16 Ağustos 2009 Pazar

GS 4-1 Denizli

Hava sıcak, eylüle kadar Ali Sami Yen nasıl olsa sayfiyecilerle doludur diyerekten ben de terlikle gittim maça. Belki herkes rahat bir modda ama tıklım tıklım tribünler; herkesin takımı izlemeye olan açlığı o kadar belli ki. Yenilmek yok akılda, kaç atıcaz var.

Galatasaray'ı bu sezon ancak Metalist Kharkiv taktiği ile yenebilirsin; ilk golü atıp uyuyan devi uyandıracaksan 85'ten sonra atacaksın ki fazla vakit kalmayacak. Netanya'dan sonra Denizli de aynı hatayı yaptı. 3-4 senedir küme düşmeme mücadelesi veriyor Horozlar, galiba bu sene işleri her zamankinden daha da zor. Maalesef anti-futbol vardı sahada, defans kabuğuna çekilelim, bulursak bir gol bulalım ve Çanakkale Geçilmez'i oynayalım. Ilk golü de buldular ama sonu iyi bitmedi onlar için.

Iki penaltı da penaltı, hakem de bunları vermiş. 4-1 yenmişsin. Ama hakemden hiç memnun kalmadım. Bu kadar sertlikle başa çıkamaması, kartlarını çifte standartla kullanması gerçekten çok sıktı. Bu akşamlık Deniz Çoban'ın adı, Gay in Black.

Bir de sürpriz yapayım, Kader Keita'yı eleştireyim. Hızlı, dikine oynayan, tehlikeli bir adam. Bir arkasında kaldınız mı yandınız. Ama pasa dayalı Galatasaray oyunları için fazla şahsi oynuyor. Özellikle ilk yarıda tam önümdeydi ve Uğur'a veya Barış'a çıkarması gereken bir çok pozisyonda çalıma niyetlendi. Çalımla adam da geçiyor ama bugün Denizlispor, Keita'yı değerlendirmek için tam bir çıta değil. Sezonun ilerleyen zamanlarında, daha ciddi defanslara karşı bu şahsi oyun, Galatasaray'ın bütün oynuna etki edebilir. Onun dışında ne kadar etkili ve tuttuğu zaman pozisyona bambaşka bir boyut katabilen biri, zevkle de izlemedik değil.

Ek olarak Kewell ve Baros'u genel oyunlarından daha aşağıda gördüm. Yine de belli bir seviyenin altına düşmeden görevlerini yerine getirdiler. Kewell zaten iki güzel penaltı golü de attı. Ama maç içinde nispeten daha silikti. Baros ise bir çok uygun pozisyona girmesine rağmen gol atamadı. Hele ilk yarıda altıpas içinden bomboş bir kafayı tam ayağının dibine vurdu, baya enteresandı. Aydın da kendini bulmuşa benziyor, güveninde ciddi bir artış var. Inşallah yıllardır beklenen patlamasını artık yapar. Peki Elano? Mide rahatsızlığı geçirdiği için bugün kadroda yoktu ama o da takıma monte oldu mu çok enteresan şeyler olacak gibi duruyor.

Şahsen bütün defans bloğunu tebrik etmek istiyorum, Rijkaard ile beraber. Goldeki Emre Güngör hatası hariç herkesin, görevini layıkıyla yerine getirdiği ve sezoniçindeki başarının çok önemli unsurlarından olan rotasyon için hazır olduklarını gördüğümüz bir maç oldu. Rijkaard'ı da cesurca bütün defansı birden değiştirdiği, rotasyonda bütün takıma ihtiyacı olduğunu gösterdiği ve gerçekten en hazır olana forma verdiği için tebrik ediyorum.

Daha önceki maç yazılarında da değindik, Galatasaray'ın saha içi disiplini yüksek bu sezon. Yine duran toptan gol var, bu sefer Arda golü atan oldu. Ama asıl önemlisi ikinci penaltının kullanımı. Belli ki bu takımın penaltıcısı Kewell. Keita yaptırdığı penaltıyı kullanmak da istedi. Bir yandan da maç sonrası yazılarında yazılmayan bir şekilde Barış da oradaydı, o da kullanmak istiyordu, hatta belki Keita'dan da fazla. Arda, ikisine de Kewell'ın kullanacağını söyledi. Keita belli ki çok dert etmedi (ki maç sonu demecinden de öyle anlaşılıyor) ama hemen penaltı ardından oyundan çıkan Barış, bu duruma içerlemiş. Hatta çıkarken kulübenin önündeki suyu ufaktan tekmelediğini gördüm sanki. Ama eminim siniri yatışıp mantıklı düşününce o da penaltı atma görevinin çok ciddi olduğunu ve orada öylesine karar verilmediğini anlayacaktır.

Galatasaray, sezon başından beri iyi sinyaller veriyor zaten. Bütün camia da hevesli ve istekli. MFÖ'den geliyor bu akşamın şarkısı: "Şampiyon biziz diyor Ali, attığımız gollerden belli".

Hiç yorum yok: