sutil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sutil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Red Bull Kendini Kanatlandırdı


Pistlere dönmenin heyecanı ve sevinci içindeyim. Nihayet Formula 1 hakkında tamamen performansa dayalı bi yazı yazmanın arifesinde, içim kıpır kıpır. Hemen başlıyorum dünkü Almanya GP'sinin yazısına.

Bu yarışın ana karakteri, protagonisti kesinlikle Webber. Ilk yarışında çıkıp Minardi'siyle 5. olan, pilotlar birliği başkanı olgun kişiye zaten kişisel sempatim hep vardı. Hatta ailem ve arkadaşlarımın da var, bi kere üniversitemize gelmiş ve bizzat benle yarışmışlığı var çünkü. Neyse kişisel hikayeler bir yana, gün onun günüydü. Ilk pol pozisyonunu ilk galibiyete çevirdi, daha ne olsun, yarış sonunda mikrofonunda duyulan çığlıklar boşuna değil. Startta zorlanacağı belliydi, sonuçta Barrichello'dan daha ağırdı ve ilk viraja uzun bir koşu onun dezavantajınaydı. Zaten ilk virajda da geçildi, hatta Brawn pilotunun üstüne kırıp bir pitten geçme cezası da aldı. Ama şansı 3. Kovalainen'in herkesi geride tutması oldu. Böylece ikili önde başbaşa kaldılar. Rubens, 3 pit stopunun işe yaraması için gereken farkı da açamayınca Webber için herşey kolay oldu. Vettel de bütün sıkıntıları aşarak 2.lik kürsüsüne çıktı ve Red Bull kanatlandı.

Madalyonun diğer yüzünde de performansı gittikçe Red Bull'un arkasında kalan Brawn var. Hem Ingiltere'de hem de Almanya'da gerilerde kalıp az puanlar aldılar. Button'ın önemli bir puan avantajı var hala, ama markalarda dipdibe geldi iki takım. Senenin geri kalanına renk geldi. Brawn'lar, çok alışık olmadığımız bir şekilde düz yolda zigzag çizdiler yarış sırasında, sanki formasyon turundaymış gibi. O derece ısı kaybı var lastiklerinde. Yani sezonun geri kalanındaki yarışların hangi sıcaklıklarda geçeceği önemli bir etken olacak şampiyonu belirlemede. Bir de Rubens Barrichello'nun açık ve net bir şekilde kendi takımını suçlaması var yarış sonu. Kol kırılır yen içinde kalır felsefesinden uzak bu sözler. Yine de Ross Brawn gibi bir taktik dehasının bu tip temel hatalar yapması gerçekten enteresan. Zaten ateşten lafları söndürmüş tecrübeli teknik adam, Rubens'ten özür dileyerek. Ama eminim kapalı kapılar ardında bu işin yapılış şekliyle ilgili ciddi bir zılgıt yiyecektir Rubens.

Şimdi de Ferrari ve Mclaren. Iki büyük de ciddi aşama kaydediyorlar henüz yarış kazanacak seviyeye gelmeseler de. Mclaren cumartesi günü ışıldadı ama Hamilton'ın ilk virajda lastiği patlaması herşeyi berbat etti. Tur yiyen tek kişi olarak bitirdi yarışı. Kovalainen ise yeteri kadar hızlı değildi ve başlarda 3. gittiği yarıştan sadece 1 puan çıkarabildi. Cumartesi günü geride kalan Ferrari ise Massa'nın podyumu ile ölü toprağını üstünden attı. Hız yerinde, ama dayanıklılık hala yeteri kadar iyi değil. Raikkonen, yine mekanik sebeplerden yarış dışı kaldı, puan alabilecek bir yerdeyken. Yine de iki takım da sezon başı kabuslarından uyanmışa benziyorlar.

Arada bir satır açıp Sutil'e değinmek lazım. Zira Force India gibi Formula 1'in fasulyeden bir takımında ciddi işler çıkarmaya devam ediyor. 7. pozisyondan yarışa başlaması ve bunu ilk 10'daki en ağır benzin yükü ile yapması çok büyük bir başarı. Yarışta da 4-5. sıraları zorlar bi durumdaydı, pite girerken de 2.ydi. Nolduysa bundan sonra oldu. Pitten çıkar çıkmaz Raikkonen ile yanyana geldiler ve Sutil, ön kanadından oldu. Bir pit daha derken geride kaldı ama gönüllerimizde yerini sağlamlaştırdı. Bir noktaya daha parmak basmak lazım, ikinci kere puan almaya çok yaklaştı ve Raikkonen'in darbesiyle hayalleri kül oldu (bknz geçen sene Monaco).

Webber ve Sutil'den sonra güzel bi performans da Rosberg'den geldi. Yetenekleri belli ama Williams, ona yeteri kadar iyi bir araç veremiyor. Verdiği zaman da bugünkü sonuçlar ortaya çıkıyor. 4.lük anasının ak sütü kadar helal. Nakajima'nın ise ne zaman takımdan yollanacağını hevesle bekliyorum. Formula 1 daha kaliteli pilotlara layık. Nelsinho ile Nakajima, sevmediğim bir eküri, zaten çokça da yazdım. Nelsinho'nun vaktinin sınırlı olduğu artık biliniyor, bu son yarışı bile olabilir. Darısı Kamikaze Nakajima'nın başına. Zaten bu ikili, Force India pilotları dışında henüz puan alamayan tek adamlar.

Buradan da Nelsinho'nun takım arkadaşına geçelim bari. Alonso yine çok başarılı bir sürüş ile Renault'sunu 7.liğe taşıdı. Fransızlar, aşama kaydediyorlar ama takımın da dediği gibi geçen sezonki sürprizlerini tekrarlamaları imkansıza yakın.

Bir muhtemel son yarış da Bourdais için. Toro Rosso pilotu, aslında çok potansiyelli olmasına rağmen iki sezondur bir türlü ısınamadı Formula 1'e. Yerine kim gelecek dedikoduları dönüyor. WRC şampiyonu Sebastian Loeb, vatandaşının yerine geçmek istediğini açık açık belirtti ama onların sezonu devam ediyorken zor. Belki sonraki senelerde. Ama bence, Raikkonen'in WRC'ye tam zamanlı geçişi kadar Loeb'ün de Formula 1'e tam zamanlı geçişi zor.

Iki haftaya hala nasıl takvimde kaldığını anlamadığım Macaristan yarışı var. Dar ve eski bir pist, yarışları da genelde sıkıcı geçer. Ama Red Bull - Brawn rekabeti bu durumdayken şampiyona açısından oldukça kritik bir yarış olacak. Bakalım Red Bull kazanıp arayı kapayacak mı, yoksa Brawn kazanıp Red Bull'un yelkenlerini indirecek mi?

29 Mayıs 2009 Cuma

F1'in Geleceği

Bir süredir bu blogda bahsediyordum, F1'in geleceği tehlikede diye. FIA, seneye takımlara mecburi olmayan 40 Milyon Sterlinlik bir bütçe kısıtlaması getirecekti. Buna uyanlara daha geniş teknik özgürlükler verip iki farklı kural seti oluşturacaktı. Başta Ferrari olmak üzere takımlar da genel olarak karşı çıktılar buna. Bugün ise 2010 sezonu için başvuruların son günüydü. Yani bugünü ıskalayan, seneye kuvvetle muhtemel yarışmayacaktı.

Formula One Teams Association (FOTA), yani bütün F1 takımları, bir pakt kurup beraber karar hareket etme kararı alsa da Williams, 2 gün önce tek başına davranarak başvuru yaptı. Bu yüzden de FOTA'dan bir süreliğine ihraç edildiler. Bu noktaya dönücez ama şimdilik konudan çok dağılmayalım. O sırada, başvuran 3. takım oldu Frank Williams'ın ekibi, USF1 ve Campos Racing'in ardından. Bugün geri kalan 9 takım da şartlı başvuru yaptı 2010 senesi için. Bunların yanında Prodrive ve Lola da Hamdi Bey'in teklifine "varım" dedi. Bu sırada FOTA takımları da seneye spora yeni katılacak takımlara teknik danışmanlık yardımı yapmayı kabul etti.

Peki artık herhangi bir sıkıntı var mı F1'in geleceği hakkında? Var aslında. FOTA takımları şartlı girdi işe demiştik. Şartları da tek kural seti ile yarışılacak olması ve 2010 sezonunda yarışacak takımların açıklanacağı 12 Haziran'a kadar yeni bir Concorde Anlaşması. FIA da takımlara, yaptıkları uzlaşmanın ödülü olarak kademeli bütçe indirimi kartını kullandı. Yani seneye 100 milyon Sterlin gibi bir rakamda anlaşıp, bir sonraki sene 40 Milyon'a düşmenin makul olabileceğini açıkladılar. 

Williams'a döneceğiz demiştik. Williams'ın FIA'ya bu kadar kolay boyun eğmesinin sebebinin ardında eskisi kadar başarılı olmamaları, bu sene sonunda ana sponsorları RBS'i kaybedecek olmaları ve başka çareleri olmadığı yatıyor. Işin maddi boyutu son derece önemli ve Williams da bu konuda çok garantili değil anladığım kadarınca. Yıldız pilotları Rosberg'in daha iyi bir takıma gitmesini bile açıkça konuşabiliyorlarsa durum pek iç açıcı değildir. Bir seçenek daha var ama anmak bile istemiyorum. 

Ama o seçenek için Toyota için çokça konuşuluyor. Honda'dan sonra Toyota'nın da spordan ayrılmak istediği zaten bilinen birşey. Bu sene kesin yarış kazanılacağına dair takım patronlarının şirket patronlarına sözler verdiğini söyleniyordu. Toyota Co.'nun açıklanan zarar rakamları ile birlikte artık yarış kazansalar bile seneye F1'de olmayacakları söyleniyor. Hem onlara hem de Trulli ve Sutil gibi iki yetenekli pilota yazık olur. Renault'nun da çekileceği söylentileri var ama o, henüz üstünde çok da konuşulan bir konu değil. 

Ama yerlerini dolduracak takımlar geliyor arkadan. 10 takımı 13 takıma çalışıyor FIA seneye. 3 takımlık yere de 4 aday var şu anda: USF1, Lola, Prodrive ve Campos. Toyota ayrılırsa, bu takımların arasında seçme olmaz; teknik yeterliliği olan gelir. 

Işte F1'in geleceği böyle böyle şekilleniyor. Biz pistlere dönelim, yaklaşan Türkiye GP'si hakkında yazalım biraz da bundan sonra.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Çin'den Kalanlar

Hemen hemen herkesin kendi hikayesinin olduğu, enteresan bir pazar sabahı eğlencesi oldu Çin GP'si. Takım takım, pilot pilot bakalım bir...

Red Bull: 
Yarış kuru koşulsaydı kazanamazdı diyor herkes ama yağmur yağdığında Red Bull, tam bir hakimiyet kurdu. Çift difüzörlü olmamalarına rağmen Brawn'ları bile açık ve net geride bırakarak galibiyeti hakkettiler. Zaten ilk iki yarışta arkadan bağırıyorlardı burdayız diye, sonunda o potansiyeli puanlara dökünce bir anda takımlar sıralamasında 2.liğe çıktılar. 
Vettel'in şampiyon olup olamayacağından çok ne zaman olacağı konuşuluyor. Eğer Adrian Newey, aynı seviyede bir revizyon yapıp RB5'e çift difüzör ve KERS eklerse Vettel bu sene bile şampiyon olabilir. Yine de adı sıkça Ferrari ile geçiyor, kimbilir belki bir gün... 
Webber'e ayrı bir satır lazım. Sezon öncesinde bacağını kırdı ama müthiş bir disiplin ile hızlı iyileşti ve meyvelerini de topluyor. Kullandığı arabaların genel olarak yavaşlığından dolayı bünyedeki yeteneğinden çok istikrarlığı ve şanssızlığı ile anılıyordu son yıllarda Avustralyalı. Artık konuşulması gerekenler konuşulmaya başlandı. Kısacası Red Bull kanatlandırdı. 

Brawn:
Ross'un haftası zaten iyi geçti, çift difüzör tasarımı onaylandı ya, keyfini Briatore bile bozamazdı. Zaten keyif bozacak bir şey de olmadı. Bir tek kere yağmur testi yapmadıkları araç ile 3-4 olmak son derece iyi bir sonuç aslında. Yine de bence, diğer pilotların ağlaştığı kadar mükemmel değil Brawn 001. Sezonun ilerleyen kısımlarında da muhtemelen sezon başındaki dominasyonu gösteremeyecekler. Şampiyonlukları bu aralar açacakları puan farkına ve sezonun ileri kısımlarındaki dayanıklıklarına bağlı. Yine de Ross Brawn bu, ne yapacağı belli olmaz. 
Button, bütün hafta, işlerinin o kadar kolay olmayacağını söylüyordu; içine mi doğdu ne. Vettel, pit stop yaptı, sonra arkadan geldi tekrar yakaladı onu. Yine de Briatore'nin dediği kadar "yol kenarındaki posta kutusu" değildi, Red Bull'ları ufukta bile olsa gören bir tek o vardı. 
Barrichello ise son derece sessiz sedasız 4.lükle bitirdi yarışı. Şampiyon olacak değil ama takımı takımlar klasmanında mutlu sona ulaştıracak ideal pilot görevi yapıyor; yani en iyi yaptığı şeyi yapıyor. Yıllarca aynı rolü Schumacher arkasında Ferrari'de oynadı, eli alışık heralde.

Mclaren:
Mclaren'in öncelikleri hala pist dışında. Bu haftaiçi yılların Ron Dennis'i takımı tamamen bıraktığını açıkladı. Hala önlerinde bir yalancılık davası var. Hamilton'ın takımdan ayrılabileceği konuşuluyor. Ona rağmen bir yandan da pist üstünde aşama kaydediyorlar. Belli ki MP4-24'te hız var, hem Heikki hem Lewis bunu gösteriyor. Yarış kazanacak performansa gelmeseler de puanlar artık kendiliğinden geliyor sanki. 
Lewis, çok sevdiği yağmurlu havalarda bu sefer çok sevmediği spinler attı. Hepsi hırsına hakim olamamasından. Gaza geliyor, onu geçiyor bunu geçiyor, sonra spin atıp yine hepsinin arkasına geri dönüyor. Bu sırada da lastiklerini parçalamış oluyor bir yandan da. Yine de 6.lık son dünya şampiyonu için iyi bir derece.
Heikki Kovalainen ise Lewis'in tam tersi bir karakterde. Hızlı ama hırssız. Düzgün, istikrarlı sürüşler yapıyor, sonuçta da takım arkadaşını geçti zaten. Bu sene eğer Mclaren takımlar şampiyonasında belli bir yere gelip TV gelirlerini yükseltmek istiyorsa onun yardımına çok ihtiyacı var. Geçen seneki performansın tekrarı, onun takımdaki yerini tehlikeye sokar.

Toyota:
Çin'deki tutukluk nedendir bilinmez ama ilk iki yarıştaki Toyota'dan eser yoktu. Aslında o kadar da sert davranmayalım, Timo Glock iyi gitti. Nedense Trulli, bir türlü ritm tutturamadı ama Kubica sağolsun, yarışı çok da uzun sürmedi zaten. Yine de onlar için gelecek güzel gözüküyor, tek sorun Japonya'daki patronların koyduğu "yarış galibiyeti baskısı". Yaparlarsa şahane, ki yapmamaları için bir sebep yok hız ve dayanıklılık yerinde, ama yapamazlarsa onlar da Honda'nın peşinden gidebilir.
Glock belki 7. oldu ama son derece iyiydi bence. Çok gerilerden başladığı yarışta hem diğer pilotların hem de spreylerinin arasından sıyrıldı ve 2 puanı kaptı. Hem de arada Heidfeld ile çarpıştı. Günün aksiyon adamlarından biriydi. 
Ama Trulli aynı derece şanslı değildi. En baştan beri bir hız sorunu yaşıyordu, herkes sırayla da geçti onu. Derdine Kubica deva oldu bir şekilde. Arkadan hızla gelen Pol, Trulli'nin Toyota'sını rampa gibi kullandı (resme dikkat). Hayvanların çiftleşmesi gibi arkadan üstüne çıktı ama öbür tarafa geçemedi neyse ki. Trulli de arka kanatsız pitlere çekti aracını, sonra da uyumuştur heralde.

Toro Rosso:
Aslında burada da çok büyük bir potansiyel yatıyor bence, hem bir Adrian Newey dizaynı hem de Ferrari motoru. Ayrıca aynı çatı altında bir başka potansiyel de yavaş yavaş uyanıyor sanki; Sebastian Buemi. Onun şanssızlığı yarışı Vettel'in kazanmış olması. Eğer Button fln kazansaydı şu an onu konuşuyor olabilirdik. Çok olgun bir sürüş ile griddeki 3 Dünya Şampiyonuna da kök söktürdü bu senenin tek çaylağı. Raikkonen ile Hamilton'ı geçti, galiba Alonso'yu da geçti. Yine de çaylaklığını yaptı. Güvenlik Aracı arkasında Vettel ile ufak bi teması oldu, ikisi de çok net yarış dışı kalabilirdi. O zaman Vettel napardı bilmiyorum, aynı haltı şu anki takım arkadaşı Webber'e iki sene önce yapmıştı o da. 
Diğer Seb, Bourdais, ise hayal kırıklıklarına devam ediyor. Geçen sene hep inandım ona, bu adam iyidir dedim ama Vettel onu gölgede bıraktı. Şimdi Vettel gitti, Buemi geldi, o da daha iyi. Galiba Fransız'ı bu sene son görüşümüz olacak. Üzüyosun beni Seb, kader ağlarını örüyor bilesin.

Renault:
Sen git bütün hafta konuş, ona buna laf at, sonra gel yarış günü göt ol! Yakıştı mı sana Briatore? Modeller burun kıvıracak sana bir sonraki yarışa kadar bilesin. Alonso, elinden geleni yapmasına rağmen 9.luğu geçemedi, hem de 2. başladığı yarıştan. O kadar az benzin almış ki Güvenlik Aracı periyodu bitmeden Alonso'nun benzini bitti. Hayal kırıklığının daniskası. Rol çalan, sahne ışıklarının altında olan ise Nelsinho'ydu. Bence bu çocuğun kanında bi yerlerde bir Japonluk var, babasını tanımasak emin bile olabilirim. Tam bir kamikaze, Nelsinho ve Nakajima her an Güvenlik Aracını davet ediyorlar. Yine spinler, yine ön kanat değişiklikleri, yine sonlarda bitirilen bir yarış. Flavio sene sonunda heralde yol verir artık, baba kıyağı da bu kadar. Bir de bence yarıştan sonra konuş Briatore'ciğim, en azından daha garanti olur.

BMW:
Benim sezon öncesi favorilerimdi Mario Theissen ve ekibi. Yıllardır yükselen grafikleri, istikrarları ve KERS çalışmalarına çok erken başlamaları bende öyle bir his uyandırmıştı. Ama 3 yarışta 4 puan ile bir büyük hayal kırıklığı da bu gençler oldu. Çin'den de puan çıkaramadılar. Kubica, Trulli'nin içinden geçmeye çalıştı, olmadı. Sonra yeni ön kanadı tam yerine oturmadığı için yamuldu yarış sırasında. Hakan Şükür'ü burnu gibiydi hatta, Alpay'ın Alpay olduğu zamanlardan kalma. Heidfeld ise bir tek Trulli'nin spininde gözüktü neredeyse. Yine de fena gitmiyordu, Sutil'in lastiğine çarpıp 4 sıra kaybedene kadar.

Williams:
Çift difüzörlülerin zayıf halkası oldu Williams, aslında ne kadar da potansiyelleri var. Antreman turlarında parıldıyorlar ama belli ki yarış hızı pek yok araçta. RBS'in bu sene sonu sponsorluğunu bitireceğini düşünürsek, sezon içinde çok daha iyi sonuçlar almaları lazım. Frank Williams, artık privateer takımların bayraklığını yapamıyor ama gönüllerimizdeki yeri ayrı. Gidişini görmek istemem bu efsanenin. 
Nico Rosberg, bu sene sonu muhtemelen Williams'tan ayrılır. Babasının diyetini ödedi artık, sene sonunda kızışacak yarış koltuğu yarışında, daha iyi bir takıma geçmek isteyecektir. Yine de kendini biraz daha göstermesi lazım, cuma seansları yetmez. 
Nakajima'ya ise kelimeler yetmez. Muhtemelen yarışlara Demolition Derby ve Carmageddon oynayarak hazırlanıyor. Ya da abisi Sato'dan tecrübelerini dinliyordur. Ne olursa olsun bir yerlerde bir yanlış olduğu belli Kazuki-san. Gidişine çok üzülmeyeceğim.

Force India:
Geçen sene o kadar geridelerdi ki bu sene ne yapsalar iyi gözükecekti. Takım geçen sene çokça tekrarladığı üzere 2009'a bomba gibi giremedi ama belli ki gelişmiş durumdalar. Puan alacak gibi gözüküyorlar ve 18 yarışta birden şanssızlık yaşayamazlar. Bu da Vijay Mallya'nın Gascoigne'i kovma hareketini haklı çıkarıyor. Yine de yatları kadar yeteneği varsa Hintli iş adamının, daha ileri de olmaları gerekirdi. 
Fisichella, zaman zaman güzel şeyler yapsa da genelde devamında sönüyor. Onun puan almasını isterim, yavaş yavaş yokolmasındansa. Ama takımın ilk puanı ondan gelirse şaşarım. Zira Sutil, sonunda potansiyelini ortaya koymaya başladı. Geçen sene Monaco'dan sonra bu haftasonu da puanlara çok yaklaştı. Ama 6 tur kala bu sefer kendi hatası yüzünden yarışdışı kaldı. Uzun zamandır iki ön tekerleğin birden fırladığı bir kaza izlememiştim, onu da hatırlatmış oldu kendisi. Ama bu sene puan alır ve başka bir takıma da transferini yapar gibi geliyor bana.

F....:
3'ün biri bile olamadılar ya, burada bahsetmeye değmez. Ilk fırsatta uzuuunca düzücem kendilerine. Yine de bir duyum ile bitireyim onları: Ispanya GP'sindeki aerodinamik yenilikler de yeterli hız sağlamazsa takımın erkenden bir sonraki senenin arabasına konsantre olacağını söylüyorlar. 


Kendi en iyilerim ile bitireyim, drives of the day: 1- Vettel, 2- Buemi, 3- Sutil. Önümüzdeki haftasonu Bahreyn ile Doğu Turu bitiyor ve çoğu takımın çift difüzörlerini getireceği Avrupa Sezonu başlıyor. Beni bekleyin anacığım derdi Oya Başar, o aklıma geldi.