ki. Trulli de arka kanatsız pitlere çekti aracını, sonra da uyumuştur heralde.

Toro Rosso:
Aslında burada da çok büyük bir potansiyel yatıyor bence, hem bir Adrian Newey dizaynı hem de Ferrari motoru. Ayrıca aynı çatı altında bir başka potansiyel de yavaş yavaş uyanıyor sanki; Sebastian Buemi. Onun şanssızlığı yarışı Vettel'in kazanmış olması. Eğer Button fln kazansaydı şu an onu konuşuyor olabilirdik. Çok olgun bir sürüş ile griddeki 3 Dünya Şampiyonuna da kök söktürdü bu senenin tek çaylağı. Raikkonen ile Hamilton'ı geçti, galiba Alonso'yu da geçti. Yine de çaylaklığını yaptı. Güvenlik Aracı arkasında Vettel ile ufak bi teması oldu, ikisi de çok net yarış dışı kalabilirdi. O zaman Vettel napardı bilmiyorum, aynı haltı şu anki takım arkadaşı Webber'e iki sene önce yapmıştı o da. 
Diğer Seb, Bourdais, ise hayal kırıklıklarına devam ediyor. Geçen sene hep inandım ona, bu adam iyidir dedim ama Vettel onu gölgede bıraktı. Şimdi Vettel gitti, Buemi geldi, o da daha iyi. Galiba Fransız'ı bu sene son görüşümüz olacak. Üzüyosun beni Seb, kader ağlarını örüyor bilesin.

Renault:
Sen git bütün hafta konuş, ona buna laf at, sonra gel yarış günü göt ol! Yakıştı mı sana Briatore? Modeller burun kıvıracak sana bir sonraki yarışa kadar bilesin. Alonso, elinden geleni yapmasına rağmen 9.luğu geçemedi, hem de 2. başladığı yarıştan. O kadar az benzin almış ki Güvenlik Aracı periyodu bitmeden Alonso'nun benzini bitti. Hayal kırıklığının daniskası. Rol çalan, sahne ışıklarının altında olan ise Nelsinho'ydu. Bence bu çocuğun kanında bi yerlerde bir Japonluk var, babasını tanımasak emin bile olabilirim. Tam bir kamikaze, Nelsinho ve Nakajima her an Güvenlik Aracını davet ediyorlar. Yine spinler, yine ön kanat değişiklikleri, yine sonlarda bitirilen bir yarış. Flavio sene sonunda heralde yol verir artık, baba kıyağı da bu kadar. Bir de bence yarıştan sonra konuş Briatore'ciğim, en azından daha garanti olur.

BMW:
Benim sezon öncesi favorilerimdi Mario Theissen ve ekibi. Yıllardır yükselen grafikleri, istikrarları ve KERS çalışmalarına çok erken başlamaları bende öyle bir his uyandırmıştı. Ama 3 yarışta 4 puan ile bir büyük hayal kırıklığı da bu gençler oldu. Çin'den de puan çıkaramadılar. Kubica, Trulli'nin içinden geçmeye çalıştı, olmadı. Sonra yeni ön kanadı tam yerine oturmadığı için yamuldu yarış sırasında. Hakan Şükür'ü burnu gibiydi hatta, Alpay'ın Alpay olduğu zamanlardan kalma. Heidfeld ise bir tek Trulli'nin spininde gözüktü neredeyse. Yine de fena gitmiyordu, Sutil'in lastiğine çarpıp 4 sıra kaybedene kadar.

Williams:
Çift difüzörlülerin zayıf halkası oldu Williams, aslında ne kadar da potansiyelleri var. Antreman turlarında parıldıyorlar ama belli ki yarış hızı pek yok araçta. RBS'in bu sene sonu sponsorluğunu bitireceğini düşünürsek, sezon içinde çok daha iyi sonuçlar almaları lazım. Frank Williams, artık privateer takımların bayraklığını yapamıyor ama gönüllerimizdeki yeri ayrı. Gidişini görmek istemem bu efsanenin. 
Nico Rosberg, bu sene sonu muhtemelen Williams'tan ayrılır. Babasının diyetini ödedi artık, sene sonunda kızışacak yarış koltuğu yarışında, daha iyi bir takıma geçmek isteyecektir. Yine de kendini biraz daha göstermesi lazım, cuma seansları yetmez. 
Nakajima'ya ise kelimeler yetmez. Muhtemelen yarışlara Demolition Derby ve Carmageddon oynayarak hazırlanıyor. Ya da abisi Sato'dan tecrübelerini dinliyordur. Ne olursa olsun bir yerlerde bir yanlış olduğu belli Kazuki-san. Gidişine çok üzülmeyeceğim.

Force India:
Geçen sene o kadar geridelerdi ki bu sene ne yapsalar iyi gözükecekti. Takım geçen sene çokça tekrarladığı üzere 2009'a bomba gibi giremedi ama belli ki gelişmiş durumdalar. Puan alacak gibi gözüküyorlar ve 18 yarışta birden şanssızlık yaşayamazlar. Bu da Vijay Mallya'nın Gascoigne'i kovma hareketini haklı çıkarıyor. Yine de yatları kadar yeteneği varsa Hintli iş adamının, daha ileri de olmaları gerekirdi. 
Fisichella, zaman zaman güzel şeyler yapsa da genelde devamında sönüyor. Onun puan almasını isterim, yavaş yavaş yokolmasındansa. Ama takımın ilk puanı ondan gelirse şaşarım. Zira Sutil, sonunda potansiyelini ortaya koymaya başladı. Geçen sene Monaco'dan sonra bu haftasonu da puanlara çok yaklaştı. Ama 6 tur kala bu sefer kendi hatası yüzünden yarışdışı kaldı. Uzun zamandır iki ön tekerleğin birden fırladığı bir kaza izlememiştim, onu da hatırlatmış oldu kendisi. Ama bu sene puan alır ve başka bir takıma da transferini yapar gibi geliyor bana.

F....:
3'ün biri bile olamadılar ya, burada bahsetmeye değmez. Ilk fırsatta uzuuunca düzücem kendilerine. Yine de bir duyum ile bitireyim onları: Ispanya GP'sindeki aerodinamik yenilikler de yeterli hız sağlamazsa takımın erkenden bir sonraki senenin arabasına konsantre olacağını söylüyorlar. 


Kendi en iyilerim ile bitireyim, drives of the day: 1- Vettel, 2- Buemi, 3- Sutil. Önümüzdeki haftasonu Bahreyn ile Doğu Turu bitiyor ve çoğu takımın çift difüzörlerini getireceği Avrupa Sezonu başlıyor. Beni bekleyin anacığım derdi Oya Başar, o aklıma geldi. 

19 Nisan 2009 Pazar

Şangay - Beraber Süründük Biz Bu Yollarda


Baştan sona sol gösterip sağları çakan bi yarış oldu aslında bu sabahki Şangay yarışı. Difüzör dedik, lastikler dedik, KERS dedik ama yağmur bastırınca hepsini alaşağı etti. Difüzörler etkisini yeteri kadar gösteremedi diyelim ama Red Bull'lara haksızlık etmeyelim (oraya gelicez ayrıca). Yağmurla beraber ağır yağmur lastikleri kullanıldı, böylece takımların sıkıntılarından biri ortadan kalktı. Bir de KERSler yağmurda zaten çok büyük bi avantaj getirmeyince zaten neresinden tutsan sorular fışkıran grid yine bir bulmacayı andırdı. Yalnız startları seviyorum, Güvenlik Aracı arkasında yarışa başlamak sevenlerini üzüyor, sözüm sana Charlie Whiting.

Biraz özele inelim. Ilk iki yarışta Red Bull'lar zaten iyi olduklarını gösteriyorlardı, tek sorun bu performansı puana çevirmekti. Dün ilk pol pozisyonu bugün ilk yarış galibiyetine döndü ve şahane Adrian Newey tasarımı RB5, 18 puan ile taçlandırılmış oldu. Vettel, zaten çok iyi bir pilot. Çok büyük ihtimalle ileride Dünya Şampiyonu olacak. Toro Rosso'ya ıslak bir Monza günü ilk galibiyetini alan minik Alman, bugün aynı şeyi abi takım Red Bull için de yaptı. Kişisel bir görüş: Yağmurlu zemin ustalarının kumaşı şampiyon kumaşıdır. Hemen arkasında ise sezon öncesi bacağını kıran Webber var. O da artık bu sezon bir yarış kazanır heralde. Yalnız onları bekleyen bir tehdit de var: Adrian Newey, olabildiğince kısa bir zamanda yeniden aracı dizayn etmeli ki çift katlı difüzör ve KERS eklenebilsin. Eğer aracı aynı standartta tutup bir de bunları eklerlerse o zaman Vettel'in şampiyonluğu beklediğimizden erken gelebilir.

Brawn ise ilk iki yarıştaki bariz üstünlüklerini gösteremediler, performans olarak Red Bull çok net geçti onları. Yine de en iyi ikinci araçtılar ve sıralamada 3-4 olarak bunu da gösterdiler. Benim için Çin GP'sinin gösterdiği bir şey de şudur: Brawn bir kaç yarış sonra elindeki gücü kaybedebilir, kısacası Brawn GP, diğer pilotların ağlaştığı kadar güçlü değil. Mclaren ise tatlı-ekşi performansını devam ettiriyor. Bir yerlerde güzel hızlar olduğu belli ama Hamilton bugün çok zorlarken attığı spinlerle güzel baş döndürdü. Kovalainen ise ilk defa bir yarış bitirdi. 

Çok büyük bir alkış da Adrian Sutil'e. Geçen seneki Monaco'dan sonra yine puan almaya çok yaklaşmıştı, hanesine bir tane daha şerefli mağlubiyet eklenmiş oldu. Kendi becerisi ile 6.lığa çıktı yarışta, bir kaç tur kala kendi hatasıyla yarış dışı kaldı. Ama Fisichella'dan daha iyi olduğu kesin. 

Herkesin yarışı kendine göre çok enteresandı, o yüzden yakında (belki yarın belki yarından da yakın) pilot-pilot bir değerlendirme yazmak farz oldu ama farkında mısınız bir takımdan hiiiiç bahsetmedim. O takıma apayrı bir post açmak lazım, bekleyin çok yakında.

Bir sonraki yarış haftaya Bahreyn GP'si. Bununla beraber Doğu turu bitmiş, Avrupa sezonuna giriliyor olacak. Belirsizlikler ise azalacağına artıyor, her yarış birbirinden belli olmaz, şaşkaloz bir şey olup çıkıyor. Haftaya ne olacak acaba, Lost'u bırak F1'e gel ey vatandaş.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Çin Işi

Itiraf ediyorum, sabah sıralama turlarına uyanmadım ey ahali, tü kakayım ama napalım. Uyudum. Ama size öyle güzel Çin GP'si izlenimleriyle geliyorum ki... Sıkı durun.

Şimdi biliyorsunuz, çift katlı diffuser'lar haftaiçi FIA'dan onayı aldı. Mclaren ve Renault da hemen araçlarına monte çalışmalarına başladılar. Tabi ki bu sistemi tam anlamıyla çalıştırmak zaman ve para istiyor ama onların en azından "şuraya bir kat daha parça takalım şimdilik, hayırlısı" diyerek Türk işi hallettiler olayı kotarmaları takdire şayan. Mclaren'de gözle görülür bir yükseliş var, Hamilton 9. oldu sıralama turlarında. Bu sezon zaten genel olarak iyi gözüken Renault, Alonso ile 2. liği kaptı bu arada. Bu senenin bir başka yıldızı, Red Bull, ise cumartesi sabahının flaş ekibi oldu. Vettel pole'da, Webber 3. Brawn'lar ise 4-5. 

Haftasonunun aslında bir başka yıldızı Flavio Briatore. Renault takım direktörü (ve ünlü playboy), bomba açıklamalarla gündemi şenlendirdi. Ilk önce bu seneki şampiyonanın bir "neredeyse emekli edilmiş" bir pilot (Barrichello) ile "iyi ama yavaş" pilot (Button) arasında olacağını söyledi. Tabi bu sevgi sözcüklerine Brawn kampından da aynı sevgiyle karşılık geldi. Bununla yetinmeyen Briatore, Honda'nın geçen sene elde ettiği televizyon gelirlerinin Brawn'a verilmemesi ve diğer takımlara paylaştırılması için kampanya başlattı. Enteresan adam bu Briatore. Neyse en azından sıralama turlarında Alonso, mevzu bahis pilotları geçti de laflarını yememiş oldu. 

Bir başka değişiklik ise KERS sistemleri ile yaşanıyor. Şu ana kadar performansı arttırdığı konusunda takımlar hemfikirdi, uzun start-finiş düzlüğü ile Çin GP'sinin özellikle startında baya fark yapacağı da söylenenler arasındaydı. Ama hafta başında Ferrari, dayanıklılık sorunu olan sistemi ilk defa kullanmayacağını açıkladı. Massa, aracının KERSsiz daha da bir yavaşladığını ve işlerinin şansa kaldığını belirtti; Italyan'lardan gelen sinyaller kısaca berbat. Bu sırada Kubica, ilk defa deniyordu sistemi ama onun da kullanmayacağı açıklandı. Hemen ardından, sezon başından beri sistemi kullanan Renault da kullanmayacağını açıkladı. Yani sadece Mclaren'ler ve Heidfeld bu sistemi kullanıyor şu anda. 

KERS'in Çin'de kullanılmamasının akla yatan en büyük sebebi lastikler. Bridgestone, medium ve super soft lastikleri getirdi ve bu lastiklerin çok çabuk eriyeceği ve tutunmanın sıfırlanacağını belirtiyor pilotlar haftabaşından beri. Hatta Vettel bir adım ileri gidip "neyse ki kask takıyorum da fırlayan lastik parçaları suratıma çarpmıyor" dedi. KERS'in ağırlığından dolayı lastikleri daha da zorlayacağı tahmin ediliyor. Ama KERS kullanan üç pilotun startta yapacakları enteresan olabilir. 

Kısacası 3. yarışa gelmiş olmamıza rağmen Formula 1 ekipleri bu seneki kurallara tam alışabilmiş, ne yapacağını bulabilmiş değil. Hemen her takımda bir kriz masası, bir takım içi değişiklikler. Yani yarın sabah 10'daki Çin GP'si baya Allah Kerim olacak sanki. 

16 Nisan 2009 Perşembe

Evde Kalanlar

Bu haftasonu koşulacak Çin GP'sinden önce, pist dışı olaylar Formula 1 gündemini domine etti. Bunların en önemli ikisi diffuser mahkemesi ve Mclaren'in yalan davası. Bu iki legal oturum, 3 önemli kişinin yarışları evlerinden izlemesi demek. 

Birincisi Adrian Newey: Red Bull'un aerodinamik dehası, onaylanan difüzör tasarımını kendi araçlarına adapte etmek için hemen fabrikaya uçtu ve çalışmalara başladı. Aslında şaşılmaması gereken bu gelişme, diğer takımlar için bu diffuser olayının ne kadar ciddi olduğunu göstermek adına burada. Renault, bu haftasonu bile yeni bir tasarımla yarışabileceğinin sinyallerini veriyor ama her takım için aynı kolaylıkta değil bu adaptasyon. Aracını yenileme yarışını kim kazanacak görecez.

Ikinci evde kalacak kişi Ferrari Takım Menajeri Luca Baldiserri. Şampiyonada puan alamayan 2 takımdan biri olan Ferrari'de kriz masaları kuruldu, kırmızı alarm verildi. Bunun ilk göstergesi de yukarıdaki görev değişikliği. Maranello'da Aldo Costa ile beraber aracın gelişmesinin hızlanması için gece-gündüz çalışacak Baldiserri. Bununla beraber, kriz masasından çıkan ikinci karar da KERS sisteminin bir süreliğine askıya alınması. Her ne kadar bir performans artısı getirse de Ferrari'de bazı dayanıklık sorunları yaratıyor bu ünite. Hafta başında Çin'de KERS fark yapacak diyen takım, puansız bir yarışa daha tahammülü olmadığı için Avrupa sezonuna kadar sistemi askıya aldı. BMW'den Kubica ise boyu ve kilosuna rağmen ilk defa KERS denemeleri yapacak. 

Üçüncü ve son kişi ise çok manidar: Ron Dennis. Mclaren'in yıllardır patronu olan Dennis, bu seneki aracın tanıtıldığı gün görevlerini Martin Whitmarsh'a bıraktığını açıklamıştı. Minimal görev ile arka planda olacaktı. Bugün yaptığı açıklamalarla beraber takım ile tamamen ilişiğini kesmiş durumda. Kendisi yalanlasa da bunun Avustralya GP'sinden sonra yaşanan "Yalan-Gate" ile ilgisi olduğu düşünülüyor. Hakikaten ortada ciddi bir yalan skandalı var ve bu konuda belli ki Mclaren'in başı daha ağrıyacak. Onların davası ise ay sonunda.