23 Nisan 2009 Perşembe

Huzurlarınızda Ali Okancı (Vol II)


EE: Blogunun bu kadar kisa zamanda populer olmasini neye bagliyor? Kendi blogunun diger bloglardan farki ne? Basin iceirsinde yer almasinin, bir televizyoncu olmasinin bloguna kattigi artilar neler?

AO: Ben aslında bu kadar popüler olacağını tahmin etmiyordum ama sanıyorum medya dünyasındaki anılarımı yazmam ve kendimi deşifre etmiş olmamın bunda payı büyük. Ben aynı zamanda futbol dünyasındaki popüleri takip ediyorum. Amacım her şeyden önce postlarımla eğlenmek ve eğlendirmek. Sonra bilgi vermek. Kendi blogumla sürekli yenilikler düşünürüm, başka ne tür yenilikler olabilir onun peşindeyim. Mesela diyalog kurmacalar yapıyorum. Benim blogumun kendine has özelliklerinden biridir. Ama blogum okunsun okunmasın açıkçası o kadar önemli değil. her şeyden önce kendimi geliştirmeme yardımcı olduğuna inanıyorum. Hem yazı yazmamı geliştirmemi hem de bilgilerimi taze tutmamı, gündemi yakalamamı sağlıyor.

EE: Nolucak bu Arda'nın hali diye merak ediyorum, nedir bu sinir agresiflik, bu cezalar vs. Onun aldığı bilgilere göre Bayern'e transfer olucak sene sonunda diye yazmıştı Aceto diye hatırlıyorum, bu kafayla Avrupa’da herhangi bi klup alır mı Arda'yı, Barcelona Arda'yla ilgileniyo mu?

AO: Öncelikle Arda ne olursa olsun bence Türkiye’nin son dönemde yetiştirdiği en iyi futbolcu. İnsan soruyor kendine Arda Avrupa’ya transfer olmazsa kim olur diye? Arda transfer yapacaktır ya bu yaz ya da bir dahaki yaz. Buna eminim. Onu alacak olan kulüpler de var. Son yaşanan olayların onun transferine gölge düşürdüğüne inanmıyorum. Hayatında ilk kez yaşadığı bu tür bir olaydan dolayı onu asamayız. Hangimiz hatalar yapmadıkki? Bayern’e transfer olması Ribery’nin ayrılmasına bağlı. Barcelona’nın da Arda’yı istediğini ya da ilgilendiğini hiç zannetmiyorum. Barcelona Ribery’yi alır, Henry’nin yerine, Bayern de Ribery’nin yerine Arda’yı. :)

EE: Türkiye’de futbolcular neden bu kadar kötü, acaba hiç antrenman yapmıolar, hepsi sigara alkol mu kullanıyo, bunun önüne hiç bi teknik adam geçemez mi, Avrupa’daki meslektaşları haftada 3 maç 90 dk çatır çatır oynarken, bizimkiler sezonun en formda olması gereken zamanlarında 60 dk zor çıkarıp sahada dökülüyorlar, ayrıca zırt pırt çocuk gibi sakatlanıp kaç hafta oynayamıyolar üstüne üstlük iyileşemiyolar bi türlü tam olarak, sorum şudur, bizimkilerin genleri mi bozuk !??

AO: Bizimkilerin genlerı bozuk değil öncelikle bunu söyleyeyim. Ama çalışmadıkları, iyi antrenman yapmadıkları konusunda hemfikirim. Her şey futbolcunun kendisinde bitiyor aslında. Hangi yönü eksikse o yönünün üzerine gitmeli ve kendini geliştirmeli. Teknik ekip de ona doğru yolu göstererek yardımcı olmalı. Örneğin Arda’nın şutu yok. Çalışmalı antrenmanlardan sonra 1-2 saat daha, kaleye bol bol şut atmalı. Sabri mesela benim hatırladığım 2-3 yıl önceki Liverpool maçında (deplasmandaki) 2 orta yaptı ve bir daha da yapmadı. Koy 50 tane topu önüne, sağdan soldan hergün 50 kez, 500 kez orta yap! Ama akılları fikirleri başka yerlerde bu adamların ne yazıkki! Angarya geliyor heralde bazen. Biran evvel işini gücünü bitirip kaçmak istiyorlar olay mahallinden.

EE: Turk spor basinindan en begendigin isimler kimler?

AO: Uğur Meleke, Uğur Vardan, Kanat Atkaya ve İbrahim Altınsay.

EE: Futbol disinda en cok takip ettigin spor dallari hangileri?

AO: Atletizm, basketbol ve snooker.

EE: İlkbilen.blogspot.com gerçek midir? Yoksa kendisi mi?

AO: Evet gerçektir. Gerekli olan bilgileri blogumda vermiştim. Ben de yalan yok! J

Hiç yorum yok: