direktor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
direktor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2009 Cumartesi

Rijkaard ve Yıldız Teknik Direktörlük Vol 2

Hafızam iddialı olmasa da ben hiç bir zaman bir teknik direktöre havaalanında böyle bir karşılama hatırlamıyorum. Adeta Lincoln'ün eski şaşaasını kaybetmesiyle tribünün aradığı ilah oldu Rijkaard. Ve bunun için bir çok sebep var. 

Daha önce kulüp kültürünün oluşumunda teknik direktörün hassas noktayı oluşturduğuna dair bir yazı yazmıştım. Bir süredir Galatasaray'ın futbolcu-TD-yönetim üçgeninin TD hanesi zayıf kalıyordu. Futbolcular takımı ele geçiriyor, yönetim müdahale ediyor ve gelen başarılar da planlama ile gelmiyordu. Şu anda bu denge ciddi bir şekilde sağlandı, hatta TD'nin lehine bile döndü diyebiliriz.

Futbolcu-TD: Hollanda Milli Takımı ve Barcelona'nın başında yaptığı çok önemli işler var, bir sürü blog bunu yazdı. Tekrar etmenin alemi yok. Bakınca, Galatasaray, Rijkaard'ın oynatmak isteyeceği oyun tarzına yakın bir takım. Ayağı pas yapan, teknik adamları olan bir klüp. Kewell, Arda, Baros, satılmazsa Lincoln, hatta kendine gelirse Nonda zaten uzun uzun anlatmaya gerek olmayan adamlar. Ama arkalarında da bu yapıyı besleyen bir takım var. Topal, Ayhan gibi ayağı iyi top yapan ön liberolar var. Hakan Balta gibi bir sol bek için fazla bir adam var. Iyileşirse Uğur Uçar, bakarsınız Sabri gibi adamlar var. Bunlar, Rijkaard'ın oynatacağını istediğini düşündüğüm pas oyununda kendilerini geliştirip, o düzene çabuk adapte olabilecek adamlar. Aynı zamanda yavaştan unutulmaya yüz tutan gençler var: bknz Alpaslan Erdem, Özgürcan, Semih Kaya, Murat Akça vs. Bu gençlerin artık gerçek anlamında kullanılacağını umuyorum. Galatasaray'ın elindeki kadronun işlevselliğinin sağlanması, yönetimin bu sene yapabileceği en büyük transfer aslında. 

Bir yandan da bu kadar güvenilen, tribünlerin saf sevgi değil aynı zamanda saygı ile de yaklaşacağı bir adam var kulübede. Yanında da Johan Neeskens gibi çok çok önemli bir yardımcı. Yani gelecekte kendini geliştirmek isteyen oyuncunun, sözlerini harfi harfine dinlemek isteyeceği bir teknik kadroya sahip GS. Lincoln bile, artık arıza çıkardığında, bu sefer tek başına kalacağını bilmeli. Bu tabiri caizse "tatlı bir yusuf yusuf"un, kadroyu olması gereken yere çıkaracağını düşünüyorum. 

Yönetim-TD: Bir de yönetime karşı yıldız teknik direktör var. Bu sene içinde yönetim, Skibbe'ye karşı veya ona istediklerini dikte edici hareketler yaptığında kimse sorgulamıyordu. Adnan Polat ve ekibi, Rijkaard gibi önemli bir adamı getirerek aralarındaki bir sürtüşmede taraftarları da karşılarına alma riskini de aldı aslında. Bunun şansa atılmış bir adım olduğunu zannetmiyorum. Bu da artık belli "grandplan"lere göre hareket edileceğinin işaretidir öyleyse. Bu denge, bozulmadığı sürece 3 tarafın birbirine karşı sorumlu olduğu ve taraftarın da en çok destekleyeceği yapıdır bence.

Yani yıldızlar hizalandı, güzel şeyler her an olabilir. Galatasaray'ın yeni sezonu büyük heves ile bekleniyor tarafımdan. 

1 Mayıs 2009 Cuma

Teknik Direktör Sevmezük! (Bir Klüp Kültürü Eleştirisi)

Günler önce de düşünüyordum, hala Ersun Yanal Trabzon'un başındayken. Neden biz teknik direktör sevmeyiz? Neden her hata onların hatasıdır? Bir yönetim, takımın başına birini geçiriyor ve kısa sürede kovuyorsa demek ki neredeyse sıfır güven ile takımının başına koymuştur. Yani "biz bu adamı şimdilik getirelim ama napabilir ki, 3 sene beraber çalışsam 3 senem heba olacak" diyorsa bir yönetim, o zaman 2-3 ayda kovabilir. Yok eğer senaryo böyle olmasa, yani getiren yönetim getirdiği teknik direktöre güvense ve dese ki "bu adam bugün yenilir ama ben bu adamla 3 yıl çalışıcam ve biliyorum ki uzun vadede bu adam beni ileriye taşıyacak", o zaman gerçekten 2-3 ayda kimse kovulmaz. 

Yuvarlak lafları bırakıp özele inelim, tümdengelimci pozlar yapalım. Sene başında kadrosunu baştan aşağıya değiştiren son senelerin iddiasız takımı Trabzonspor'u şampiyonluk potasına sokan Ersun Yanal istifa etti, ettirildi. Aynen Galatasaray'ın 3 önceki teknik direktörü Kalli gibi. Trabzon'un dışındaki 3 büyüklere bakalım; Galatasaray yönetimi Bülent Korkmaz'ın arkasında, yani yakında gider, Aragones sokağa çıkamıyor, Demirören döneminde Beşiktaş teknik direktörlerini hali bu klipteki gibiydi, Denizli iki yenilgi alsa o da klibin sonuna eklenir. 

Bir de dışarıya bakalım. Ortada bir Alex Ferguson gerçeği var ki ben zaten öncesini hatırlamıyorum. Arsene Wenger de az buz değil, sorunu Ferguson'un gölgesinde kalması. Ama aslında bunun gibi çok fazla örnek de yok. Mesela Gerets. OM ile şampiyonluğa koşarken, takımı sene sonu bırakacağını açıkladı. Van Gaal, AZ'yi şampiyon yapsa da takımda kalıp kalmayacağı belli değil. Bunlar başarısız hocalar mı? Kesinlikle değil. Demek ki sorun sadece bize sirayet etmiş değil. Ingilizler hariç hemen hemen herkes aynı şeyi yapıyor.

Neden? Kendimce cevap vereyim, tartışma ortamı oluşsun. Teknik direktör sorunsalı, kulüp kültürü ile birebir alakalıdır kanımca. OM veya AZ, kalburüstü takımlar olsa da Avrupa'nın en üst düzey takımları değiller, güzide Türk klüplerimiz gibi. Kupa sayılarının yanı sıra bir Barcelona, ManU, Liverpool kadar klüp kültürleri yok. Yönetim-Teknik Direktör-Oyuncu düzeneğini bir kum saati gibi görürsek, Teknik Direktörler ortadaki ince yer gibidir. Yönetimin dediklerinin futbolculara doğru iletilmesi, takımla ilgili sıkıntıların/isteklerin yönetimle konuşulması sırasında kritik bir yerdedir her teknik direktör. Yani üstündeki ve altındaki kademelerin uyumlu çalışmasında elzem rolleri vardır. Zaten bu dediğimiz klüp kültürünü oluşturan olayın ta kendisidir. 

Iki örnek... Real Madrid, Galacticos sonrası ve 90'ların sonlarında (kendi çapına göre) bocalarken teknik direktör debisinin de hızlandığını görüyoruz. Aynı şekilde, Galatasaray, 90'ların sonunda Türkiye Liglerinde görülmemiş bir hegemonya kurarken, Fatih Terim de 4 yıl takımın başında. Istikrar ile başarının harmanlandığı iki örnek yukarıdakiler. Tabi ki Cevat Güler'in yaptığı olaylar gibi istisnalar da var ama kanımca bunlar istisna, veya şukela tabirle "futbolun cilvesi". 

Şöyle de özetleyebiliriz: Klüp kültürü veya kültürsüzlüğü hemen oluşan veya yokolan şeyler değillerdir. Önemli bir kültürü olan klüp hızla 2-3 hoca değiştirse de istikrarı bulması olasıdır, veya kültür eksikliği uzun zamandır süregelen bir klüp, bir teknik direktörle istikrarı bulsa da bu örneği çoğaltamadığı sürece kültürünü tam olarak oturtamaz. 

Yani Adnan Polat yönetimindeki Galatasaray'ın Van Gaal'i getirse bile bu kafayla işinin zor olmasıdır, veya Yanal ile yolları ayırarak Trabzon'un elinin tersiyle ittiği olay budur. Şampiyonluklar ve kupalar her zaman kazanılabilir ama bir takımı büyük takım yapan bence budur. O yüzden anamızın liginde 4 büyüğüzdür ama Avrupa'da "zorlu deplasman"dan ileri istikrarlı bir şekilde gidemiyoruzdur. 

23 Şubat 2009 Pazartesi

Cesur


Gecmise niyazi diyelim gelecege bakalim, bugun Galatasaray takiminin basina eski efsane kaptan, bayrak adam Bulent Korkmaz geldi.

Futbolculuguna laf edecek kimse yoktur heralde, hele de omzunu sardirip oynadigi UEFA finali gibi anlariyla kaptanligi fazladan hakkeden bir insan. Kayseri Erciyesspor ile basladigi teknik direktorluk kariyeri de kendisi kadar romantikti; dusmesi kesin bir takim ile hem iyi futbol hem de bol puan ile neredeyse ligde tutuyordu, Turkiye Kupasi finaline cikmisti ama son anda ikisini de yapamadi. Sonra ayni basariyi yakalayamadi ama bence teknik direktorlugu hala bir soru isareti. Yeteri kadar bilgim varmis ve ahkam kesebilirmisim gibi hissetmiyorum. Tecrubesi az ama su an Galatasaray'in ihtiyaci varmis gibi hissediyorum. Sonucta tas yerinde agirdir. Ayrica verecegi gaz ile Bordeaux macinin da gecilecegine inaniyorum. GS'nin cok kosan cok mucadele eden takim olmasinin zaruri oldugu persembe gunku macta sonucun bizden yana olacagina gercekten inancim tam, salak bir sekilde GS'nin bu durumlari sevdigini ve durum kotulestikce icinden daha enteresan guzellikleri cikarabilecegini hissediyorum. Ama rasyonellikle alakasiz, sadece hisler bunlar.


Benim asil dokunmak istedigim nokta gelecek sene. Bildiginiz gibi gelecek sene GS Aslantepe Stadina yerlesicek, bu gercekten cok onemli bir milad bir takim icin. Skibbe'nin gelmesini biraz da bu sebeple yanlis buluyordum, Galatasaray'i bir sonraki seneye hazirlayabilecek bir adam degildi. Iyi ki de gitti maalesef, iyi biriydi ama yeterli degildi. Takimda ne disiplin vardi ne taktik. Bu sene GS fazlasiyla bireysel becerilerinden dolayi maclar kazandi, yildizlari olmayinca takim da sondu. Oysa ki bu, baska takimlarin taktigi olabilir ama genelde GS'nin degildir. Benim icimden gecen x'in bu sene takimi almasi, bu sene ne yapacaksa yapsin ama seneye zimba gibi bir takim olusturmasi, yeni stadda firtinalar estirmesi. Bu x, su anda Bulent Korkmaz oldu. Hayirli olsun. Yukarida ozellikle bu hafta icin son derece olumlu gorus ve hislerimi ilettim ama uzun vadede Bulent'in (cok sevdigim, cocukken 3 numarali forma ile defans ortasi oynamama sebep olan kisinin) yanlis kisi oldugunu dusunuyorum. 


Tabi ki bunu zaman gosterecek, insallah yaniliyorumdur; o yuzden bembeyaz bir sayfa ile "Hosgeldin Cesuryurek"!