4-3-3 dizilişinde her yerde oynayabileceğini, Lincoln'ün artık tamamen gözden çıkarıldığını ve takıma yapılması gereken diğer takviyeleri çok güzel yazan bloglar var. Boyumu aşan sulara girip aynı şeyleri tekrarlamayacağım. Zira Keita'yı çok izlemişliğim de yok.
Ama bir kaç adım yukarıdan da bakılabilir bu transfere. Yıllardır, özellikle de 4 büyüklere gelen oyuncuların hepsi "memleketi+yıldız" mertebesindeydi, oyuncunun osurukluk seviyesine bakılmadan. Yani adı sanı duyulmamış Alman oyuncu geldiğinde Alman yıldız mertebesine ulaşıyordu otomatikman. Daha sonra sahada şerefli mağlubiyetlerle yetinmezken Türk takımlarının vizyonu biraz daha genişledi oyuncu alımında. Hakkaten de elle tutulur adamlar da geldi, ülkemiz şenlendi, Avrupa futbolunda haritaya girmiş olduk en azından. Bu seviyenin en büyük transferi Hagi idi. Nasıl bir efsane olduğunu belirtmeye gerek yok ama bir yandan da Hagi bir piyangodur GS için. Geldiği yaş itibariyle sahada hiçbir şey yapmayan adam olsa kimse şaşırmayacaktı. Yani Türkiye, Avrupa futbol ve transfer haritasına girmişti ama tatil merkezi olarak.
Bir sonraki adımı da attık 21. yüzyılda. Yaşlı olmayan ama gözden düşen oyuncular geldi bir süre. Buraya mesela Anelka yazılabilir. Kariyeri gittikçe gerilemiş ve ahı gitmiş adı kalmış bir oyuncu idi, yaşına bakmadan konuşunca. Sonra Türkiye'de kafa dinledi ve oradan Premier League'e ve Chelsea'ye zıpladı. Aslına bakarsanız Kewell da böyle bir transfer.
Ama Keita transferinin de gösterdiği üzere, Türk futbolunun yabancı transferlerinde artık bir üst kademeye de geçiş var. Yani genç, hala iş yapan, en üst seviye olmasa bile iyi olarak anılan oyuncuların ülkemize gelmesi veya gelmeyi ciddi olarak düşünmesi. Bu bugün Keita'dır, yarın belki Poulsen'dir, Mellberg'dir (geç kaldık ama olabilirdi), belki de iki seneye Ronaldinho'dur. Yani aslında güzel bi atlamadır bu. Lyon ve Porto'nun birinci sınıf takımlara satamadıkları ile birinci sınıf takımlarda bekleneni veremeyen 25-30 yaş arası oyuncular bahsettiklerim.
Bir sonraki adımı da 3-4 seneye atabileceğimize inanıyorum. Nedir? Üst seviyelere gidecek takımların sondan bir önceki adımı. Yani bir bakıma belki Porto ve Lyon tarzı bir takım. Bunun için gereken elementleri yavaş yavaş topluyoruz ama eksiklerimiz var. En başta Avrupa çapında birincil takımlarda oynayabilecek genç Türk oyuncular. Yani o takımların ilgisini çekmek için güzel oyuncular. Arda, Mehmet Topal, Sercan Yıldırım en çok adı geçenler. Bunların gerisinin de gelmesi, Türk takımlarına olan ilginin devam ettirilebilmesi lazım. Bu durumda alt seviyelerdeki potansiyelli oyuncular için de Türk takımları önemli bir vitrin ve çekim merkezi olur. Özellikle bu sınıf oyuncuların yabancı versiyonları için çok da hazırlıklı değiliz. Yani gencecik yabancılar için sabrımız az ve onları yeterli derecede değerlendirebileceğimiz scout ekiplerimiz yok. Afrika'dan Brezilya'dan, Avrupa'nın alt liglerinden gelen genç oyunculardan hep Ribery performansı beklicez. Ama menajerlerin getirdiği videolardan adam seçen yöneticiler, ardarda hatalı transferler yapıp sabır seviyelerini aşağıya çekecekler gibi duruyor. Hatta o kadar başarısız transferler olacak ki bu makroplan'ın doğruluğu bile sorgulanacak desek yeridir. Umarım yanılıyorumdur.
Yani bugün Keita ve Ankaragücü'ne gelen Darius Vessall ile önemli transferler yapsak da, asıl aştığımız engeller psikolojik engeller. Farkında olalım veya olmayalım bir üst sınıfa geçmenin dayanılmaz hafifliğini hissediyoruz. Gerisi de yine ellerimizde.
3 yorum:
Herkesten farklı bir açıyla bakmışsın olaya.Çok da doğru bir analiz olmuş.Hadef takımlamımız daha doğrusu idol takımımız da Porto olmalı diye düşünüyorum.Ama ortada elimizi kolumuzu çok fena şekilde bağlayan bir yabancı sınırlaması var.
Haklısın aklıma gelmemişti, ama aslında Avrupa'da sınırsız yabancı kuralından geri dönmeye çalışıyor yavaş yavaş.
Yine de yapılabilecek mantıklı bir hamle, biraz da Ingiliz tarzı, U21 oyunculara ekstradan yer sağlanması. Atıyorum 5+1 ama 1 veya 2 oyuncu da U21 transfer edebilirsin. Hatta iddialıysak bunların kendi ülkelerinin U21 takımlarında belli sayıda maç yapmalarını da isteyebiliriz.
Sınıf atlama olduğuna katılmıyorum. Keita da Anelka'nın kapsamına girdiğini söylediğin "Yaşlı olmayan ama gözden düşen oyuncular" sınıfına giriyor.
Yorum Gönder