Pistlere dönmenin heyecanı ve sevinci içindeyim. Nihayet Formula 1 hakkında tamamen performansa dayalı bi yazı yazmanın arifesinde, içim kıpır kıpır. Hemen başlıyorum dünkü Almanya GP'sinin yazısına.
Bu yarışın ana karakteri, protagonisti kesinlikle Webber. Ilk yarışında çıkıp Minardi'siyle 5. olan, pilotlar birliği başkanı olgun kişiye zaten kişisel sempatim hep vardı. Hatta ailem ve arkadaşlarımın da var, bi kere üniversitemize gelmiş ve bizzat benle yarışmışlığı var çünkü. Neyse kişisel hikayeler bir yana, gün onun günüydü. Ilk pol pozisyonunu ilk galibiyete çevirdi, daha ne olsun, yarış sonunda mikrofonunda duyulan çığlıklar boşuna değil. Startta zorlanacağı belliydi, sonuçta Barrichello'dan daha ağırdı ve ilk viraja uzun bir koşu onun dezavantajınaydı. Zaten ilk virajda da geçildi, hatta Brawn pilotunun üstüne kırıp bir pitten geçme cezası da aldı. Ama şansı 3. Kovalainen'in herkesi geride tutması oldu. Böylece ikili önde başbaşa kaldılar. Rubens, 3 pit stopunun işe yaraması için gereken farkı da açamayınca Webber için herşey kolay oldu. Vettel de bütün sıkıntıları aşarak 2.lik kürsüsüne çıktı ve Red Bull kanatlandı.
Madalyonun diğer yüzünde de performansı gittikçe Red Bull'un arkasında kalan Brawn var. Hem Ingiltere'de hem de Almanya'da gerilerde kalıp az puanlar aldılar. Button'ın önemli bir puan avantajı var hala, ama markalarda dipdibe geldi iki takım. Senenin geri kalanına renk geldi. Brawn'lar, çok alışık olmadığımız bir şekilde düz yolda zigzag çizdiler yarış sırasında, sanki formasyon turundaymış gibi. O derece ısı kaybı var lastiklerinde. Yani sezonun geri kalanındaki yarışların hangi sıcaklıklarda geçeceği önemli bir etken olacak şampiyonu belirlemede. Bir de Rubens Barrichello'nun açık ve net bir şekilde kendi takımını suçlaması var yarış sonu. Kol kırılır yen içinde kalır felsefesinden uzak bu sözler. Yine de Ross Brawn gibi bir taktik dehasının bu tip temel hatalar yapması gerçekten enteresan. Zaten ateşten lafları söndürmüş tecrübeli teknik adam, Rubens'ten özür dileyerek. Ama eminim kapalı kapılar ardında bu işin yapılış şekliyle ilgili ciddi bir zılgıt yiyecektir Rubens.
Şimdi de Ferrari ve Mclaren. Iki büyük de ciddi aşama kaydediyorlar henüz yarış kazanacak seviyeye gelmeseler de. Mclaren cumartesi günü ışıldadı ama Hamilton'ın ilk virajda lastiği patlaması herşeyi berbat etti. Tur yiyen tek kişi olarak bitirdi yarışı. Kovalainen ise yeteri kadar hızlı değildi ve başlarda 3. gittiği yarıştan sadece 1 puan çıkarabildi. Cumartesi günü geride kalan Ferrari ise Massa'nın podyumu ile ölü toprağını üstünden attı. Hız yerinde, ama dayanıklılık hala yeteri kadar iyi değil. Raikkonen, yine mekanik sebeplerden yarış dışı kaldı, puan alabilecek bir yerdeyken. Yine de iki takım da sezon başı kabuslarından uyanmışa benziyorlar.
Arada bir satır açıp Sutil'e değinmek lazım. Zira Force India gibi Formula 1'in fasulyeden bir takımında ciddi işler çıkarmaya devam ediyor. 7. pozisyondan yarışa başlaması ve bunu ilk 10'daki en ağır benzin yükü ile yapması çok büyük bir başarı. Yarışta da 4-5. sıraları zorlar bi durumdaydı, pite girerken de 2.ydi. Nolduysa bundan sonra oldu. Pitten çıkar çıkmaz Raikkonen ile yanyana geldiler ve Sutil, ön kanadından oldu. Bir pit daha derken geride kaldı ama gönüllerimizde yerini sağlamlaştırdı. Bir noktaya daha parmak basmak lazım, ikinci kere puan almaya çok yaklaştı ve Raikkonen'in darbesiyle hayalleri kül oldu (bknz geçen sene Monaco).
Webber ve Sutil'den sonra güzel bi performans da Rosberg'den geldi. Yetenekleri belli ama Williams, ona yeteri kadar iyi bir araç veremiyor. Verdiği zaman da bugünkü sonuçlar ortaya çıkıyor. 4.lük anasının ak sütü kadar helal. Nakajima'nın ise ne zaman takımdan yollanacağını hevesle bekliyorum. Formula 1 daha kaliteli pilotlara layık. Nelsinho ile Nakajima, sevmediğim bir eküri, zaten çokça da yazdım. Nelsinho'nun vaktinin sınırlı olduğu artık biliniyor, bu son yarışı bile olabilir. Darısı Kamikaze Nakajima'nın başına. Zaten bu ikili, Force India pilotları dışında henüz puan alamayan tek adamlar.
Buradan da Nelsinho'nun takım arkadaşına geçelim bari. Alonso yine çok başarılı bir sürüş ile Renault'sunu 7.liğe taşıdı. Fransızlar, aşama kaydediyorlar ama takımın da dediği gibi geçen sezonki sürprizlerini tekrarlamaları imkansıza yakın.
Bir muhtemel son yarış da Bourdais için. Toro Rosso pilotu, aslında çok potansiyelli olmasına rağmen iki sezondur bir türlü ısınamadı Formula 1'e. Yerine kim gelecek dedikoduları dönüyor. WRC şampiyonu Sebastian Loeb, vatandaşının yerine geçmek istediğini açık açık belirtti ama onların sezonu devam ediyorken zor. Belki sonraki senelerde. Ama bence, Raikkonen'in WRC'ye tam zamanlı geçişi kadar Loeb'ün de Formula 1'e tam zamanlı geçişi zor.
Iki haftaya hala nasıl takvimde kaldığını anlamadığım Macaristan yarışı var. Dar ve eski bir pist, yarışları da genelde sıkıcı geçer. Ama Red Bull - Brawn rekabeti bu durumdayken şampiyona açısından oldukça kritik bir yarış olacak. Bakalım Red Bull kazanıp arayı kapayacak mı, yoksa Brawn kazanıp Red Bull'un yelkenlerini indirecek mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder