bordeaux etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bordeaux etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2009 Çarşamba

Bülent Korkmaz Gitti

Ne kadar da beklenmedik değil mi? Bordeaux maçından hemen önce göreve gelen efsane kaptan, aylardır yerine birilerinin alenen aranmasına ses çıkarmadı. Sonunda da kapıya kondu. Hem de yöneticiler çıkıp birinci ağızdan "Bülent Korkmaz ile devam etmeyi ciddi ciddi düşünüyoruz" dediklerinin ertesi gününde.

Korkmaz'ın teknik direktörlük kabiliyetlerini hiç bir zaman yeterli görmedim. Daha ilk günden, hatta efsanevi Bordeaux galibiyetinin hemen arkasından bile belliydi sezon sonu gideceği. Sözleşmesindeki bir yıl, aslında göstermelik veya "ya tutarsa"lıktı. Tutmadı. Tamam, normaldir. Olmayacak şey değil, iyi futbolcuydu diye yıllarca takımın başında kalması da saçma. Ama bazı şeylerin bu kadar alenen yapılması üzüyor beni. 

En başta bu takımın dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına gelmesi üzücü. Hagi, Terim ve şimdi de Korkmaz, yönetimlerin tribündeki kredilerini kullanması sonucu ortaya konmuştu. Sonra da apar topar gönderilmişti. Niye onların gelişimini daha iyi izlemiyoruz ve olgunlaşınca çağırmıyoruz? Galatasaray, kendini o kadar güçlü görmüyor mu? Şu anda etrafta dolaşan isimler Juande Ramos (ki çok sevinirim), Co Adriaanse (buna da çok sevinirim), Schuster (salla) Türkiye'ye gelip kanları uyuşmazsa Ergün Penbe mi çağırılacak takımın başına? 67'nin bir zaman sonra takımın başına geçmesini isterim ama yakın gelecekte değil. Veya aynı şekilde Tugay. Bu insanlar futbolculuklarındaki gibi teknik direktörlüklerinde de kendilerini geliştirip gelmeliler. Hatta bu kariyer planlamasında altyapı teknik direktörlüğü yapmaları mantıklı bile olabilir (bknz Guardiola). 

Bir de bir Galatasaraylı olarak, yapılan vefasızlıklardan çok sıkıldığımı belirtmek istiyorum. Futbol şubesinin gördüğü en büyük başarıları yaşatan jenerasyonun, aynı zamanda en büyük vefasızlıklarla karşılaşması beni yaralıyor açıkçası. Yıllardır aynı cümleler kurulmasına rağmen daha son 2 gün içinde Bülent Korkmaz ve Hasan Şaş'a yine aynı senaryo uygulandı. Bir de bekliyoruz ki Alpaslan Dikmen adı verilecek Eski Açık'a. 

27 Şubat 2009 Cuma

Ozur Diliyorum


Hep demisimdir, ozur dilemek buyuk erdemdir bence. Herkes hata yapar ama herkes butun kalbiyle ozur dilemez, bazilari hatta hatasini bile kabul etmez.

Bence bu yuzden Sabri'nin hafta arasinda yaptigi aciklama cok onemliydi. Yakin zamanda antipati kazanmis birinin cikip acik acik milyonlarca taraftarin onunde ozur dilemesi cok kolay bir is degil ama Sabri bunu yapti. Bu sayfada daha once elestirmistim kendisini, bundan sonra ben de ondan ozur diliyorum.

Bu aksam yaptiklari icinse ayrica tesekkur ediyorum. Her tesekkurden daha degerliydi bu!!

26 Şubat 2009 Perşembe

Dakika 1 Efsane 1

Inanilmaz, hakkaten inanilmaz, diyecek bir sey bulamiyorum. Trablus'ta Libya'nin Bulent Korkmaz'i ile izledigim macta (detaylari ileride) hakkaten Galatasaray yine tarihe gecicek, yillarca konusulacak bir skor aldi, omrumuzun yillarini caldi ama turu da gecti. Gelelim gecenin hikayesine...

Libya'da hala kaldigim otelde anormal kil oldugum bir durum var; aksamlari ya internet olmuyor ya da Avrupa maclarini gosteren sifreli kanalin anahtar karti! Zaten Galatasaray macini gostermeyecekleri icin ben internetten takibimi yaparim diyordum, onun da olmadigini gordum. Bunun yaninda hem TV karti yoktu (yani hic bi UEFA macini izleyemeyecektik) hem de Libya Milli Takiminin Gana ile maci vardi. Yani gecem en az Galatasaray kadar kotu basladi. Sonra bir anda internet geldi. Hemen yavas yavas akan yazilar silsilesinden maci izlemeye koyuldum, koyulur koyulmaz 1-1 oldu. Kaderimiz beraber yazilmis. Sonra Kewell'in hala gormedigim ama methini sagir sultanin duydugu golu geldi, ben lobide GS terliklerimle cosmus atlayip zipliyordum. Bir yandan da karti taktigim zaman bizim macin canli yayinin oldugunu ogrendim, daha iyi ne olabilir ki! Aklimdan gecen bizimkinden once baslamis Libya macinda devre arasi oldu mu resepsiyonistten karti alir bizim maci acarim, ordan da devam ederiz. Zaten izleyen 3-5 yasli adamdan baskasi da yok!
Devre arasi oldu, seytan planimi yoluna koyma vakti gelmisti. Karti koydum kumandayi elime aldim, o 3-5 yasli adam bi anda kurt kesildi: "Olmaz, mac var, simdi baslicak imkansiz". Adamlarin biri bir anda anormal gecerli bi sebeple beni susturdu. Ustundeki esofmani gostererek "ben Libya takimlarindan birinin teknik direktoruyum, not tutuyorum, olmaz" dedi. Bi baktim, hakkaten hepsi ayni esofmanlar icinde, not tutuyolar. "Eee kac adaminiz var takimda" diye hafif alayci sordum, 4! Libya Milli Takiminin ilk 11'inde 4 oyuncusu bulunan takimin teknik direktoru, yani kisaca Libya'nin Bulent Korkmaz'i ile beraber izliyorum maci!!! Buyur burdan yak. Eh ben de adami susturup GS macini acamadim ama anlastik, Libya maci bitince GS macini acacaktim. Beni engellemenin cezasi, Libya 1-0 onde goturdugu macta 1-1 berabere kaldi.

Neyse sonunda bizim maca donebildik!! Ve acar acmaz Arda 3.yu atti. Bize de Libya'ya nasil cosulur dersi vermek kaldi. O kadar ev moduna girdim ki mac 3-3 olunca kumandayi karsi koltuga firlattim! Ama nedense gercekten hic bir saniye turu gecemeyecegimizi dusunmedim. Bu arada Libya'nin Bulent Korkmaz'i, sonunda heyecanli ve kaliteli bir maci izlemenin verdigi zevk ile cosmus, ekrana kilitlenmisti. 

Ve Sabri... Ve gol... Ve 4-3... Ve sonunda tur... Efsane kaptanin ilk maci da efsane bir mac oldu. Trablus caddelerinde ufak bir tura ciktik, Ali Sami Yen'e canli baglandik! Bundan iyisi Libya'da kayisi...

23 Şubat 2009 Pazartesi

Cesur


Gecmise niyazi diyelim gelecege bakalim, bugun Galatasaray takiminin basina eski efsane kaptan, bayrak adam Bulent Korkmaz geldi.

Futbolculuguna laf edecek kimse yoktur heralde, hele de omzunu sardirip oynadigi UEFA finali gibi anlariyla kaptanligi fazladan hakkeden bir insan. Kayseri Erciyesspor ile basladigi teknik direktorluk kariyeri de kendisi kadar romantikti; dusmesi kesin bir takim ile hem iyi futbol hem de bol puan ile neredeyse ligde tutuyordu, Turkiye Kupasi finaline cikmisti ama son anda ikisini de yapamadi. Sonra ayni basariyi yakalayamadi ama bence teknik direktorlugu hala bir soru isareti. Yeteri kadar bilgim varmis ve ahkam kesebilirmisim gibi hissetmiyorum. Tecrubesi az ama su an Galatasaray'in ihtiyaci varmis gibi hissediyorum. Sonucta tas yerinde agirdir. Ayrica verecegi gaz ile Bordeaux macinin da gecilecegine inaniyorum. GS'nin cok kosan cok mucadele eden takim olmasinin zaruri oldugu persembe gunku macta sonucun bizden yana olacagina gercekten inancim tam, salak bir sekilde GS'nin bu durumlari sevdigini ve durum kotulestikce icinden daha enteresan guzellikleri cikarabilecegini hissediyorum. Ama rasyonellikle alakasiz, sadece hisler bunlar.


Benim asil dokunmak istedigim nokta gelecek sene. Bildiginiz gibi gelecek sene GS Aslantepe Stadina yerlesicek, bu gercekten cok onemli bir milad bir takim icin. Skibbe'nin gelmesini biraz da bu sebeple yanlis buluyordum, Galatasaray'i bir sonraki seneye hazirlayabilecek bir adam degildi. Iyi ki de gitti maalesef, iyi biriydi ama yeterli degildi. Takimda ne disiplin vardi ne taktik. Bu sene GS fazlasiyla bireysel becerilerinden dolayi maclar kazandi, yildizlari olmayinca takim da sondu. Oysa ki bu, baska takimlarin taktigi olabilir ama genelde GS'nin degildir. Benim icimden gecen x'in bu sene takimi almasi, bu sene ne yapacaksa yapsin ama seneye zimba gibi bir takim olusturmasi, yeni stadda firtinalar estirmesi. Bu x, su anda Bulent Korkmaz oldu. Hayirli olsun. Yukarida ozellikle bu hafta icin son derece olumlu gorus ve hislerimi ilettim ama uzun vadede Bulent'in (cok sevdigim, cocukken 3 numarali forma ile defans ortasi oynamama sebep olan kisinin) yanlis kisi oldugunu dusunuyorum. 


Tabi ki bunu zaman gosterecek, insallah yaniliyorumdur; o yuzden bembeyaz bir sayfa ile "Hosgeldin Cesuryurek"!

18 Şubat 2009 Çarşamba

Bordeaux'dan Sonra Kocaeli'den Önce


Sevmiyorum dakika saydığım maçları. Bir ara 2002'de Anfield'da Liverpool ile Mondragon arasında geçen maçın bir benzerini yaşayacağımızı düşündüm: De Sanctis vs Bordeaux. 0-0 beraberlik, yine de fena skor değil, hele de oynu gördükten sonra. Galatasaray'ın ne kadar durağan oynadığını Bordeaux karşısında çok açıkça gördük. Onlar akan bir futbol oynadılar, biz de olabildiğince durdurmaya çalıştık. Ilk yarıdaki kötü adam paylaşımı dışında da durdurduk aslında. Yapabildiğimiz kadar da atak yaptık. 

Yalnızzzzz... (En sevdiğim bölüm başlıyor) Baros'un ilk yarıda elle oynadığı diye sarı kart gördüğü pozisyon kesin penaltıydı, bakalım yarın nasıl bir ultimatom gelecek resmi siteden. Bunun yanında Harry Kewell, altı pas içinde kaçırmasaydı (tamam kaleci kurtardı) ne kadar farklı olurdu skor acaba? 

Geldiğinden beri küçük maçların gol kralı olarak baktığım Baros'u bu maçta acayip beğendim. Oynadığı ilk yarıdaki oynuyla, ikinci yarıda Nonda'nın yaptıklarına bakınca bir kez daha takdir ettim Çek forveti. Hoş, şimdi Skibbe övüyor televizyonda ama ben Nonda'nın teşekkür edilip şans dilenmesi gereken oyunculardan olduğunu düşünüyorum. 

Belalı bir sağ bekten sonra boş bir sol bekimiz de var artık. Hakan Balta olmayınca Volkan Yaman oynamasın diye 3'lü defansa dönüyoruz, anlamıyorum kusura bakmayın. O zaman Volkan niye kadroda? 

Şimdi kendi evinde gol yememe bombası Galatasaray'ın elinde. Eğer haftaya Ali Sami Yen'de gol yemezsek turu geçeceğimize inanıyorum. Hamburg da 3-0 yenmiş deplasmanda, rakibimiz belli oldu şimdiden, sıra bizde inşallah. 

PS: Wizard of Oz'u özlemişiz.