bülent etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bülent etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Anderlecht Maçının Sivas Tarihindeki Yeri

Sivasspor tarihi uzmanı değilim ama ligde üstüste başarılı sezonlar geçirince (ve haber-blog okuyunca) az biraz fikir sahibi oluyorsunuz. Malumunuz, dün akşam Sivas'ı sürklase etti Anderlecht. Ve bundaki bütün pay çıkışta olan Belçika temsilcisinin değil.

Sivas'ın antipatik ama başarılı bir çizgisi var. Bülent Uygun ile beraber nereden başladıkları ve nereye geldikleri, bu ülkede ders olarak okutulması gereken şeyler. Bunun yanında başarılı yabancı transferleri, kadro istikrarı, sporculara ileriki yaşları için yatırım yapmaları gibi vizyonları ile çok ciddi şekilde takdirimi kazandıklarını da belirteyim. Ama işte Sivasspor'un hikayesi maalesef orada bitmiyor. Kulübe kırmalar, Arsene Wenger'e dahi sataşmalar, la ilahe illallah'larla bezeli bir yüzü daha var madalyonun.

Belki de bu yüzden sevindim dün akşamki maça. Türk takımları olarak ne tokatlar yedik, muhtemelen dahasını da yiyeceğiz vakti gelince. Ama Edirne'nin batısına yeni alışan Sivas'ın bununla karşılaşması, dünyaya inmesi açısından iyiydi. Başta Bülent Uygun (ve belki de sadece kendisi) "oldum ben artık" demeye başlamıştı. Hem bu kibiri yüzünden, hem de potansiyeli olan bir takımın kendini doğru analiz etmesine yardımcı olacağını düşündüğümden dünkü 5 gole sevindim.

Geçmiş olsun Sivasspor. Bu maçın kasetlerini sakın atmayın, bol bol izleyin.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Bülent Korkmaz Gitti

Ne kadar da beklenmedik değil mi? Bordeaux maçından hemen önce göreve gelen efsane kaptan, aylardır yerine birilerinin alenen aranmasına ses çıkarmadı. Sonunda da kapıya kondu. Hem de yöneticiler çıkıp birinci ağızdan "Bülent Korkmaz ile devam etmeyi ciddi ciddi düşünüyoruz" dediklerinin ertesi gününde.

Korkmaz'ın teknik direktörlük kabiliyetlerini hiç bir zaman yeterli görmedim. Daha ilk günden, hatta efsanevi Bordeaux galibiyetinin hemen arkasından bile belliydi sezon sonu gideceği. Sözleşmesindeki bir yıl, aslında göstermelik veya "ya tutarsa"lıktı. Tutmadı. Tamam, normaldir. Olmayacak şey değil, iyi futbolcuydu diye yıllarca takımın başında kalması da saçma. Ama bazı şeylerin bu kadar alenen yapılması üzüyor beni. 

En başta bu takımın dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına gelmesi üzücü. Hagi, Terim ve şimdi de Korkmaz, yönetimlerin tribündeki kredilerini kullanması sonucu ortaya konmuştu. Sonra da apar topar gönderilmişti. Niye onların gelişimini daha iyi izlemiyoruz ve olgunlaşınca çağırmıyoruz? Galatasaray, kendini o kadar güçlü görmüyor mu? Şu anda etrafta dolaşan isimler Juande Ramos (ki çok sevinirim), Co Adriaanse (buna da çok sevinirim), Schuster (salla) Türkiye'ye gelip kanları uyuşmazsa Ergün Penbe mi çağırılacak takımın başına? 67'nin bir zaman sonra takımın başına geçmesini isterim ama yakın gelecekte değil. Veya aynı şekilde Tugay. Bu insanlar futbolculuklarındaki gibi teknik direktörlüklerinde de kendilerini geliştirip gelmeliler. Hatta bu kariyer planlamasında altyapı teknik direktörlüğü yapmaları mantıklı bile olabilir (bknz Guardiola). 

Bir de bir Galatasaraylı olarak, yapılan vefasızlıklardan çok sıkıldığımı belirtmek istiyorum. Futbol şubesinin gördüğü en büyük başarıları yaşatan jenerasyonun, aynı zamanda en büyük vefasızlıklarla karşılaşması beni yaralıyor açıkçası. Yıllardır aynı cümleler kurulmasına rağmen daha son 2 gün içinde Bülent Korkmaz ve Hasan Şaş'a yine aynı senaryo uygulandı. Bir de bekliyoruz ki Alpaslan Dikmen adı verilecek Eski Açık'a. 

19 Nisan 2009 Pazar

Büyükşehir Çalışmıyor


Aslında GS-IBB maçı hakkında ne yazsam bilemedim. Çok pozisyonu olmayan, iki takımın da bal yapamayan arı gibi koşturduğu bir maç oldu. Tek yazmak istediğim konu Semih Kaya aslında. PCLionFC'de bahsetti, Serkan Kurtuluş-Semih Kaya-Emre Güngör hattı ile enteresan bir maç olmaya adaydı. Daha yetişemeden Emre sakatlandı çıktı. Çok üzüldüğümü belirteyim. Geçen seneki çok iyi performansının ardından sakatlıklar peşini bırakmadı. Hiçbir sakatlıktan döndüğü maçı tamamlayamadı, yine çok üzgün bir ifade ile soyunma odasına gitti. Tek dileğim ciddi bir şeyi olmaması. GS defasında yıllarca izlemek istediğim biri kendisi zira. Sık dişini Emre, Uğur bile atlattı sakatlığını, sen de atlatırsın.

Serkan Kurtuluş, fena oynamadığı bir maçta yerini Nonda'ya bıraktı ileriki dakikalarda. Bülent Korkmaz'ın bu hamlesine yerinde oldu, Nonda sonunda Anakonda'lığını hatırladı da Baros'a golü attırdı. 

Gelelim Semih'e. Ne kadar zamandır yolunu gözlüyorduk, sonunda kendine 11'de şans buldu. Ve en az beklediğim kadar iyi oynadığını söylemem lazım. Ne fizik olarak sırıttı, ne de mental açıdan. Evet, mükemmel değildi ama takım, takım olarak mükemmel değildi; ona da bulaştı doğal olarak. Bebbe'yi de etkili bir şekilde savundu. Soğukkanlı, sorumluluktan kaçmayan bir yapısı vardı. Ilk defa bu düzeyde bir maç oynadığını gösteren bazı hareketleri oldu ama hata denemez onlara da. Daha çok hata yapmamak ve güven toplamak için yapılan hareketlerdi. Inşallah onu da yıllarca görücez GS defansında. Bence yerini sağlama almıştır Semih "Ruski" Kaya. 

Maç... Ne denilebilir ki maçın kendisi hakkında? Lincoln'ün etkisiz oynu, averaj bir GS, ona ayak uyduran bir IBB vardı. Akıllarda kalmayacak bir maç ile Fener'i geçti Cimbom. Ama potaya girdi mi? Bence bu sene zor...