Dün, sabah kalktığımdan akşam yatana kadar son derece rahattım. Ve bu rahatlığa maç sırasındaki dakikalar da dahil üstelik. Kendime sıkıntı yapmıyorum artık Kadıköy'deki maçları, 33 hafta üstünden şampiyon olmak daha zevkli diyorum kendime.
Peki ne oldu da dün akşam, tekerrür ettiği gibi oldu. Galatasaray savunması ve kalecisi, presi yiyince topu öne vurmaya başladı. Oradan itibaren de organize hücum şansı kalmadı sarı kırmızılı futbolcuların. Peki aynı savunma, haftaiçi ısrarla, hatta taraftarını bıktıracak ısrarla geride top çevirmiyor muydu? Bükreş'e atılan ikinci gol ısrarlı ve sabırlı top çevirmenin sonucu gelen bir gol değil mi? O zaman ne bu acele?
Gol ayakları Arda ve Keita. Daum, haftaiçi zaten bu iki ismi kilitleyeceğini açıklamıştı. Dediği gibi de yaptı. Keita'ya top gelir gelmez ya Bilica ya da Roberto Carlos tekmeyi vurdu. Arda ise maçtan önce yaşadıklarının da hırsıyla, görevini bırakıp serbest adam oynamaya başladı, sol tarafı (gol dışında da maçın en iyisi) Hakan Balta'ya bıraktı. Teknik direktörünün Tam Saha'ya verdiği röportajda, zor maçlarda maçı tek başına kazandırmayı isteyen kahraman rolüne büründü yani. Rijkaard da onu çıkararak en iyisini yaptı.
Ama bu maçın Galatasaray adına en büyük eksisi Baros'un sakatlığı oldu. Nonda'nın Galatasaray'ın tek forveti kalması, her ne kadar işini iyi yapsa da üstüne fazlasıyla yük bindirecektir Kongolunun. Peki Baros, dün akşamı nasıl etkileyebilirdi? Nonda, yapı itibariyle, geriye gelip pas trafiğine Baros'tan daha çok katılan bir forvet. Bu yüzden de Baros oynasa, Keita ve Arda'ya rahat rahat kademeye giden Fenerbahçe stoperleri, bu rahatlıkta olmayacaklardı. Yani ilk dakikadaki sakatlık, sarı lacivertlilerin ekmeğine yap sürdü.
Hakem hakkında ise, çoğu Galatasaraylı'nın aksine şikayetçi değilim. Ilk golün ofsayt olduğu bir gerçek. Ama ondan önemli bir şekilde, Fenerbahçe'nin sertliklerine her zaman göz yumuluyor. Ben artık bunu hakemlerin art niyetindense Fenerbahçeli'lerin, bu tip sertlik oyunlarını iyi yapmasına yoruyorum. Devamlı bu tip faullerle, tahriklerle Galatasaraylı'ları galeyana getiriyorlar ve sonunda da Keita gibi reaksiyonlar çıkıyor ortaya. Aslına bakılınca, Fenerbahçe'nin bu 10 senelik serisinin arkasında yatan da bu: Akıl oyunları.
Zaten bir süredir Kadıköy'de galip gelememenin baskısıyla beraber, faullere, seyircinin tahrikine, oyuncuların tacizine, Galatasaraylı oyuncular ve camia, hep büyük tepkiler verdi. Yumruklar, kavgalar, kartlar. Hiçbir zaman, sakinliklerini koruyamadı Galatasaraylılar maalesef.
Tam da bu yüzden, ben daha uzun bir süre Kadıköy'de maç kazanabileceğimize de inanmıyorum. Bu tip tahrikleri sineye çekmeyi öğrenmeden, kendi futbolumuzu oynayamacağız. Kendi futbolumuzu oynayamadığımız sürece de onları futbolla rahatsız edemeyeceğiz. Bu yüzden de onlar da akıl oyunlarına devam edecekler.
O yüzden de, akşam yatarken de sabah kalktığım kadar rahat ve stressizdim. 5 puan fark da çok önemli değil, 33 haftadan şampiyon olmak benim için daha keyifli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder